Sevgi/siz ve Yaşamak

0
852

Saflığı ve beyazı temsilen başlar serüven. Ve sonra kenarından tutunmak için hayatın, her gün onlarca kuytu talan edilir. Kaçımızın sorgusundan geçti gölgemiz? Sevgi(li) olmanın kaygısı ne denli dağlıyor yürekleri?  
Yaşanan her gün sizden hem alır, hem de verir. Önemli olan, neyi alıp, karşılığında neyi verdiğimizin farkında olmaktır. Unutmadan, sevginizi ölçen ve size puanlar veren bir sevgimetre yok.
Sevmelerimiz ne denli mahrem kılındıysa da, değişmişti sofra düzeni. Değişim senfonisi çoktan metal ve beton yığınlarına bağımlı hale getirmiş ve o denli de uzaklaştırmıştı bizi topraktan. Bu devinimin sosyal açılımı neydi? Yurdum insanı, son yıllarda yaşamış olduğu buhranlardan alması gerekeni almış mıydı? Örneğin 17 Ağustos, sarsıntıyla yürekleri dağlamıştı; ama bize ait yitikleri de geriye getirmişti aslında. Bu ürkütücü sarsıntının öğretisi neydi? Göğüs kafesindeki hassas …

 

ŞABAN YILMAZ 

 

Saflığı ve beyazı temsilen başlar serüven. Ve sonra kenarından tutunmak için hayatın, her gün onlarca kuytu talan edilir. Kaçımızın sorgusundan geçti gölgemiz? Sevgi(li) olmanın kaygısı ne denli dağlıyor yürekleri? 
Yaşanan her gün sizden hem alır, hem de verir. Önemli olan, neyi alıp, karşılığında neyi verdiğimizin farkında olmaktır. Unutmadan, sevginizi ölçen ve size puanlar veren bir sevgimetre yok.
Sevmelerimiz ne denli mahrem kılındıysa da, değişmişti sofra düzeni. Değişim senfonisi çoktan metal ve beton yığınlarına bağımlı hale getirmiş ve o denli de uzaklaştırmıştı bizi topraktan. Bu devinimin sosyal açılımı neydi? Yurdum insanı, son yıllarda yaşamış olduğu buhranlardan alması gerekeni almış mıydı? Örneğin 17 Ağustos, sarsıntıyla yürekleri dağlamıştı; ama bize ait yitikleri de geriye getirmişti aslında. Bu ürkütücü sarsıntının öğretisi neydi? Göğüs kafesindeki hassas dokular ve buna bağlı his organları(kalp) binlerce insanın ölümüyle dirilmedi mi? Varlıklarından ve paylaştığımız an(ı)lardan bihaber olduğumuz, sadece asansör karşılaşmasından ibaret komşuları merak etmedik mi? Aramızda ince bir duvardan başka engel olmayan, fakat yaşamlarımıza hiç ortak etmediğimiz insanlara ağlamadık mı? Bir bankın soğuk yüzüne sığınırken dahi ortak istemezdik halbuki.
Düzenlenen sempozyumlar, sokaktan şiir toplayan çöpçüler, sesini duyuramayan sesli koro… Duyulmayan sesler sustu ve gece, çığlıklarıyla bizi uyandırdı, sevin ve sevilmeye değer yüzünüzü gösterin diye… Yani tebessüm edin birbirinize ey insanlık! Yalancı aynalarda çehrenize bak(ın)mayı bırakın. İnsanın yaşam mücadelesi tebessüm etmekle başladı aslında; fakat tebessüme hasret kalındı nedense.
Bakalım şair ne diyor:
“Gece uzun bir yolculuktur
Aşka dair sözler için
Aşka dair ne varsa”
Yıllarca neyi teğet geçmiştik? Birileri hislenmeyi öğretmek için ortaya çıkacaksa, bu kişinin içimizden biri olma ihtimalini es geçmemek gerekir. Bu ihtimal insan olmakla başlar ve yola çıktığınız anda görev olur. Görev, üzerinden geçilen toprağa sevgi tohumları ekmektir.  Belki de yaşamak için intihar düşleri kurmak. Ve yeşeren tohumlardan gül bahçesi düşlemek…
Yaşadığınız her gün sizden hem aldı, hem de verdi. Bakkal defterine ilişmiş hesaplar varsa, çıkacaktır elbet su yüzüne. Günün birinde o bakkaldan bir tutam sevgi almadığınızı nerden biliyorsunuz ki?
Ayna insan, insan da aynadır elbet. Yaşamak sanrı değilse eğer, durmak gerek karşısında.
 Sevgiyle kalın!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız