Tepkisiz Yaşamın Kumaşına Kalite Dokunmaz

0
1261

Yusuf YEŞİLKAYA

www.yusufyesilkaya.com

yusufyesilkaya@gmail.com

Ünlü bir piyanist, şehrin en büyük oteline ait restoranında, konuklara konser vermek için davet edilir. Daveti kabul eden piyanist, bir muziplik düşünür ve henüz konser başlamadan önce düşüncelerini uygulamaya başlar. Konuklar gelmeden önce piyanonun tellerini çıkarır. Ve davetliler geldiği andan itibaren büyük bir aşkla en güzel bestelerini çalmaya başlar. Hatta piyanonun tuşlarına dokunurken kendisinden geçmiş gibi pozlar verir. Ancak piyanonun tellerini daha önceden çıkardığı için, haliyle hiç ses çıkmamaktadır. İki saatten fazla bir zaman dilimi içerisinde rolünü başarı ile uygular. Konser bittikten sonra büyük bir iş başarmış gibi ayağa kalkar ve konukları selamlar. Restoranda bulunan herkes ünlü piyanisti ayakta alkışlar. Restorandan dışarı çıktığında basın mensupları, piyaniste neden böyle bir şey yaptığını sorarlar. Cevap ilginçtir:

— İnsanların tepkisizliğinin sınırını ölçmek istedim.

— Peki ölçtünüz mü?

— Evet ölçtüm. İnsanların tepkisizliğinin sınırı yokmuş.

Demokrasilerde, vatandaşların tepkisi önemlidir. İyinin, doğrunun, haklının yanında olduğumuzu; iyi, doğru ve haklı karar ve uygulamaları destekleyerek gösterebiliriz. Kötü, yanlış ve haksızın karşısında olduğumuzu da kötü, yanlış ve haksız uygulama ve kararlara karşı tepkimizi ortaya koyarak gösterebiliriz. “Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır” prensibi de bu duruşun gösterilmesi gereğine işaret etmektedir.

Yaşadığımız dünyada, herkesin iyilikten, doğruluktan ve haktan yana olduğunu düşünmek biraz saflık olsa gerek. Eğer böyle olsaydı her akşam ana haber bültenlerinde kapkaç, gasp, tecavüz ve ihanet gibi hiç arzu etmediğimiz haberleri ilk sıralarda izlemezdik.

Bize dokunmadığı sürece görmezden geldiğimiz, “bana ne” dediğimiz, bir adım daha ileriye giderek “bana dokunmayan yılan, bin yıl yaşasın” dediğimiz zaman bin yıl yaşayıp beslenerek güçlenen ve daha da zorbalaşan yılanla mücadele etmek hiç de kolay olmayacaktır. Başlangıçta bize dokunmayan yılan, önce sevdiklerimize sonra bize zarar vermeye başlayacaktır. Lakin bireysel düşünüp bencil davranışlar sergilediğimiz için belaya biz musallat olduğumuzda bize yardım edecek dost eli bulamayabiliriz.

Çevremizdeki herkesi olumsuz düşünen, kötü niyetli insanlar olarak algılayıp bu düşünce ile davranışlar geliştirmemiz doğru bir tutum değildir. Ancak davranışlarına bakarak kötü niyetli olduğunu düşündüğümüz kişilere karşı da tepkisiz kalmamalıyız. Hangi durumlarda nasıl tepkiler vereceğimizi önce biz bilmeliyiz. Bu doğrultuda tutumlar geliştirmeliyiz. Tümden tepkisiz olmamalıyız. Tepkisizliğin bir sınırı olmalı.

Bireysel ve toplumsal haklarımıza ve değerlerimize tecavüz etmek isteyen insanlar, bu niyetlerini eyleme dönüştürürken bizim tepkimizi baz almaktadırlar. Haklarımıza ve değerlerimize tecavüz ederken önce bir adım atıp sonra bizim gözümüze bakıyorlar. Eğer bizden bir tepki görürlerse geri adım atıyorlar. Bizde bir hareket yoksa bir adım daha ileriye gidiyorlar. Bu tutuma ister alıştıra alıştıra hakların gasp edilmesi deyin isterseniz sindirme politikası deyin. Ama amaçlarına ulaşmalarına engel olmadığınız taktirde tam yol ileri konumunda devam edeceklerdir.

Bireysel ve toplumsal haklarımızı gasp edip değerlerimizle alay etmek isteyenler, bazen bizi savunuyormuş gibi yalancı bir tavır sergileyerek rol yapabilirler. Buna “bizdenmiş gibi görünüp amuduyla götürmek” diyebilirsiniz.

Fil avcılarının koca filleri dize getirirken uyguladıkları yöntemi duymuş olabilirsiniz. Koca fili içinden çıkamayacağı bir çukura hapsediyorlar. Önce siyah pelerinli bir adam geliyor ve koca file, yapabildiği kadar eziyet diyor. Bir hafta boyunca aç ve susuz bırakıyor. Şiddet uyguluyor. Filin, siyah pelerinli adamdan nefret etmesi sağlanmış oluyor. Daha sonra beyaz pelerinli bir adam geliyor ve file şefkatle yaklaşıyor. Bir hafta boyunca filin en sevdiği yiyecekler veriliyor. Filin beyaz pelerinli adama güven duyması sağlanıyor. Çukurun içinden filin çıkabileceği bir yol açılıyor ve beyaz pelerinli adam önde, koca fil arkada istenilen yere götürülüyor.

Yaşamımızı olumlu düşüncelerle süsleyip, tüm dünya ile barış içinde yaşamak varken komplo teorileri ile hayatı çekilmez hale getirmek niyetinde değilim. Ancak kaliteli bir yaşam sürmek için de doğruya doğru diyerek doğrunun yanında olmamız gerektiğini; yanlışa yanlış diyerek yanlışın karşısında durmak gerektiğini hatırlatmak istedim. Tepkisiz, silik bir yaşamın kaliteli bir duruş olmadığını vurgulamak istedim. Tepkinizin sınırı olsun.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız