Şartlar ne olursa olsun tepkimizi yansıtırken ölçüyü elden kaçırmamalıyız. Yanlış, yersiz veya aşırı bir tepki gösterdiğimizde ve bunu sonradan fark ettiğimizde pişmanlık yaşayabiliriz.İnsan yaşam boyu birçok şeyden etkilenir ve bu etkinin sonucunda da birçok…
Yazar : Ayhan Yılmaz
zamanyonetimi@hotmail.com
Şartlar ne olursa olsun tepkimizi yansıtırken ölçüyü elden kaçırmamalıyız. Yanlış, yersiz veya aşırı bir tepki gösterdiğimizde ve bunu sonradan fark ettiğimizde pişmanlık yaşayabiliriz.
İnsan yaşam boyu birçok şeyden etkilenir ve bu etkinin sonucunda da birçok şeye tepki verir. Aslında iki uç arasında gidip gelmek de diyebiliriz buna. Bir uç etki ise diğer uç da tepkidir. Peki, her iki uçta bunlar varken bu ikisinin arasında ne var? Bir taraftan bu sorunun cevabını bulmaya çalışırken, bir taraftan da etki ve tepkinin farklı anlamlarına değinelim.
Herhangi bir etkiye cevap olarak doğan, söz veya davranış olarak tanımlayabiliriz tepkiyi. Tepkinin oluşabilmesi için onun öncesinde bir "etki"nin olması gerekmektedir. Etkiyi ise tepkiye sebep olacak bir hareket veya eylem olarak tanımlayabiliriz. Eğer etkiyi bir sebep olarak düşünecek olursak, tepki bir sonuçtur. Yani zaman içerisinde tepkiyi doğuran şey aslında bir etkidir. Şimdi bu konunun bizi neden ilgilendirdiğine değinelim.
Etki ve tepki yerinde ve zamanında kullanıldığında güzel ve doğrudur. Zamansız tepkiler hiçbir sonuç vermeyeceği gibi işleri daha da karmaşıklaştırır. Bazı insanların bir olay karşısında tepkisi çok küçük olurken, bazılarının çok daha büyük olabiliyor. Tepkilerin şiddeti duygusal anlamda nasıl bir insan olduğumuzun da göstergesi aslında… Yani tepkiler bir anlamda kişiliğimizin dışavurumudur da diyebiliriz. Bu anlamda iki tür insandan bahsedebiliriz. Etkisel insan ve tepkisel insan… Şimdi bu iki insanı biraz daha yakından tanımaya çalışalım.
Etkisel insan: Zamanı kontrol altında tutabilen, ona şekil verebilen ve bu doğrultuda yaşamını yönetebilen insandır. İlgi alanını değil etki alanını genişletmiş insandır etkisel insan. Bir anlamda "etkin insan" da diyebiliriz. Etkisel insan değiştirir, dönüştürür, sebep-sonuç ilişkisi kurar, yani etkiler. Aynı şekilde fikir yürütür, o fikirleri hayata geçirir, uygular ve onlara anlam kazandırır. Bazen de olayları ve durumları değiştirir, kontrol altında tutar. İlgi alanını değil, etki alanını genişletir. Topluma mal olmuş insanlara bir bakın; liderlere, yazarlara, düşünce adamlarına… Hepsi birer etkisel insan değil mi?
Tepkisel insan: Sürekli kontrol edilme ihtiyacı duyan, etkileme yerine tepki göstermeyi tercih eden, değişim ve dönüşümden uzak insandır. Yani ilgi alanını genişletip etki alanını daraltan insan tepkiseldir. İlgi alanı ne kadar genişlerse genişlesin, etki alanı daraldıkça kişi kontrolü de elinden kaçırmaya başlayacaktır. Tepkisel yaşamda bir program dâhilinde hareket edip onun gereklerini yerine getirmek yoktur, olup biten olaylara bolca tepki vardır. "Neden ben, niye şimdi, bütün bunlar neden beni bulur?" gibi… Ancak zamana dokunabilen, onu değiştirebilen insan bu tepkisellikten kendini kurtarıp etki etmeye doğru gidebilecektir.
Bazen bir olay karşısında olması gereken tepkiden fazlasını gösterdiğimiz de olmuştur. Belki bu durum bazı duygularımızın incinmesinden dolayıdır, kim bilir? Buna belirli düğmelerimize basılması da sebep olmuştur diyebiliriz. Sonuçta herkesin hassas olduğu bir tarafı vardır. Hal böyleyken zayıf taraflarımızı güçlendirme gibi bir seçeneğimiz olduğunu bilmeliyiz. Sadece bilmemiz yetmez, zayıf taraflarımızı güçlendirmek için çaba göstermeliyiz.
Şartlar ne olursa olsun tepkimizi yansıtırken ölçüyü elden kaçırmamalıyız. Yanlış, yersiz veya aşırı bir tepki gösterdiğimizde ve bunu sonradan fark ettiğimizde pişmanlık yaşayabiliriz. Fakat pişmanlık o anı bir daha geri getirmeyecektir. Düşünerek hareket ettiğimizde bu tür pişmanlıkları en aza indirebiliriz. Peki, etkiler ve tepkiler arasındaki bu ince çizgide ne var? İşte, etkiler ve tepkiler arasındaki o ince çizgide tercihlerimiz var. Bizi biz yapan, yaşamımızı değiştiren, insan olma yolunda attığımız her adımdaki tercihlerimiz…
Her insan her yıl bir anlığına dahi olur. Gerçek dahi ise bu anları birbirine
olabildiğince yakınlaştırabilendir.
Georg Lichtenberg