Flört konusu bilhassa kız çocuğu sahibi aileler için önemli bir mesele. Bu sadece ülkemiz gibi modern anlayışların çarpışmasının devam ettiği yerlerde değil dünyanın modernleşmesini tamamlamış ülkelerinde de sorun olmaya devam ediyor.
19. asırda maddi ilimlerde görülen ilerlemeler insanlarda manevi değer yargıları konusunda ciddi kuşkulara itti. Örneğin, iffet, namus gibi değerlerin bazı korku ve mecburiyetlerden kaynaklandığı, oysa günümüzde bu korkulara yer olmadığı düşünüldü. Mesela artık doğum kontrolü mümkün olduğuna göre, çocuklar bu konuda eğitilip, sonra da içgüdülerini özgürce yaşaması için özgür bırakılması savunulmaya başlandı.
Bu konudaki düşünceler, modern psikoloji akımlarının; “ruh hastalıklarının, komplekslerden; onların da aile ve toplum baskısından kaynaklandığı, oysa içgüdülerin rahatça tatmini halinde insanların mutlu ve huzurlu olacağı” iddialarıyla da desteklenmeye çalışıldı.
Günümüzde ise artık bu iddialara ciddi kuşku duyulur hale geldi. Çünkü geleneksel anlayışlardan uzaklaşma insanlara hiç de huzur getirmedi. Bugün batı dünyası dini-geleneksel baskıları ortadan kaldırdığı; ayıp-günah diye bir şey tanımadığı halde, intiharlar, uyuşturucu bağımlılığı, depresyon, suç eğilimi, cinsi sapkınlık vs. son derece yaygındır ve toplum bilimcileri düşündürmektedir.
Bugün ilmi veriler dine karşı önyargıdan uzak olarak yeniden değerlendirildiğinde, içgüdüleri kontrol edebilmenin hiç de sanıldığı kadar sorun olmadığı görülüyor. Aksine “duygusal zekâ” verilerine göre dürtülerini kontrol edebilen, hazzı erteleyebilen kişilerin hayatta daha başarılı, zorluklara karşı daha dirençli ve sabırlı olduğu gözlendi. Hatta dini inanç ve geleneklere bağlı, içgüdülerini kontrol edebilen kişilerin psikiyatrik veya fiziksel rahatsızlıklara daha az yakalandığı, yakalanınca daha kolay iyileştiği, yaşadığı yıkım ve travmaları sabırla daha kolay atlattığı gözlendi.
Bugün geldiğimiz noktada içgüdülerin özgürce yaşanması; AİDS başta olmak üzere çeşitli hastalıkların yaygınlaşması ve aile kurumunun çökmesi gibi büyük kitlesel felaketleri beraberinde getiriyor.
Hem bilimsel gelişmeler doğum kontrolü için kullanılan yöntemlerin bilhassa kadın sağlığına verdiği zararları da ortaya çıkardı. Hele hele ergenlik çağı gibi, çok genç bir yaşta doğum kontrol ilaçları kullanmak savunulabilir bir şey değil. Üstelik bu yaşlarda doğru kullanılacağı da meçhuldür.
Nitekim araştırmalar her geçen yıl daha fazla çocuk yaşta kızın istem dışı gebelik yaşadığını ve bundan kurtulmak isterken hayatını yitirdiğini gösteriyor.
Aşağıdaki bilgiler adölesan (ergenlik çağı) sorunları üzerine hazırlanmış bilimsel bir makaleden alınmıştır.
• Dünyada ilk cinsel ilişki yaşı düşmektedir. Gençler arasında kontraseptif (doğum kontrolü) kullanımı oldukça düşük olup kullanılanlar da genellikle geleneksel yöntemlerdir. Her yıl meydana gelen 14 milyon adolesan gebeliğin yaklaşık üçte ikisi planlanmamış gebeliklerdir.
• Dünyada 15-19 yaşlar arasında 14,3 milyon anne bulunmakta olup bu anneler, 20 yaşın üzerindekilere kıyasla, gebelik ve doğuma bağlı nedenlerle iki kat daha fazla ölmektedir. Anne ölümleri, 19 yaş ve altındaki grupta ise beş kez daha fazla meydana gelmektedir.
• Her yıl güvenli olmayan 20 milyon düşük vakasının %25’ini 15-19 yaş kızlar oluşturmaktadır.
• Dünyadaki 340 milyon cinsel yolla bulaşan hastalığın üçte biri ergenler arasında görülmekte olup, her gün yaklaşık yarım milyon genç insan bu hastalıklara yakalanmaktadır. Bu da günde yaklaşık her 20 gençten biri demektir.
• Dünyada, yılda görülen 2,4 milyon yeni HIV enfeksiyonunun yaklaşık yarısı 15-24 yaşlar arasında görülmektedir. Her gün, 4 bin gencin HIV/AIDS ile teması olduğu tahmin edilmektedir.
Kısacası, flört meselesi dünya çapında çözümlenmiş bir konu değildir. Ülkemizde de en doğru yaklaşım için arayışlar sürmektedir.
Burada kesin bir cevaba ulaşmaya çalışmak yerine mevcut görüşlerin mukayesesini yapmak için fikir cimnastiği yapıyoruz; acaba flört ne kadar gereklidir?
Haber Merkezi
www.gencgelisim.com