Semer yapan bir usta semerlerden kazandığı altınları dükkânın köşesinde duran eski bir semerin içine koyarmış. Usta dükkânda olmadığı bir zamanda çıraklar eski semeri yoldan geçen bir kervancıya satmışlar. Usta geldiğinde çıraklar eski semeri sattıklarını ve ondan kurtulduklarını söylemişler. Semer ustası bu habere çok üzülmüş, kazandığı altınların eski semerin içinde olduğunu söylememiş. Üzüntüsünden semere çivileri çakarken, “Gitti demek olmaz” demeyi alışkanlık haline getirir. Çıraklar ustasına niye her çivi çakışında “Gitti demek olmaz” dediğini sorarlar. Usta derdini açmak istemez çıraklara, ne yapayım dilim alışmış diyerek geçiştirir.
Bir gün eski semeri alan kervancı semer ustasının dükkanına gelerek eski semeri bu dükkandan almıştım, ancak devenin sırtını vurup yara yaptığı için başka bir semerle değiştirmek istediğini söyler. Semer ustası sevinçle ‘olur’ diyerek semeri değiştirir. Kervancı gider gitmez eski semerin içine bakar altınların yerinde olduğunu görür ve kendi kendine “Allah(c.c.)’ın nasip ettiği helal kazancı sahibinin rızâsı olmadan kim yiyebilir ki?”diye söylenir. Usta bugünden sonra yaptığı semerler için her çivi çaktığında “Geldi demek olmaz” demeyi alışkanlık haline getirir.