Pencereyi açıp da dışarı baktığımızda öyle günlük güneşlik bir hava yok maalesef. Ben ilkbahara bayılanlardanım. Ama ekim bize soğuk yüzünü göstermede hiçte gecikmedi.
Soğuk havayı oldum olası sevmem. Tabi şimdilik baharı kucaklayıp sonbaharı atmak tabi ki de olmaz.
Çiçeklerin açtığı yemyeşil otların kokusunu güneşin o parıldayan yüzünü ve tabi ki kuşların cıvıltısını şimdiden özledim. Yaşama sevicini yitirmiş insanların baharın gelmesiyle dirilmesi yadsınamaz bir gerçek. Yeniden doğmuşçasına hayata dört elle sarılan ömrünün geri kalanında yapacakları için yeni kararlar alan insanlarla doluyor ilkbahar. Gel gelelim yağmurun ve çamurun hükümdar olduğu sonbahara.
Havanın kapalı olmasıyla kendini eve kapatan bir millet olarak yetiştik gibi geliyor hep bana. Psikolojimiz üzerinde fazlasıyla etkili, kimi uzmanlar sabah yatağınızdan kalkınca hava çok kötü ama ben bugün harikayım, çok mutluyum, bugün çok güzel geçecek gibi cümleler kullanırsak havamızın yerine geleceğini söyleyip duruyorlar.
Oysa bana bu soğuk havalar dışarda kalmış insanların kâbusunu hatırlatır hep. Öyle kendi kendimi neşelendirecek cümleleri pekte kurmayı beceremem. Acaba uzmanlar soğuktan elleri morarmasına rağmen mendil satmaktan vazgeçmeyen teyzelere hiç rastladılar mı?
Beni böylesi zamanlarda mutlu eden tek şey bir bardak demli çay ve hala kokusunu yitirmemiş saman kâğıdına basılı güzel bir kitap. Bu ikisinin dostluğu her şeye değer işte, etrafınızda başka kimseye gerek duymazsınız hatta soğuğu fazla hissetmemeniz için en güzel yoldur
*
Aslıhan Önal /malatyabuyuksehirgazetesi.com
*
Bu yazılarımızı da okumak isteyebilirsiniz:
Yenile Yenile Yenmeyi Öğrenmek! |