“Hayat size bir limon verdiğinde ondan bir limonata yapın” klişesini kim bilir ne kadar çok duymuşsunuzdur. Amerikalılar bir başarısızlıkla karşılaştıklarında “hayat bir limon verdi” deyimini kullanırlar. İyi ama gerçek hayatta da başarısızlıkları başarıya çevirmek limonata yapmak gibi kolay değildir ki. Yani keşke başarısızlıklarımızı bir kaba koysak içine biraz şeker atsak ve her şey birden düzeliverse… Nüvide Tulgar bilgi@gencgelisim.com
“Hayat size bir limon verdiğinde ondan bir limonata yapın” klişesini kim bilir ne kadar çok duymuşsunuzdur. Amerikalılar bir başarısızlıkla karşılaştıklarında “hayat bir limon verdi” deyimini kullanırlar. İyi ama gerçek hayatta da başarısızlıkları başarıya çevirmek limonata yapmak gibi kolay değildir ki. Yani keşke başarısızlıklarımızı bir kaba koysak içine biraz şeker atsak ve her şey birden düzeliverse…
Başarısızlıktan çok korkuyoruz aslında, daha küçük bir çocukken karnemizde zayıf getirmekten korkuyoruz, üniversite sınavında başarısız olmaktan korkuyoruz, bir iş mülakatında başarısız olup o işi alamamaktan, aldığımız işi başaramamaktan korkuyoruz. Eminim ki çoğunuz için başarısızlık “hayalleriniz sonu” demek.
Başarısızlık hayallerinizin başlangıcı olabilir oysa. Bu yazının, ilk satırda kullandığım klişe gibi, okurken kulağınıza hoş gelecek ancak pratikte size bir yarar sağlamayacak bir yazı olmasını istemiyorum. Bu nedenle sizinle, günlük yaşamda karşılaşacağınız sıradan insanların beni etkileyen yaşam öykülerini paylaşmak istiyorum.
Terry Gross ABD’de 1975 yılından beri “Fresh air” adında program yapan, 50 yaşına gelmiş bir kadın radyo programcısı. Halen programına devam eden Gross yıllar içinde defalarca ödül almış, Al Green’den Jimmy Carter’a kadar pek çok ünlüyü programında sorularıyla terletmiş. Peki ABD’nin bu en başarılı radyo programcısı nasıl bu kadar başarılı olmuş? Hemen söyleyelim hayata başlarken yaşadığı başarısızlıklar sayesinde…
Terry Gross üniversiteden mezun olduğunda öğretmen olmaya karar verdi. Çünkü okulda çok başarılı bir öğrenci değildi ve öğretmenliğin yapabileceği en kolay iş olduğunu düşündü. Buffalo’da bir lisede öğretmen olarak işe başladı. Ancak bir türlü öğrencilere söz geçiremiyor, sınıfta otorite kuramıyor öğrencilerine bir şey öğretmekte yetersiz kalıyordu. Sonunda okul idaresi tarafından kovuldu.
Aslında kendi eksiklerinin kendisi de farkındaydı ama istifa etmekten ölesiye korkuyordu. Annesi babası bile onun istifa etmesini istememişlerdi çünkü bu başarısızlık olacaktı oysa Terry kalıp mücadele etmeliydi. Kovulmak genç kız için bir kurtuluş oldu aslında. Bir süre geçici işlerde çalıştıktan sonra en çok neyi yapmaktan zevk alacağını düşündü, karakterine uygun bulduğu medyaya girmek istedi bunun için yerel bir radyo kanalında iş buldu ve başarısız bir öğretmen olduğu için okuldan atılan Teryy Gross ABD’nin en ünlü radyo programcısı oldu.
Bakın Groos başarısızlıklarımızla ilgili neler söylüyor:
“Başarısızlıklarımız bize şekil verirler. Başarılarımız da öyle… Radyoda röportaj yaptığım konuklarıma mutlaka başarısızlıklarıyla ilgili sorular yöneltiyorum. Bunu yaparken amacım onları afişe etmek değil, onları daha iyi tanımlayabilmek. Bu hikayeler sandığınız gibi onların bulundukları yere nasıl geldiklerini anlatan neşeli öyküler değil. Onlara yapmak istedikleri halde yapamadıklarını, yaptıkları halde başarısız olduklarının hikayesini anlattırıyorum. Dinleyicilerime başarısızlığın korkulacak bir şey olmadığını göstermek istiyorum. Evet, küçüklüğümüzden beri bize başarısızlıktan korkmamız öğretildi. Oysa ayağa kalkıp savaşacak gücünüz varsa inanın bana hayatta başınıza gelecek en kötü şey bu olmayacaktır.
Unutmayın eğer bir işte başarısız olduysanız bunun mutlaka iyi bir nedeni vardır. Ya yanlış işi yapıyorsunuzdur ya da benim durumumda olduğu gibi başarısızlık sizin için bir iyilik yapmaya hazırlanıyordur.”
Hayatta başarısızlığa karşı bakış açımız kendimize karşı bakış açımızı da belirler. Kendimizi başarılı olduğumuz zaman “değerli”, başarısız olduğumuz zaman “değersiz” hissederiz, bu çok yanlış aynı zamanda zararlı bir tutumdur. Kendini değersiz hisseden bir kişinin çevresiyle ilişkileri bozulur. Oysa başarısız da olsanız sizi seven insanlar sevmeye devam edeceklerdir. Dostlarınız siz “siz” olduğunuz için yanınızdadırlar başarılı ya da başarısız olduğunuz için değil.
Lisa Rau’nun yaşamındaki deneyimler tam da bu konuda güzel bir örnek oluşturuyor;
Lisa Rau 41 yaşında Philadelphia’da insan hakları üzerine faaliyet gösteren bir hukuk firmasının ortağı. Rau tüm şehirde yapılacak bir seçimle hakim olmak istedi. Tüm kariyer planını buna göre yapmıştı iki yıl boyunca bu seçimler için çalıştı ama kaybetti. Yandaşlarıyla birlikte sürdürdüğü seçim tam bir fiyaskoyla sonuçlandı. Yerel gazeteler onun nasıl kaybettiğini yazıyorlardı. Hayallerini yitirdiğini düşünen Lisa için bu tam bir psikolojik yıkım oldu. Seçimin ertesi günü hıçkırıklarla ağlarken 7 yaşındaki oğlu annesinin yanına yaklaştı ve ona şöyle dedi:
“Seni hiç ağlarken görmemiştim anne. Sanırım bu seçimi kazanmayı gerçekten istemiştin. Biliyor musun bence seçimlere kazanıncaya kadar katılmaya devam etmelisin çünkü bunu gerçekten istiyorsun.”
Lisa 7 yaşındaki oğlundan gerçek bir hayat dersi almıştı bir şeyi gerçekten elde etmek istiyorsanız elde edinceye kadar uğraşmalısınız. Bir bozuk parayla beş kez tura atabilmek için o parayı kaç kere atmanız gerekir? Cevap mı? Basit beş kez tura gelinceye kadar atmaya devam edersiniz. Yaşam da böyledir. Tura atmak isterken yazı geldiyse bir daha, bir daha denersiniz.
Lisa Rau seçimi kaybettikten sonra bu başarısızlıktan öğrendiği dersleri şöyle aktarıyor:
“Kendi başıma geldiğinde insanların başarısızlıktan nasıl korktuklarını fark ettim bu konuda kimse konuşmak bile istemiyordu. Ama başarısızlığın en güzel yönü ne biliyor musunuz korkmanıza değecek kadar önemli olmadığını görmek. Yaşadıklarınızı hayatınızın sonu olacağını sanıyorsunuz ama hiç de öyle olmadığını görüyorsunuz. Sizi seven insanlar sizi sevmeye devam ediyorlar. Gerçek dostlarınızın kimler olduğunu anlıyorsunuz, arkadaşlarınız kaybettiğiniz günün ertesinde arıyorlar ve sizinle hiçbir şey değişmemiş gibi konuşmaya devam ediyorlar. Böylece fark ediyorsunuz ki hayatta en iyi ilişkileriniz başarılarınız üzerine inşa edilmemiş. Dostlarınız sizin kazanıp kaybetmenizle ilgilenmiyorlar. Başarısızlık sizi aslında yenilmez ve güçlü kılıyor. Çok korktuğunuz bir şey başınıza geldiğinde yaşamınıza devam edebilmek, yeniden yeniden deneyecek cesareti bulmak… Gerçek işte bu…”
Lisa Rau gelecek seçimlere hazırlanıyor şimdi, kazanıncaya kadar da pes etmeye niyeti yok. “İlk seçimde kazansaydım çok mutlu olacaktım ama kaybettikten sonra kazanmanın değeri çok başka olacak.” diye özetliyor yaşadıklarını.
Sakın şiir yazmayın.
Ta ki şiir yazmazsanız öleceğinizi hissedinceye kadar
Rilke, “Genç Bir Şaire Mektuplar”