RUH HÂLİ HAKKINDA

0
854

 

Her an değişik bir ruh hâli içindeyiz. Bir anımız bir anımıza benzemez. Bazen sevinir bazen üzülürüz, bazen umutlanır bazen umudumuzu kaybederiz. Bu değişiklikler gereklidir ve zorunludur, çünkü hayatı böyle algılar ve onun farkında oluruz. Sevinci idrak edebilmek için üzüntüye, üzüntüyü idrak edebilmek için sevince ihtiyaç vardır. Bunlar iç içe girmiştir, birbirlerinden ayrılmazlar. En büyük sevinçleri, en büyük ıstırapları yaşayanlar tadar. Bizim zihnimiz ancak bir şeyi zıddı ile kavrayabilir. Hayatımızda üzüntüler ve acılar olmasaydı, sıkıntıdan patlardık. Bu değişim, ruhsal hayatın kanunudur.

Umutlarımızı yitirdiğimiz, kendimizi beceriksiz hissettiğimiz, moralimizin son derece bozuk olduğu anlar vardır. Planlarımız altüst olur, bir şey yapmak istemeyiz. Bir de bunun tersi anlar vardır. Kendimizi çok güçlü ve neşeli hissederiz, her şey tozpembedir, dünyaya meydan okuruz. Bu iki hâlin hiçbiri bizim gerçek durumumuzu anlatmaz. Bunlar gelip geçici şeylerdir. Bu anlarda verdiğimiz kararlara güvenmemeli, bunların geçmesini beklemeliyiz. Bunlara “ruh hâli” denir. Ruh hâllerinin gelip geçici olduğunu bilmek, onların olumsuz etkisini hafifletir. Ruh hâli, içinde bulunduğumuz durumda hissettiğimiz şeylerdir.

Ruh hâlleri bize galip geldiğinde, etkin değil edilgin durumdayız. O anda irademiz zaafa uğramıştır. Onun etkisinde hareket ederiz. İnsanlar, ruh hâllerine tabi olarak çok yanlış şeyler yapar ve sonradan telafisi çok güç olur. Bir anlık öfke, çok büyük yanlış ve zararlara sebep olur. O an geçtikten sonra pişman olur ve bunu nasıl yaptığımıza şaşarız. Ani olarak yapacağımız iyi ve kötü bütün işleri ertelemeliyiz. Bir büyük adamın dediği gibi; “Üzerinden yirmi dört saat geçmeden asla önemli kararlar verme.” Canımızı sıkan, bizi kötü bir duruma sokan hâllerde kendimize şunu sormalıyız: “Bu gerçek midir yoksa bir ruh hâli midir?”

 

*

Cuma Özusan

Kaynak: Bilgece Yaşamak

www.gencgelisim.com

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız