Son yıllarda nörobilimcilerin beynin nasıl çalıştığına dair yaptıkları araştırmalar çok hız kazandı. Özellikle beyin nasıl öğrenir, nasıl düşünür ve hafızada nasıl depolar konusunda 15 yıl öncesine göre çok fazla şey biliniyor. Belgİn Öğrek bilgi@gencgelisim.com
Son yıllarda nörobilimcilerin beynin nasıl çalıştığına dair yaptıkları araştırmalar çok hız kazandı. Özellikle beyin nasıl öğrenir, nasıl düşünür ve hafızada nasıl depolar konusunda 15 yıl öncesine göre çok fazla şey biliniyor.
Beyin araştırmalarının sonuçları elbetteki yeni öğrenme prensipleri ve uygulamalarını da beraberinde getiriyor. Bu kuramlar daha etkin yöntem ve teknikler biçiminde okullarda yerini alıyor. Böylece öğrenme daha az zamanda daha etkin hale getiriliyor. Öğrenmenin beynin fizyoloji ve biyokimyasına uyumlu biçime getirilmesine beyin uyumlu öğrenme deniliyor.
Beynin yaklaşık 1 trilyon hücre ve 100 milyar nöron ağından oluştuğu sanılıyor. Beynin nasıl öğrendiğini anlayabilmek ve bunu gerek öğretmenlere gerekse öğrencilere anlatabilmek için basitleştirilmiş bir model gerekiyor. Üçlü beyin modeli bunun için oldukça uygun.
Oldukça basitleştirilmiş bu model ile beyin işlevlerine uygun olarak üç ana bölümde ele alınıyor. Bir bütünün parçaları olarak her bölümün ayrı ayrı işlevleri ve birbirleri ile olan koordinasyonu ve etkileşimi açıklanıyor.
Buna göre bilgi beynin üç ana bölümünün işlevlerine uygun ortam ve biçimlerde verildiğinde beynin tümü öğrenme sürecine dahil ediliyor.
Böylece öğrenme daha hızlı, etkin ve kalıcı oluyor. Başka bir deyişle dış dünyadan gelen bilgi daha kolay alınıyor, anlamlandırılıp kategorilerine uygun depolanıyor, daha sonra becerilere dönüştürülüp kullanılıyor.
Diğerlerinden farkı, nörobilim ve kognitif psikoloji alanındaki araştırmaları çok yakından takip eder. Araştırma sonuçlarına uygun öğrenme prensipleri geliştirir. Öğrenme prensiplerine uygun yöntem ve teknikler kullanır. Daha esnektir. Yeniliklere açıktır. Beyin uyumlu öğrenme prensipleri yaygın olarak 1990'lı yılların başında eğitim alanında uygulanmaktadır. Bu yıllarda beyin araştırmalarının ışığında Caine, Jensen ve diğer bilim adamları öğrenme prensipleri geliştirdiler.
Beyin uyumlu öğrenme yaklaşımı ile yabancı dil daha etkin öğrenilebilir mi?
Kesinlikle evet. Hiç zorlanmadan, farkında olmadan, keyifle, eğlenerek öğreniyorlar. Yani öğrenilecek dil " Yabancı" değil " Hedef" dil oluyor. Bu anlamda öğreneceğimiz dil için "yabancı "deyimini kullanmayalım. Bu deyim beyin uyumlu değil. Beyin uyumlu öğrenme yaklaşımı ile hedef dil ve dilleri öğrenme öğrenenlerin beynine tanıdık, aşina bir süreç oluyor.
Hani size alerji yapan besinler vardır. Onları yediğiniz zaman rahatsız olursunuz. Farklı sıkıntılar verir. Sizin sisteminiz ile uyumlu değildir. Veya arabanız ile uyumlu olmayan bir yakıt düşünün. Kurşunsuz benzin ile çalışan bir motora normal benzin koyarsanız Sonuç ne olur?
Benim başıma bir kez geldi. Araba rodeo yapmaya başladı. O gün çektiğim sıkıntıyı hiç unutamam. İşte beyin uyumlu olmayan öğretim teknikleri kullanıldığında da insanlar İngilizce veya herhangi başka şeyi öğrenirken böyle sıkıntılar yaşar. Bazıları öğrenmekten vazgeçer. Bazıları da hedefledikleri düzeye bir türlü erişemez. Oysa beyin uyumlu yaklaşım ile İngilizce öğrenmek keyifli bir yolculuktur.
Bununla birlikte her bireyin öğrenme hızı, biçimi, dil zeka parlaklığı, öğrenme amaçları, yaşı, motivasyon düzeyi, sosyo ekonomik durumu, birikimi, kültürel birikimi, öğrenmişlikleri, farklıdır. Ayrıca gereksinimlerine göre farklı düzeylerde öğrenmeyi hedeflerler. Hatta aynı düzeyde ancak farklı dil becerilerinin daha çok gelişmesini hedefleyebilirler. Örneğin Orta düzey dediğimiz İntermediate düzeyde öğrenmeyi hedefler.
Ancak konuşma becerisini daha çok kullanacak ise bu becerisinin daha üst düzeyde gelişmesini arzu edebilir. Dolayısıyla bu yöntem ile şu kadar zamanda şu seviyeye gelinir dersek genelleme yapmış oluruz. Yanılgıya yol açarız.
Beyin Uyumlu öğrenme yaklaşımını başka nerelerde kullanabiliriz?
Beyin çok özel bir sistemdir. Her bölümün ayrı ayrı işlevleri olmasıyla birlikte bir bütünün parçaları gibi birbirleriyle etkileşir ve birlikte ahenk ve uyum içinde çalışırlar. Birlikte çalışmadıkları zaman sistemin ahengi bozulur. Birinde meydana gelen değişiklik diğerlerini de etkiler.
Dolayısıyla sistemle ilgili bilgi sahibi olmak, yani onun dışarıdan gelen bilgi ve mesajları nasıl algıladığı, depoladığı ve bunları içerde nasıl ayrıştırıp birleştirdiği ve kullandığına dair bilgi sahibi olmak elbetteki tüm yaşamımızı kolaylaştıracaktır. Bunu kişisel gelişim, öğrenme, ilişkilerinizde elbette kullanabilirsiniz.
İlişkiler de bir sistemdir. İlişkilerinizdeki bir değişiklik diğerlerini de etkiler. Dolayısıyla omuzlarımızın üzerinde taşıdığımız ana sistem hakkında bilgi sahibi olmak ve ona dair öğrenme prensipleri ve teknolojisini kullanmak yaşamı kolaylaştıracaktır.