Şu an öyle keyifliyim ki… Nedensiz keyifliyim belki de… Hani böyle insanın içi kıpır kıpır olur, güne neşeyle başlar ama “ben niye mutluyum ki?” sorusuna cevap bulamaz ya… İşte o duyguları yaşıyorum son günlerde.
Yaşam koçluğu eğitimlerimde “Sıfır beklenti, büyük mutluluk” sözü çok zikredilirdi. Aslında çok mutlu olsam da, nedeni sıfır beklenti değil. Beklentilerim var elbette ama şunu fark ettim ki, şükredecek çok şeyimin olduğunun da bilincindeyim.
Şu anda Natasha Bedingfield’dan “Pocketful of Sunshine” şarkısını dinlerken, beni bu kadar iyi anlatan bir şarkı olur mu diye düşünmeden edemiyorum. Şarkının sözleri şöyle:
“Bir cebim var, bir cep dolusu da gün ışığım var,
Bir aşkım var ve bunun tümünün benim olduğunu biliyorum.
İstediğini yap, beni asla kıramayacaksın.”
Veee şarkının beni coşturan bölümüne geliyoruz. Nakarat!
“Beni uzaklara, gizli bir yere götür!
Beni tatlı bir kaçışa, uzaklara götür!
Beni daha iyi günlere götür!
Beni daha da yüksek bir yere götür!”
Sonra da hayallerimdeki yeri tarif ediyor Natasha,
“Gittiğim bir yer var ama kimse bilmiyor,
Nehirlerin aktığı, onu ev diye çağırdığım bir yer,
Ve bir daha yalanların olmadığı, kimsenin ağlamadığı,
Sadece kelebeklerin olduğu bir yer…
Güneş benim yanımda
Gökyüzüne gülümsüyorum, iyi olacağımı biliyorum…”
Kendini kötü hisseden olursa, İngilizce bilmesine gerek yok, kendini şarkının melodisine bıraksın. İnanın ruhunuzu dinlendiriyor.
Bugünlerde zaten oldukça duygusalım. Öyle ki eskiden vermeyeceğim tepkileri vermeye başladım. Değişmeyen tek şey değişim değil mi?
Mesela eskiden bir yaprağın üzerine konan kelebeğe hayranlıkla bakıp heyecanlanmazdım. Şimdi heyecanlanıyorum…
Mesela uzun zamandır konuşmadığım arkadaşım tam doğum günümün sabahında beni arayıp kargaları kıskandıracak berbatlıkta sesiyle “iyi ki doğdun” şarkısını söylediğinde ve konuşmamızın devamında “sen iyi bir insansın, iyi insan günümüzde zor bulunuyor” dediğinde ağlamamak için dudaklarını ısıran bir kız değildim.
Doğum günüm için ofiste yapılan kutlama, ardından fasılda yapılan kutlama sonrasında dedim ki, “yeni yaşım güzel olacak”…
Cumartesi gecesi Taksim Terkoz Pasajı’nın sonundaki Salash Fasıl’a gittik. Kızlar gecesi ne kadar değerlidir, ancak kızlar bilir!
İstanbul’u ayağımızın altına aldığımızı hissettiren bir masada oturduk. Hafif çakırkeyif olduktan sonra İstanbul manzarasına karşı dans ederken, kendimi Türk filmlerinde Anadolu’dan İstanbul’a gelen karakterler gibi hissettim. Bir ara, “İstanbul sen mi büyüksün, ben mi? Seni yenecem İstanbul!” derken buldum kendimi. Sonra da kahkahalarla güldüm bu halime.
Son zamanlarda düşündüğüm şey, hayatı gereğinden fazla ciddiye alırsan, cebindeki gün ışıklarının farkına varmazsın. Sonra da yalanlardan, hayatındaki kelebekleri göremezsin. Natasha boşuna kelebekli, gün ışıklı hayaller kurmuyor!
*
Seren Muyan
serenuyan@gmail.com