Önce güzel bir hikâye okuyalım:
Bir evin sahibi, yanında çalışan üç hizmetkârını yanına çağırarak, yakında uzun bir yolculuğa çıkacağını bildirir. Ayrılmadan önce de her bir hizmetkârına belli sayıda altın verir. O günlerde her altın, ortalama bir işçinin aldığı ücretin yüzlerce katı paraya denk düşüyordur. Dolayısıyla her kim altına sahip ise, önemli miktarda bir servetin de sahibi olur. Ev sahibi birinci hizmetkârına beş tane, ikincisine iki tane ve üçüncüsüne de bir tane altın bağışlar. Evde olmadığı süre boyunca altınlara iyi bakmalarını tembihleyip evden ayrılır.
Elinde beş tane altını olan hizmetkâr, ev sahibi gittikten sonra bunları bir pazar yerine götürerek, ticaret yapar ve sayılarını ona çıkarır. İkinci hizmetkâr da aynı şeyi yapar ve altınlarının sayısını dörde çıkarır. Üçüncü hizmetkâr ise oldukça ihtiyatlı hareket eden biridir ve ona verilmiş olan altını daha iyi korumak için toprağa gömer.
Bir zaman sonra ev sahibi geri döner ve üç hizmetkârını da yanına çağırır. Onlara vermiş olduğu altınlarla neler yaptıklarını sorar. Birinci hizmetkâr, akıllıca davranıp elindeki beş altının üzerine nasıl beş altın daha eklediğini anlatır.
Ev sahibi; “Aferin sana!” der. Bu kez ikinci hizmetkâr gelir ve altınlarının sayısını nasıl dörde çıkardığını anlatır.
Ev sahibi ona da; “Aferin!” der. Son olarak üçüncü hizmetkâr bir adım öne çıkarak hikâyesini şu sözlerle anlatır: “Vermiş olduğunuz altını kaybetme korkusuyla, onu dikkatlice toprağa gömdüm efendim.”
Ev sahibi, hiç kullanılmamış olan bu altını eline alır ve “Bunu alın, on tane altını olana verin.” der.
Birçok kişi bu sonu beğenmez, adil davranılmadığını söyler ve elinde başka bir şeyi olmayanın elinden tek altınının alınıp on tane altını olana verilmesine özellikle karşı çıkar.
Hayatımız bizi ihtiyaçlarımıza göre değil, hak ettiğimiz ölçüde ödüllendirir. Bu, hayatın kanunudur. Hiç kimse ihtiyaçlarını hak etmeden karşılayamaz. Çıkarılacak ders ise şudur: Hayatta her neye sahipsek ondan maksimum fayda elde edebilmeliyiz. Elinizde olan en azla bile çok iyi şeyler yapabilirsiniz. Sonra da daha fazlasına sahip olabilirsiniz. Yapmamız gereken, her şeyin işe yarayacağını bilmek ve ihtiyacımız doğrultusunda kullanabilmektir. Bu durumu potansiyelimize benzettiğimizde en aptal olduğu sanılan insan bile kendi kapasitesi dahilinde çok iyi işler başarabilir.
İnsan sahip olduğu potansiyelle hüneri ve yaratıcılığı sayesinde neler yapamaz ki… Akan suyun inanılmaz gücü eşsiz bir dünya harikası, binlerce insana önemli bir enerji kaynağı olan Niagara Şelalesi’ni oluşturmuştur. Niagara, güzelliği karşısında insanı en çok etkileyen manzaralardan birisidir. Akan binlerce ton su, yüzlerce metrelik yüksekliğe sahip kayalardan aşağıya doğru şiddetli bir şekilde iner.
İşte biz de hayat kalitemizi yükseltmek ve hayallerimize ve hedeflerimize ulaşmak için gerekli her şeye sahibiz. Tek yapmamız gereken, sınavlarda potansiyelimizi daha iyi değerlendirmektir. Onca emeğin asla boşa gitmeyeceğini bilmektir.
Faust der ki: “Her insanın içinde uyuyan bir dev vardır. O dev uyanınca mucizeler başlar. Hayatın ne kadar tatlı olabileceğini fark etmeye başlarsın…”
Doğru eylemlerde bulunarak içinizdeki o devi uyandırmak ve yeniden kullanılabilir hale getirmek istiyorsanız doğru eylemlerde bulunmalısınız. Hayallerinizi yaşayabilirsiniz. Ben sizlere bunları söyleyeceğim günü hayal ediyordum ve şimdi o ânı yaşıyorum.
İnsanı harekete geçiren bazı şeyler vardır. Bunu çok iyi biliriz fakat her seferinde bir şeylerin bizi harekete geçirmesini beklersek ne kadar yol alabiliriz ki? Yaşam her yönüyle değişkendir. Dönme dolap dönerken onunla birlikte dönmeyenler yere çakılır, bir yerlere savrulur. Hiçbir şey aynı kalmaz. İşte bu nedenle bu hızlı değişime ayak uydurmak istiyorsak bizi harekete geçirecek gücü, başkalarında değil kendimizde aramalıyız. Yoksa her geçen an ölüm tehlikemiz artıyor demektir; çünkü değişime ayak uyduramıyorsak ölüyoruz demektir.
Aslında tüm cevher içimizdedir. Bunun farkına ancak istediğimizde varabiliriz. Sınava hazırlık döneminde de o içimizdeki büyük güce, yani potansiyelimize nasıl ulaşılacağımızı bilmemiz gerekir. Zihninizi eğitmek sizin elinizde olduğuna göre bakışınızı birazcık değiştirdiğinizde her şeyin nasıl değişmeye başladığını göreceksiniz.
Bizler kendimizin neyi, ne kadar güzel yapabileceğimizi bilmiyoruz. Hayallerimizi gerçekleştirebileceğimize inanmıyoruz.
İnanmadığımız halde hayaller kuruyor ve hayallerimizin gerçekleşmediğini söyleyip duruyoruz. Kendi bildiklerimizle yola çıkınca da başkalarının bildiklerine yer ayıramıyoruz.
Ortaokulda yaşadığı bir hastalık sonrasında vücudunun dengesini tam olarak sağlayamayan ve gözleri aşırı derecede bozuk olan birinin ÖSS’ye hazırlandığını düşünün. Ayrıca sınava hazırlandığı ilk sene kullandığı ilaçlarla uzun süre uykusuzlukla mücadele ettiğini…
Siz de 4-5 gün uykusuz kalsanız ve ayağınızın biri felçli olsa sınava nasıl hazırlanırdınız? Dershanedeki arkadaşlarınız ve öğretmenlerinizin size yönelttiği, acı dolu bakışlar içinde…
Tabii ki zor. Bu durumda sınava giren, ilk senesinde kazanamayan hatta 180 soru içinde sadece 40 tane Türkçe sorusunu yetiştiren ve bir daha deneyen, sonunda da tüm zorlukları yenerek istediği bölümü kazanan bir öğrencim var. Şimdi Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme bölümünde okumakta.
Çiçero, kekeme olduğu halde, ağzına çakıl taşları doldurup sahil boyunca dolaşmış, denize karşı hiç bitmeyen nutuk egzersizleri yapmış ve sonunda tüm zamanların en iyi hatiplerinden biri olmayı başarmıştır; çünkü potansiyeline inanmıştır. Siz de işe, kendinizin ne kadar büyük işler başarabileceğine inanarak başlayabilirsiniz.
Ünlü Fransız romancı Balzac ise ilk yazdıklarını o dönemin önde gelen yazarlarından birine sunarak o kişinin düşüncelerini öğrenmek istiyor. Yazar okumasını bitirdikten sonra üzgün, ümitsiz, acıyan ama içten bir edayla “Azizim!” diyor, “Siz her işle meşgul olabilir, şansınızı her alanda deneyebilirsiniz; ancak edebiyatla boşuna uğraşıp zaman kaybetmeyin.”
Sonra neler oldu? Balzac kendi potansiyeline inandı, edebiyatın doruklarına tırmandı. Özellikle de Goriot Baba ile…
İnsan isterse yapar. Siz de durun ve sahip olduklarınızı düşünün, potansiyelinizin farkına varın.
Sizin hayatınız ve siz sandığınızdan çok daha değerlisiniz.
Bunun farkına vardığınızda üzüntüleriniz yerini sevince bırakacaktır. Her sabah doğan güneşin gecenin koyu karanlığını takip etmesi gibi. Siz değerinizi bilmezseniz yapabileceklerinizden vazgeçmiş olursunuz.
Kendimizle ilgili olumlu veya olumsuz düşüncelerimizin niteliği potansiyelimizin merkezini oluşturuyor. Hiçbirimiz bunun ne denli önemli olduğunun farkında değiliz. İnsanlar düşünceleriyle kendi sınırlarını kendileri oluşturmuş oluyorlar.
Bu nedenle olumsuz düşünmenin ve olumlu düşünmenin getirdiği sonuçlar daha iyi anlaşılabiliyor. Davranışlarımızı bu düşünce yapımız belirliyor. Başımıza gelen iyi, kötü her şey düşüncelerimizin niteliğine bağlı olarak değişiyor. Başarı ve başarısızlık da aynı şekilde elde ediliyor. Kendi potansiyelimize ne kadar güvendiğimizin sonucunda kendimizden beklenen başarıyı elde etmeye çalışıyoruz. Hâlbuki beklenenin ötesine geçmeye hiç çalışmıyoruz. Başarımızı tesadüflere bağlıyoruz. Beklenenin dışında da hiçbir şey olmuyor çünkü potansiyelimizin sınırlarını bilmiyoruz.
O sınırları keşfetmeye başladığınızda değişmeye başlarsınız. Değişime ayak uydurmaya çalışırsınız ve daha önce de belirttiğimiz gibi siz bile kendinize inanamazsınız. Zihninizi haftalarca uykusuz kalmaya karşı dayanıklı hale bile getirebilirsiniz.
Bu, mükemmel bir dünya ve sizin mükemmel bir potansiyeliniz var. Gücünüzü kontrol altına alabilecek güce de sahipsiniz.
Bunu fark ettiğinizde düşlerinizi gerçekleştirebilecek ve tüm gücün elinizde olduğunu göreceksiniz!
İçinizdeki Aslandan Haber Var mı?
Her başarıyı başkalarının tapulu malı olarak görmek, her başarıya hep başkalarının layık olduğunu düşünmek içinizdeki aslanı bir koyun gibi yönetmektir. İnanın ve unutmayın ki herkesin içinde bir aslan vardır fakat kimi o aslanı kükretmesini bilir, kimi kükreyecek diye o aslandan korkar.
Kendi kendimizi yönetebilmemiz için kendimiz beynimize emirler vermek zorundayız.
Hepimiz büyük ve yüce olmak üzere tasarlanmışız…
www.gencgelisim.com