Lütfi Şahin
Başarılı bireyler yetiştirmek hem aile bazında ve hem de toplum bazında önem arz etmektedir. Yıllar içerisinde araştırmacıların yapmış oldukları çalışmalarda ise başarının zannedildiği gibi tamamen IQ ile bağlantılı olmadığı sonucuna varılmıştır. IQ ifadesinin başarıyı %10 oranında etkilese de başarının daha çok insan ilişkilerini bilen insanlar tarafından kazanıldığı tespit edilmiştir.
1983 yılında Howard Gardner’in yapmış olduğu çalışmaların ürünü olan “aklın çerçeveleri” adlı kitapta Gardner, zekanın tekil bazda ele alınamayacağını ve çoklu zeka modelinin daha uygun bir açıklama olduğunu ifade etmiştir.
Bu konuda çalışmalar yapmış olan diğer bir isim ise Robert Sternberg’tir. Sternberg, yapmış olduğu açıklamalarda sınıflarda kullanılan hareketsiz zekanın belki akademik kariyer için gerekli olduğunu; ancak başarının çok alanda gelişme göstermiş, bunları geliştirmiş ve uygulamış bireyler için daha çok geçerli olduğunu ifade etmiştir.
1990 yılında Peter Salovey ve John Mayer duygusal zeka ile ilgili iki tane makale yayınlamışlardır. Bu profesörlerin ifadeleri ise bazı kimselerin hem kendi duygularını ve hem de çevrelerindeki insanların duygularını çok iyi tanıyabildikleri, duygularını kontrol edebildikleri yönünde olmuştur. Bu akademisyenler bir de duygusal zeka testi geliştirmişler, ancak bu akademik çevrede kalmıştır.
Duygusal zeka kavramının ciddi olarak Dünya çapında yankı yapması ise bir gazeteci-yazar olan Daniel Goleman’ın yazmış olduğu “duygusal zeka” adlı eseri ile olmuştur. Goleman yapmış olduğu çalışmalar neticesinde empati duygusunu bilen ve uygulayabilen, nezaketi, saygıyı ve kendi duygularını tartabilen, zor şartlar altında duygularına hükmedebilen bireylerin başarıya daha çok yakın olduğu sonucunu bulmuştur.
Bu açıklamaların hepsi de doğrudur. Düşünsenize bir öğrencinin IQ seviyesi yüksek, ancak duygularına hükmedemiyor. Öğretmeninin kızgın olduğu bir zaman diliminde, o öğrenci de heyecanlanacaktır ve öğretmeni ona soru sorduğu zaman bu soruyu cevaplamasını IQ düzeyi isteyecek; ancak duygusal zeka modu olan EQ ifadesi ise heyecanlandığı için cevabı verememesine neden olacaktır.
Maaşı yetmeyen bir görevli şirketinin patronundan zam isteyecektir. Görevli çalışkandır, ancak heyecanlı bir yapısı vardır, duygularına hakim olamamaktadır. Patronunun karşısına geçtiği zaman, insanları iyi tanıyan patronunun ikna edici konuşması neticesinde bırakın zam istemeyi, maaşından ödün vermeye hazır bir hale gelecektir.
Bir başka örneği ise ev hanımı olan bir bayan ile eşi arasında geçen diyalog ile vermek istiyorum. Her zaman yemeğini pişirip hazır eden bayan, o gün çok rahatsızdır ve yemek yapamamıştır. Normalde haklı olduğu halde bu durumu sinirli yapıya sahip olan eşine bir türlü anlatamamıştır.
Yukarıdaki örnekleri günlük hayatımızda devamlı yaşarız; bu açıklamaları doğrular tarzda da cevapları yaşantımızda güzel bir şekilde buluruz. Şeytanın avukatı adlı filimde olayı açıklar tarzda bir diyalog geçmektedir. Orada “zor şartlar altında duygularını kontrol edip edemeyeceği ve eğer ki kontrol edemezse başarıyı yakalayamayacağı” şeklinde bir diyalog vardır. Bu diyaloğu belki çoğumuz film diye galeye almamışızdır, ancak doğruluk payı da vardır.
Hem kendi başarımız için ve hem de gelecek nesillerimizin başarısı için zor şartlar altında duygularına hakim olabilen, empati kurabilen ve kendisini son derece iyi tanıyan bireyler olmalıyız ve nesillerimizi de buna göre yetiştirmeliyiz. Başarılı bir gelecek elde etmeniz ümidiyle…