Nasıl Mutlu Olabiliriz?

0
871

NİĞDE ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ’NDEN YRD. DOÇ. DR. TAYFUN DOĞAN İLE “MUTLULUK” TEMALI HOŞ BİR SÖYLEŞİ


“Nasıl mutlu olabiliriz?” hepimizin sorusu. Bu soruyu kendine sormayan yoktur, diye düşünüyoruz. İşin biraz da bilimsel taraflarına göz atalım istedik ve konuyu, bu işi bilimsel olarak yapan Yrd. Doç. Dr. Tayfun DOĞAN ile bir söyleşi haline getirdik. İlginizi çekeceğini umuyoruz:

1: Sosyal medyada “Mutluluk araştırmacısı” diye bir sıfat kullanıyorsunuz. Mutluluk mu arıyorsunuz, yoksa mutluluğu araştırıyor musunuz? Mutluluk araştırılabilinecek bir şey midir?

Esasen, mutlulukla araştırmalar ve bilimsel çalışmalar yapıyorum. Ancak şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki, bu konu ile ilgili çalışmalarım, okumalarım ve öğrendiklerim, benim kişisel mutluluğuma da katkı sağlıyor. Bu katkı iki şekilde oluyor: İlki, bu alanda araştırmalar yapmak ve mutlulukla ilgili yeni bir şeyler keşfetmek beni mutlu ediyor. İkincisi ise öğrendiklerimi ve araştırma sonuçlarını kendime de uygulamaya çalışıyorum; bu da mutluluğumu artırıyor.

Mutluluğun araştırılması konusuna gelince, mutluluk konusu Aristo’dan beri ilgi çeken bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Pek çok Doğu ve Batı filozofu, mutluluk konusunu ele almış ve incelemiş. Örneğin Gazali’nin Kimyayı Saadet (Mutluluğun Esası), Farabi’nin Tahsîlu’s-Sa’ade (Mutluluğu Kazanma) gibi doğrudan mutlulukla ilgili kitapları var. Ancak mutluluk konusunun modern anlamda bilimsel olarak ele alınışı ağırlıklı olarak 1980’lerden sonra hız kazanmıştır.

Daha önceleri, mutluluk konusu “hafif” bir konu olarak değerlendirilmiş ve psikoloji alanında çalışan bilim insanlarınca çok ciddiye alınmamıştır. Bunun yerine, psikoloji bilimi daha çok ruh sağlığı bozukluklarına yönelmiştir. Bu durum hala da böyledir. Pozitif psikoloji ile ilgili çalışmalar hala istenen düzeyde değildir. Bununla birlikte pek çok olumlu gelişme de olmaktadır. Öncelikle mutluluğu ölçmeye yönelik pek çok ölçme aracı geliştirilmiştir. Bunlardan birkaç tanesini de Türkçeye kazandırdık. Pozitif psikoloji ile ilgili pek çok bilimsel dergi bulunmaktadır. Bunun yanında doğrudan mutlulukla ilgili araştırmalara yer veren “Journal of Happiness Studies” adlı uluslararası bir dergi de bulunmaktadır.

Ülkemizde ise mutlulukla ilgili araştırmalar çok daha sınırlı sayıdadır ve akademisyenler bu konuya yeni yeni ilgi duymaya başlamıştır. Bu konudaki çabalara katkı sağlayabilmek amacıyla Türkçe ve İngilizce yayın yapan “Journal of Happiness and Well-Being” adlı bilimsel bir dergiyi yayınlamaya başladık. Pozitif Psikoloji Derneği’ni kurmak için de çalışmalarımız devam ediyor.

2. Kimin söylediğini hatırlayamıyorum ama bir bilgenin: “Daimi mutluluk eşeklere mahsus bir şeydir.” tarzında bir sözü vardı. Sizin araştırmalarınızın temelindeki mutluluk kavramının tanımı nedir? İnsan günün her saati, ömrünün her anı mutlu mu olmalıdır? Ve böyle bir daimi olunabilirlilik var mıdır?

Böyle bir söz duymadım ama mutluluk tüm insanların ortak yaşam amacı olarak değerlendirilebilir. Tüm eylemlerimizin ve çabalarımızın arkasında mutlu olmak amacı vardır. Pozitif psikoloji literatüründe mutluluk, olumlu duyguların sık, olumsuz duyguların az yaşanması ve yaşamdan yüksek doyum alma olarak tanımlamaktadır. Mutluluğa yönelik bu tanımlarda üç bileşen ön plana çıkmaktadır.

Bunlardan ilki, olumlu duyguların yaşanma sıklığı, ikincisi olumsuz duyguların yaşanma sıklığı, üçüncüsü ise yaşam doyumudur. Mutluluğun duyuşsal boyutunu oluşturan olumlu duygulara, sevinç, neşe, heyecan, umut, güven, cesaret gibi duygular örnek olarak verilebilir. Öfke, nefret, kaygı, korku, umutsuzluk, üzüntü gibi duygular da olumsuz duygulara örnek olarak verilebilir. Mutluluğun bilişsel boyutunu oluşturan yaşam doyumu ise bireyin yaşamın çeşitli alan ve boyutlarına (sosyal yaşam, aile yaşamı, sağlık, iş yaşamı, vs.) ilişkin değerlendirme ve memnuniyetini ifade etmektedir.

“Sürekli mutluluk” kavramı ise yine araştırılan ve mümkün olup olmadığı belirlenmeye çalışılan bir konudur. Yapılan çalışmalar, bireyin yaşamında olumsuzluklarında yer aldığını ve her an ve sürekli mutluluğun söz konusu olmadığını ortaya koymaktadır. Bununla birlikte yaşamının genelini mutlu olarak yaşayan insanlar vardır. Aslında toplumun geneli incelendiğinde çok mutlu ve çok mutsuz insanların daha az sayıda oldukları görülmektedir. İnsanların büyük çoğunluğunu “mutlu olmayan ama mutsuz da olmayan” kişiler oluşturmaktadır. Bu açıdan bakıldığında daha çok mutlu olmayı bekleyen pek çok insan vardır.

3. Benim kişisel gözlemime göre mutluluk avcısı olmaya başlamamız, modernleşme süreciyle inanılmaz hız kazanıyor. Eski dünyanın insanlarının böyle bir derdi olduğunu sanmıyorum. Bize ulaşmış metinlerde ve kültürel kalıntılarda mutluluk peşinde koşan toplumlar ve insanlar betimlemesi yok. İnsan neden daha çok imkâna, zenginliğe, modernliğe, kolaylığa sahipken daha çok mutsuz olur, ya da sizin deyiminizle mutlu olmayı bekler?

Mutlu olmaya çalışmayı, yalnızca bu yüzyılda yaşayan insanların amacı olarak görmek çok doğru değil. İlk çağlardan itibaren insanların yaptığı hemen her eylemin arkasında mutlu olma isteği yatmaktadır. Cinsellikten, çocuk sahibi olmaya, çok para kazanmaktan çok çalışmaya kadar, iyilik yapmaktan, güç sahibi olmaya kadar her insan davranışının amacı mutluluktur diyebiliriz. Mutluluk nihai amaçtır, başka her şey onun içindir, ancak mutluluk başka bir şey için değildir.

Eski dünyanın insanlarında da insanların nasıl mutlu olacağına dair görüşler ve düşünceler vardır. Filozofların bu konuda o dönemin şartlarına göre görüşleri vardır. Ayrıca tüm dinler, öğretileriyle insanlara mutlu olma yollarını göstermeye çalışır. Yani mutluluk arayışı ilk insana kadar gider.

Eski insanlar daha mı mutluydu? Bunu bilemiyoruz. Ancak yaşam kalitelerinin daha düşük olduğunu, yaşam sürelerinin daha kısa olduğunu ve sağlıkla ilgili çok büyük sorunlar yaşadıklarını biliyoruz. Bundan dolayı “atalarımız daha mı mutluydu?” sorusu yerine “tüm teknolojik gelişmelere, zenginliğe ve imkânlara rağmen neden atalarımızdan daha mutlu olamıyoruz?” sorusu daha doğru olur, diye düşünüyorum. Modern çağ, bize pek çok kolaylık getirmesine rağmen kaybettirdiği şeyler de oldu. Bunlardan birincisi, kişilerarası ilişkilerin yozlaşması ve insanın yalnızlaşmasıdır. İkincisi ise insanın doğadan kopmasıdır. Aslında teknolojik gelişmelere rağmen mutlu olamamak, bireyin mutluluğunun dışsal koşullardan çok içsel koşullara bağlı olmasından kaynaklanıyor diyebiliriz.

4. Eski dönemlerdeki toplulukların toprak, hava, su üçlüsüyle daha içli dışlı olduğunu biliyoruz. Bence mutluluk konusunda da bizden daha şanslıydılar. İyi bir noktaya değindiniz. Doğadan kopan, kendi içselliğinden uzaklaşan bir insanın mutlulukla başının belada olması da çok normal… Peki, gelelim çözüm önerilerinize… Şimdi size 10 maddede şu işi bitirelim demeyeceğim. Çünkü mutluluğun bir süreç olduğuna inanıyorum. Sizin araştırmalarınıza göre mutluluk sürecimizi nasıl planlayabiliriz, nasıl mutlu olabilir ve bunu koruyabiliriz?

Şimdi mutlulukla ilgili yapılan araştırmalarda, çok mutlu ve çok mutsuz insanları karşılaştıran çalışmalar görüyoruz. Bu bize mutlu insanların hangi özelliklere sahip oldukları ve nasıl mutlu oldukları konusunda fikir veriyor. Tabii ki mutsuz insanların da nasıl mutsuz oldukları konusunda fikir sahibi oluyoruz. Mutluluğun belirleyicilerinin ne olduğu ile ilgili pek çok veri var elimizde. Mutluluk konusunda araştırmalarıyla ünlü Rus kökenli Amerikalı Profesör Sonja Lyubomirsky, mutluluğu etkileyen faktörleri sınıflandırmış ve mutluluğa olan katkı oranlarını da belirlemiştir. Buna göre mutluluğu etkileyen faktörleri üç grupta ele almıştır.

Bunlardan ilki “genetiktir”. Genetik, mutluluğun en önemli belirleyicisidir. İkizler üzerinde yapılan kapsamlı çalışmalar, genetiğin mutluluğu % 50 oranında etkilemekte olduğunu göstermektedir. İkinci grupta ise “yaşam şartları” vardır. Yaşam şartlarının kapsamında yaş, cinsiyet, eğitim düzeyi, ekonomik durum, yaşanılan yer ve medeni durum gibi demografik değişkenler vardır. Yaşam şartlarının mutluluğa toplam etkisi yaklaşık % 10 olarak bulunmuştur. Maalesef insanların büyük çoğunluğu mutlu olabilmek için bu gruptaki durumlarını değiştirmeye ya da iyileştirmeye çalışıyorlar.

Bu da onların mutluluklarında çok büyük değişiklikleri meydana getirmiyor. Üçüncü ve bizim üzerinde en çok denetim sahibi olduğumuz ve mutluluğu % 40 oranında etkileyen grup ise “amaçlı yaşam etkinlikleri” olarak adlandırılmaktadır. Amaçlı yaşam etkinliklerinin kapsamında ise, iyimserlik (olumlu düşünme), diğer insanlarla derin-doyurucu ve sağlıklı ilişkiler, yaşam amaçları belirleme ve bunları gerçekleştirme, alturizm (iyilik yapma ve yardım etme), egzersiz yapma ve daha çok hareket etme, affedicilik, öz-saygı, dini inançların gereğini yerine getirme ve minnettarlık (şükretme) gibi faktörler yer almaktadır.

Mutluluk açısından önemli bir konu da genetikle bağlantılı olarak “denge noktası”dır. Buna göre her bireyin mutluluk açısından bir denge noktası vardır ve çok mutlu da olsa, yaşamında olumsuzluklar da olsa bir süre sonra mutluluk düzeyi bu denge noktasına geri gelmektedir. Bundan dolayı mutluluğun sürmesi için çabalamak gerekmektedir. Özellikle yukarıda bahsettiğimiz “amaçlı etkinlikleri” bir alışkanlık ve karakter haline getirmek, mutluluğun devamı açısından elzemdir.

5. Genetik ve mutluluk konusunda ilerde ayrı bir söyleşi yapmak isterim. Güzel bilgiler verdiniz bize; teşekkür ediyorum. Son olarak okurlarımıza “Okurlar ilk hedefiniz mutluluktur!” babından sözleriniz neler olacak?

Ben teşekkür ederim, güzel sorularınız için. Son olarak şunu söyleyebilirim: Mutluluk bizim için bir seçimden ziyade zorunluluktur. Çünkü mutlu olan insanlar iş yaşamında daha verimli olup evliliklerinden daha çok doyum alıyorlar, sağlıkları daha iyi oluyor. Ve çok ilginçtir, mutlu insanlar daha uzun yaşıyorlar. Bunların hepsi sayısız araştırmayla ele alınmış ve ortaya konulmuştur. Genç Gelişim çalışanlarına ve okuyucularına mutluluklar dilerim. Mutlu olun, mutlu kalın…

Adem ÖZBAY

ademozbaya@gmail.com

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız