Zengin bir kadın ölümden korkmaktadır. Ölüm korkusunu hafifletmek için kabre girdiğinde sorgu-sual anında yanında kim arkadaşlık yapmayı kabul ederse ona çok büyük ödüller vadedilir. Fakir birisi de sorgu-sual anında kadının yanında olmayı kabul eder.
Gün gelir ölümden korkan kadın vefat eder. Kadının defin işlemleri yapılır. Fakir de komşunun evinin önünden bir çubuk alır eline vura vura arkadaşlık yapmak için mezara gider. Fakir adam kadının mezarının yanında kendisi için hazırlanmış yere konulur. Hava alıp vermesini sağlayacak bir delik koymayı da unutmazlar. Fakir adam bir gün burada kaldıktan sonra kabirden çıkacak, kendisine verilen bol miktardaki parayla rahat bir yaşam sürecektir.
Münker Nekir melekleri sorgu için gelirler. Kendi aralarında, “Ölü nasıl olsa elimizde, önce şu adamın hesabını görelim” diyerek fakir adama yönelirler. Fakir adamın elindeki çubuğu görünce, çubuğu nereden aldığını ve alırken izin alıp almadığını sorarlar. Fakir adam, komşunun evinin önünden izinsiz aldığını söyler. Bir topuz vururlar, fakir adam neye uğradığını şaşırır. Münker Nekir, “Helallik diledin mi?” Fakir adam, “hayır” bir topuz daha…Fakir adam sabaha kadar otuz topuz yer. Kabre girdiğine pişman olur. Sabah kabir açılınca ölen kadının yakınları ücretini vereceklerken, fakir adam olanca gücüyle kaçar. Ölen kadının yakınları, “Dur nereye gidiyorsun?” dediklerinde, fakir adam; “Ben sabaha kadar bir çubuğun hesabını veremedim, sizinki ne yapacak bilmiyorum, paranız da, pulunuz da sizin olsun” der.
Komşusunun evinin önünden izinsiz aldığı bir çubuğun hesabını veremeyen bu fakir adam, koca bir hayatın hesabını nasıl vereceğini kara kara düşünmeye başlar.