Ebru içe dönüşün ve dış dünyaya haykırışın bir efsanesidir. Ebruyla dünya, kişinin benliği etrafında dönmeyi bırakır ve “evrenin ışığında” dönmeye başlar. Duygular, tutkular, ihtiraslar adeta canlanır suyun üzerinde, raks eder…
Örümcek ağıyla perdelenmiş duygular orada, teknenin içinde bütün kılıflarından arınır… Cennet bahçesinden bir bahçe olmuşçasına ışıklara ve renklere bürünür alem. Ateşin rengi, göğün mavisi, ormanın yeşili suda dans eder sanki.
İnsanın içinde, derininde olan dışsal aleme çıktığında kişi özsel mutluluğa ulaşır. Yaşamı sevmek için kişinin kendisini sevmesi gerekir önce.
Psikolog Yelda Aydın
mihribanyeldaaydin@hotmail.com
Ebru içe dönüşün ve dış dünyaya haykırışın bir efsanesidir. Ebruyla dünya, kişinin benliği etrafında dönmeyi bırakır ve “evrenin ışığında” dönmeye başlar. Duygular, tutkular, ihtiraslar adeta canlanır suyun üzerinde, raks eder…
Örümcek ağıyla perdelenmiş duygular orada, teknenin içinde bütün kılıflarından arınır… Cennet bahçesinden bir bahçe olmuşçasına ışıklara ve renklere bürünür alem. Ateşin rengi, göğün mavisi, ormanın yeşili suda dans eder sanki.
İnsanın içinde, derininde olan dışsal aleme çıktığında kişi özsel mutluluğa ulaşır. Yaşamı sevmek için kişinin kendisini sevmesi gerekir önce. Ebru da bu sevginin bariz bir ifadesi değil mi? Renklerin bereketi; kendimizi ve evrenin hakikatini sevdiğimizi ebrudaki su oyunları ve dansları ile belirtiyor.
Kişi kendi sevgisini yansıttığı gibi kırgınlıklarının, eleminin, acısının da sanatsal inceliklerini dile getiriyor ebru ile. Böylece hem evrenin içinde kendini özel hissediyor kişi hem de ızdıraplarının ve güzelliğinin içsel sesinin ortaya çıkartıyor. İnsana kendi kendisinin bilgesi olma yolunda büyük kentlerin kargaşasında içe dönük cenneti yaşatıyor. Mutlak hakikati bulma çabası ile yolunu açıyor evrenin. Bütün şeytani keşmekeşleri bırakıp melekî duruşları içinde yaşatıyor kişi. Karanlıklar meleği iblisten arınarak, cehennem yerine cenneti tercih ederek…
“Ebru İle Uğraşmak Kişiyi Engin Denizlere Götürür”
Bu sayfada çalışmalarına yer verdiğimiz soyut su üstü resim sanatçısı Coşkun Uzunkaya ile ebru ve kişisel gelişim üzerine gerçekleştirdiğimiz, kısa ama keyifli sohbeti sizlerle paylaşmak istiyorum.
Ebrunun kişinin hangi ruh haletini yansıttığını düşünüyorsunuz?
Dünya atmosferindeki insan… Kimi mutludur, kimi mutsuz… Ben aşkın o lirik halini yansıtmaya çalıştım. Ebru benim için soyut bir enerjinin somuta dökülmüş halidir. Renklerin benimle konuştuğunu düşünüyorum adeta. Renklerle yeni bir dünya yarattığımda yaşadığım aşkın boyutunu da görebiliyorum. Duygularım birebir ebruya yansıyor…
Renkler üzerinde hakimiyetiniz nasıl gelişti?
Teknedeki suyun zihnimdeki akisleri o kadar canlı ki, hızla bunu teknedeki suya yansıtabiliyorum.
Genelde kırmızı ağırlıklı çalıştığınızı görüyorum. Niçin kırmızı? Niçin mavi ve niçin yeşil?
Kırmızı benim için “aşkın tanrıçasıdır.” Aşkın kanıdır… Ruhum kırmızı ile hayat bulur. Mavi, içimdeki okyanusun dalgalanışıdır. Yeşilse ruhumdaki derinliğin ifadesi… Bütün bunlar birleştiğinde benim dünyam olur.
Peki insanlar kişisel gelişimleri için böyle bir sanata yöneldiğinde sizce ruhsal dünyalarında ne gibi değişimler olur?
Negatif ve pozitif duyguların dışavurumuyla beraber, insanlar sanat yolculuğu ile kendilerini bulurlar. Rahatlar, içsel mutluluğu yakalarlar. Şiddet ve savaş gibi yanlış davranışlar yerine sanatla uğraşmak kişiye olumlu değişikler katar. Kişinin içindeki duygusal devinimleri ortaya çıkartır.
Ebru ve Tarihçesi
Ebru; yoğunlaştırılmış su üzerine toprak ve toz boyalarla resim yapma sanatıdır. En eski süsleme sanatlarımızdan olan ebru; içinizdeki fırtınaların, mutlulukların, aşkların suya yansımasıdır.
Zamanla ebru olarak anılan bu sanatın kelime kökeni Farsça ebri. Bulut, bulutumsu anlamına geliyor. Çağatayca Ab-ru; (su yüzü) kelimesinden geldiği bilinmektedir. Türkistan’da doğan bu sanatın başlangıcının 9. yy olduğu sanılıyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nda Enderun mekteplerinde saray için üretilen ebru, saray dışına taşıp buradan da Anadolu’ya yayılmıştır. Doğal malzemelerle çalışılmaktadır. Gül dalı ve at kılından fırça, bitki zamkından suyun yoğunluğunu arttırmak için kitre, boyaları su yüzeyinde tutabilmek için öd, boya olarak da toprak, pigment ve oksit boyalar kullanılmaktadır.
Osmanlılar döneminde devlet belgeleri ve resmi yazışmalarda zemin olarak kullanılmıştır. Yazı pervazlarının süslemesinde, kitap ciltlerinin iç kapağı olarak kullanılan ve hat çalışmaları için zemin oluşturan ebru sanatının değeri Avrupalı seyyahlar tarafından keşfedildikten sonra daha da artmıştır.
Kaynak: http://www.ebrusu.com/tr