"Aslında sürekli aynı filmi çekiyorum. Bütün sinemacılar aynı şeyi yapar. Ve yazarlar aslında aynı kitabı yazarlar. Dikkat edin profesyonellerden söz etmiyorum. Gerçek sanatçıdan söz ediyorum." "Dünyayı imgelerle, his ettiğim biçimiyle tarif etmek istedim. Televizyon sanayi, hayatın karmaşık olduğunu kavrayamaz. Basit fikirlerle basit haberler vermeyi sever: bu beyazdır, bu da siyah; bu iyidir, bu da kötü." "Hayat edebiyattan çok daha zekidir. Uzun bir müddet dokümanter çekimlerle uğraşmak hem hayatımı mukaddes kıldı hem de hayatıma birçok engel oluşturdu. " "Gerçek sanatçı cevaplar bulur. Sanatkarlık bilgisi sanatçının kabiliyet sınırları dahilindedir. Mesela teknik olarak birçok lens çeşitleri bilirim, kurgu odasını, kamera üzerinde bulunan düğmelerin ne işe yaradığını bilirim. Mikrofon kullanmasını bilirim. Bütün bunları bilirim ama bunlar gerçek bilgi değil. Gerçek bilgi nasıl yaşayacağımızı bilmektir." İrfan Yeşilay bilgi@gencgelisim.com
"Aslında sürekli aynı filmi çekiyorum. Bütün sinemacılar aynı şeyi yapar. Ve yazarlar aslında aynı kitabı yazarlar. Dikkat edin profesyonellerden söz etmiyorum. Gerçek sanatçıdan söz ediyorum."
"Dünyayı imgelerle, his ettiğim biçimiyle tarif etmek istedim. Televizyon sanayi, hayatın karmaşık olduğunu kavrayamaz. Basit fikirlerle basit haberler vermeyi sever: bu beyazdır, bu da siyah; bu iyidir, bu da kötü."
"Hayat edebiyattan çok daha zekidir. Uzun bir müddet dokümanter çekimlerle uğraşmak hem hayatımı mukaddes kıldı hem de hayatıma birçok engel oluşturdu. "
"Gerçek sanatçı cevaplar bulur. Sanatkarlık bilgisi sanatçının kabiliyet sınırları dahilindedir. Mesela teknik olarak birçok lens çeşitleri bilirim, kurgu odasını, kamera üzerinde bulunan düğmelerin ne işe yaradığını bilirim. Mikrofon kullanmasını bilirim. Bütün bunları bilirim ama bunlar gerçek bilgi değil. Gerçek bilgi nasıl yaşayacağımızı bilmektir."
"Filmlerimde süt şişesini çöplüğe koymaya çalışan insanlar görürsünüz. Yaşlılığın hepimizi beklediğini düşünürüm. Bir gün o kadar güçsüz bir hale geleceğiz ki, bir boş süt şişesini kaldıracak takatimiz olmayacak."
"Filmlerimde aşk, tezatlar oluşturan elementlerden kurulur. Sürekli şaşkınlık yaratır, ıstırap getirir. Hem onunla yaşayamayız hem de onsuz yaşayamayız. Benim çalışmalarımda nadir olarak mutlu sonlar vardır."
"Benim derdim politik özgürlük değil, Beni ilgilendiren iç özgürlüktür. Dış özgürlük komik birtakım sınırlarla kayıtlanmıştır, ama iç özgürlük evrenseldir. "
"Siyaset sadece arka bahçedir. Ben insanın sesi ve ahlâki hayat biçimi ile ilgileniyorum. İnsanın vazife şuuru ve zaafları, insan vakarı için verilen çaba ile ilgileniyorum."
"Yaşlı insanlar, mecalsiz kalmış insanlar uzaklara bakar, geçmiş hayatlarını farklı bir biçimde hayal ederler. Ama yine de geçmişte yaşadıkları hayata tebessüm ile bakarlar."
"Bütün filmlerim kişilere dairdir. Tahammül sınırlarını öğrenememiş, nasıl yaşaması gerektiğini pek bilemeyen, çok çaresiz bir biçimde neyin doğru, neyin yanlış olduğunu arayan bireylere ilişkindir. "
"Tiyatro ve opera hayatı mecazi olarak anlatırlar. Sinema bizim açıkça bu dünyada kendimize niçin bir yer bulamadığımıza dair bir arayıştır."
"Günlük hayatımızın aydınlamasını ihmal etmeye alışkınız. Sinemanın ışığı bize günlük hayatımızın ışığını hatırlatır."
"Sinema seyircisi ile televizyon seyircisi arasındaki fark oldukça basittir. Sinema seyircisi filmi bir grup halinde, diğerleri ile birlikte seyreder. Televizyon seyircisi yalnızdır, yalnız seyreder. Bir televizyon seyircisinin televizyon seyrederken kız arkadaşının elinden tuttuğunu hiç görmedim. Ama sinemada bu genel kaidedir. Bence televizyon yalnızlık demektir. Buna karşılık sinema birlikteliktir. Sinemada gerilim sadece sizinle ekran arasında değil, perde ile bütün seyirci arasındadır. Bu büyük bir farktır. Bu sebeple sinema mekanik bir oyuncak değildir."
"Sinema için çok büyük kabiliyetim yok. Ben sadece yola devam ediyorum. Benim için her film daha iyi veya daha kötü değildir. Her film bir başka adımdır ki, beni asla ulaşamayacağım bir amaca götürür. O amaca asla ulaşamayacağımı biliyorum."
"Başarı kelimesini hiç sevmiyorum, kendimi ona karşı daima savunurum, zira kelimenin ne manaya geldiğini bilmiyorum. Benim için başarı sevdiğim bir şeye ulaşabilmek. Bu başarı. Benim gerçekten sevdiğim şey ise ulaşılmazdır. Dolayısıyla hayata bu kelimeden bakmam. Benim tanınıyor olmamın başarıyla hiçbir ilişkisi yok."
"İçinde yer edindiğim dünya arkadaşların, bisikletlerin, etrafta koşuşmaların, kış olunca kayak yapmaların dünyası. Benim için bunlara eşit gerçeklikte başka bir dünya daha var: Kitapların, her türlü maceranın dünyası. Bu dünyanın sadece Dostoyevski'nin veya Camusun dünyası olduğu doğru değil. Onlar da bu dünyanın birer parçalarıydılar. Bu dünyada kovboylar, Kızılderililer de var. Şüphesiz iyi edebiyat kötü edebiyat var. Ben hepsini eşit bir ilgi ile okudum. Dostoyevski'den mi daha çok şey öğrendim, yoksa kovboyların hayatını anlatan üçüncü sınıf Amerikalı bir yazardan mı daha çok şey öğrendim bunu bilmiyorum. Bu manada bir sınıflandırma yapmak istemem."
"Aşk üzerine kısa bir film"i yaptıktan sonra birçok mektup aldım. Bunlar arasında bir çocuktan gelen mektup benim için en tesirli olanıydı. Filmin kendi hayatına dair olduğunu söylüyordu. Bir şey yapıp sonra da yaptıklarının nereye gideceğini bilmemek büyük keyif verir insana. Sonra ki, bir zamanda yaptıklarınızla birinin kaderine temas etmiş olduğunuzu görürsünüz."
"Berlin'de "Aşk Üzerine Kısa Bir Film" isimli filmimi gören bir kadınla karşılaştım. Bu kadın beni tanıdı ve ağlamaya başladı. Elli yaşlarında bir kadındı. Bana içten teşekkür etti. Altı yıl kendisiyle sürekli çatışma halinde olan bir kızı varmış. İkisi de aynı dairede yaşıyor olmalarına rağmen bir, birbiriyle altı yıl boyunca konuşmuyorlarmış. Bir önceki gün benim filmimi görmüşler ve 19 yaşında olan kızı altı yıl sonra ilk kez annesini öpmüş. Muhtemelen kız annesine bazı sebeplerden dolayı kırgındı ve yine muhtemelen kız filmde hayatı ile örtüşen unsurlar buldu. Sonra annesine olan öfkesini unutup onu öpmüş. Sadece bu öpücük için, sadece bu beş dakika için bu filmi yapmak lazımmış."
Krzysztof Kieslowski
Polonyalı yazar-yönetmen Krzysztof Kieslowski zamanımızın en büyük yönetmenlerinden biri olarak bilinir. "Decalogue" ismini taşıyan seri filimleri uluslararası bir üne sahiptir. "Aşk Üzerine Kısa Bir Film" adlı eseri Cannes Film Festivali’nde En İyi Yabancı Film Ödülü’nü kazandı. "Mavi", "Beyaz", "Kırmızı" üçlemesi en iyi bilinen filmleri arasındadır. Kieslowski 1996 senesinde vefat etti.