KARACAOĞLAN (1606?-1680?)

0
41

Karacaoğlan Türk halk şiirinin en büyük usta isimlerindendir. Ozanın yaşamıyla ilgili pek çok araştırma yapılmış fakat sınırlı bilgiye ulaşılmıştır. 17. yüzyılın ortalarında yaşadığı, 1606 yılında doğduğu ve 1680 yılında vefat ettiği sanılmaktadır. Karacaoğlan Anadolu’nun birçok bölgesinde benimsenmiş, nereli olduğuyla ilgili çok farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Kabul gören ortak görüş şairin, Adana’nın Bahçe ilçesinin Varsak (Farsak) köyünde doğduğu şeklindedir. Ozan bir şiirinde “Arı Türkmen’dir aslımız” diyerek Türkmen aşiretine bağlı olduğunu belirtmiştir.

Asıl adı Hasan olan ozan, küçük yaşta babasını kaybetti, köyün Osman Ağası tarafından himaye gördü. Erişkin yaşa gelince dilsiz bir kızla evlendirilmek istenmiş, Karacaoğlan bu teklifi kabul etmemiş ve bir gece iki kız kardeşini de yanına alarak köyden kaçmıştır. Şiirlerinde Bursa ve İstanbul’a gittiğini belirtmiş, burada evlenmiş çocuk sahibi olmuştur. Daha sonra Anadolu’nun birçok ilini gezmiş, Rumeli’ye geçmiş ve Mısır’ı ziyaret etmiştir. Uzun seyahatlerden sonra tekrar Anadolu’ya dönen Karacaoğlan yaşamının geri kalan bölümünü Çukurova bölgesinde geçirmiştir. Mezarının Mersin’in Mut ilçesinin Çukur köyünde Karacaoğlan Tepesi denilen yerde olduğu sanılmaktadır.

Halk şiirinin unutulmayan isimlerinden Karacaoğlan, şiirlerinde yaşadığı dönemin toplumsal yapısını işledi, göçebe aşiretlerin geleneklerine değindi ve doğa tasvirlerini sıkça kullandı. Şiirlerini etkin ve çarpıcı bir üslupla yazdı, dönemin zor yaşam şartlarını, sefaleti, acıyı mısralarına taşımadı. Bu özelliğiyle diğer ozanlardan ayrılan Karacaoğlan Âşık edebiyatına yeni bir çığır açtı. Ağırlıklı olarak aşk ve doğa temalarını işleyen ozan, zaman zaman gurbet, özlem, ayrılık gibi konuları da mısralarına taşıdı. Şiirlerinde akıcı ve yalın bir dil kullandı, karmaşık ve ağdalı söylemlerden uzak durdu. 17. yüzyılın dil yapısı şiirlerine hâkimdir.

Karacaoğlan yaşadıklarını, gezip gördüğü yerleri coşkulu bir dille şiirlerine aktardı, göçebe yaşamın tüm gerçekliğini gözler önüne serdi ve vazgeçemediği aşklarını lirik bir söylemle dillendirdi. Gurbeti çocuk erken yaşta yaşayan ozan, tüm yaşamı boyunca memleketini özlemle andı, gurbet acısını aşk acısıyla bir tuttu. Karacaoğlan bir aşk şairidir. Şiirlerinde sevdalandığı kadınların ismini vermekten çekinmemiş, sembolden öte onların varlığını tüm canlılığıyla ve gerçek motiflerle süslemiştir. Onun için sevgili özlem duyulan bir hayal değil, doğanın varlığı kadar gerçektir. Âşık edebiyatında ilk defa sevgililerinin isimlerini veren Karacaoğlan’dır. Elif, Anşa, Zeynep, Hürü, Döndü, Döne, Esma, Emine, Hatice gibi isimler ozanın diyar diyar gezerken gördüğü ve sevdalandığı kadınlardır.

Karacaoğlan, genellikle halk şairlerinin kullandığı yarım uyak ve hece ölçüsüyle şiirler yazdı, zaman zaman redif düzenini de kullandı. Dini ve tasavvufi konularda çok az eser veren ozan, sade bir üslup kullandı. Halk şairlerinin Divan edebiyatının etkisinde kaldığı bir dönemde Karacaoğlan, Divan şairlerinden fazla etkilenmemiş, yöresel, günlük konuşma dilini tercih etmiştir. Daha çok şiirleri mani söylemine yakındır. Bunun yanı sıra koşma, semai ve varsağı şeklinde pek çok şiiri vardır. Arapça ve Farsça kelimelere çok az yer verdi, zihni yormayan, benzetmelerle süslü şiirler yazdı. Karacaoğlan kendisinden önce yaşamış ünlü hal şairlerinden etkilenmiş fakat kendi tarzını oluşturmayı başarmıştır. Âşık Garip, Kul Mehmet, Pir Sultan Abdal, Köroğlu gibi önemli âşıkların etkisi görülür. Yaşadığı dönemin öncüsü olan Karacaoğlan sonraki dönem şairlerini büyük ölçüde etkilemiştir. Günümüze yaklaşık beş yüz şiiri ulaşmıştır.

Karacoğlan Şiirleri

 ALA GÖZLÜM, BEN BU İLDEN GİDERSEM  

Ala gözlüm, ben bu ilden gidersem,
Zülfü perişanım kal, melil melil.
Kerem et, aklından çıkarma beni;
Ağla göz yaşın sil, melil melil.

Yeğin ey sevdiğim, sen seni düzet;
Karayı bağla da, beyazı çöz, at;
Doldur ver badeyi, bir daha uzat;
Ayrılık şerbetin ver, melil melil.

Elvan çiçeklerden sokma başına,
Kudret kalemini çekme kaşına,
Beni unutursan doyma yaşına,
Gez benim aşkımla yar, melil melil.

Karac`oğlan der ki: Ölüp ölünçe,
Ben de güzel sevdim kendi halımça;
Varıp gurbet ile vasıl olunça,
Dostlardan haberim al, melil melil.

SUNAYI DA DELİ GÖNÜL

Sunayı da deli gönül sunayı
Ben yoluna terk eyledim sılayı
Armağan gönderdim telli turnayı
İner gider bir gözleri sürmeli

Sabahtan uğradım yarin yurduna
Dayanılmaz firkatine derdine
Yıkılası karlı dağın ardına
Aşar gider bir gözleri sürmeli

Ateş yanmayınca duman mı tüter
Ak gerdan üstünde çimen mi biter
Vakti gelmeyince bülbül mü öter
Öter gider bir gözleri sürmeli

Karacaoğlan kapınıza kul gibi
Gönül küsüverse ince kıl gibi
Seherde açılmış gonca gül gibi
Kokar gider bir gözleri sürmeli

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız