Batı dünyasının çizgisel algı alanında ayırt edilmesi ve anlaşılması güç olan bir fenomeni betimlemeye çalışıyorum ben. Don Juan'ın öğretilerini asla sebep-sonuç dairesi içinde sunamam. Onun ne diyeceğini ve ne yapacağını önceden kestirmek imkansızdı. Bu nedele…
Yazar :Buğra Öner Kocukelİ
alphaville84@hotmail.com
Carlos Castaneda ve Yaqui Kızılderililerinin Bilgelik Sırları
Batı dünyasının çizgisel algı alanında ayırt edilmesi ve anlaşılması güç olan bir fenomeni betimlemeye çalışıyorum ben. Don Juan'ın öğretilerini asla sebep-sonuç dairesi içinde sunamam. Onun ne diyeceğini ve ne yapacağını önceden kestirmek imkansızdı. Bu nedele yaşananlar tamamen subjektifti; detaylandırılmış, tasarlanmış ya da aklın ürünü olan şeyler değildi.
Carlos Castaneda, bir Yaqui kızılderilisi olan Don Juan Matus önderliğindeki ruhsal eğitimini anlattığı ve hepsi best-seller olmuş, birçok dile çevrilmiş kitapların yazarıdır.
Castaneda, 25 Aralık 1925'te Peru'da doğdu. Kaliforniya Üniversitesi'nde antropoloji okuyan Castaneda, yüksek lisans tezinin konusu olan halüsinasyona yol açan bitkiler üzerine araştırma yapmak için Meksika'ya gitti. Burada bir Yaqui yerlisi olan Don Juan Matus ile tanıştı. Büyük ve bilge bir büyücü olarak bilinen Don Juan, ona spiritüel alemde ilerlemesi için yol gösterdi ve onu tüm gizli bilgilerini aktaracağı 'seçilen kişi' olarak beş yıl boyunca eğitti. Beş yıl sonra, bir buhran sonrası eğitimini tamamlamadan Amerika'ya geri dönen Castaneda, Don Juan'la geçirdiği deneyimlerini antropoloji dalında doktora tezi olarak yayımladı.
Tez olarak yayımladığı serinin ilk üç kitabı, ''Don Juan Öğretileri, Yaqui Kızılderililerinin Bilgi Yöntemi'', ''Bir Başka Gerçeklik'' ve ''Ixtlan Yolculuğu, Don Juan'ın Yeni Öğretileri'' basılınca büyük yankı uyandırdı ve en çok okunanlar listesinde ilk sıralara yerleşti. "Yürek Taşıyan Yol" serisi içinde 12 kitabı yayımlandı. Castaneda'nın büyücülük yolculuğunu anlattığı 12 kitabı da büyük ilgi topladı ve mistik ilimlere ilgi duyan çevrelerde popüler oldu. Castaneda, 27 Nisan 1998'de karaciğer kanserinden öldü.
Şimdi de 1997 yılında Daniel Trujillo Rivas'ın yaptığı "Bilinmeyene Seyahat: Carlos Castaneda'yla Bir Röportaj" ismiyle, Şili ve Arjantin'de çıkan Uno Mismo adlı dergide yayınlanan söyleşinin çevirisini sizlerle paylaşıyoruz.
Don Juan Matus'tan öğrendiğiniz öğreti ve tecrübeleri toplumla paylaşmaya nasıl karar verdiniz?
Don Juan'ın bana ve diğer 3 öğrencisine öğrettikleri tüm insanlığın algısal olanaklarının sınırları içindeydi. Nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini tartıştık. Öğrendiklerimizin bizde saklı kalması doğru olmazdı. Geriye tek bir tercih kalıyordu: Öğretileri paylaşmak. Bu oldukça tehlikeli, riskli ve yorucu olacaktı. Ancak Don Juan'ın değerini topluma yansıtmanın tek yolu buydu.
Don Juan insanı nasıl tanımlıyor?
Don Juan bize onun öğretileri doğrultusunda yaşayan bir insanın yaşantısının çetin örneğini gösterdi. Çetin örnek diyorum çünkü bu örneği taklit etmek, onun gibi olmak çok zordu. Hem parçalanmaz bir bütünlük arz etmek, hem de her şeyle yüzleşecek esnekliğe sahip olmak… Bu, Don Juan'ın yaşam biçimiydi. Bunları göz önüne aldığımızda, bir insanın yapabileceği tek şey, kusursuz bir aracılık, arabuluculuktu. İnsan, kozmik satranç oyununda bir oyuncu değil, bir piyondu. Her şeyi kararlaştıran ise büyücülerin niyet ya da ruh dediği, kişiselliğe sahip olmayan bilinçli enerjiydi.
Bazı çevreler çalışmalarınızın gerçekliği yansıtmadığını ve hayal gücünüzün ürünü olduğunu ileri sürüyor. Kimileri de çifte standart uyguladığınızı, yaşam biçiminizle anlattıklarınızın örtüşmediğini söylüyor. Bu şüpheleri ortadan kaldırmak için ne söylemek istersiniz?
Batılı insanın kavrayış sistemi, önyargılı düşüncelerden destek alır. Muhakeme yaparken, gerçekliği peşinen, şüphesiz kabul edilmiş fikirlere dayanırız. Ortodoks antropoloji konusunda da bu durum geçerlidir. Nedir Ortodoks antropoloji? Üniversite amfilerinde bize öğretilen mi? Başına tüyler takıp ruhlarla dans etmek mi? Yıllardır insanlar üniversitede öğretilen klasik ve önyargılarla dolu antropoloji bilgisiyle uyuşmayan şeyler yazdığım için bir yazınsal karakter yaratmakla suçladılar beni. Ancak Don Juan'ın bana öğrettiği, bütünsel bir davranış biçimiydi; buna önyargılı Batı düşünce sisteminde rastlamanız neredeyse imkansızdır.
Şamanizm'le ilgili sonuçlar çıkaramadım hiçbir zaman. Bunun için, Şamanların dünyasında aktif bir üyesi olmanız gerekiyor. Bir antropoloğun topu topu iki yıl birlikte yaşadığı kültürler hakkında yüzde yüz kesin ve güvenilir sonuçlara varması zordur. Bir kültürel dünyanın üyesi olmanız için, hayatınızın tamamını vermek zorundasınız. Antik Meksika Şamanlarının kavrayış dünyası hakkında 30 yılı aşkın süredir çalışıyorum; ama şunu içtenlikle söyleyebilirim ki, sonuçlar çıkarıp bunları açıklama yeterliliğine sahip olacak bir üyenin yeterliliğine sahip görmüyorum kendimi. Nüfuz edilemez önyargılarla dolu Batı düşüncesine bunu kabul ettirmek ise çok güç.
Fotoğraflarınızın çekilmesine, sesinizin kaydedilmesine ve kişisel bilgilerinizin paylaşılmasına izin vermeyişinizin nedeni nedir? Bu, ruhani çalışmalarınızı etkiliyor mu? Önerdiğiniz yolun takip edilmesi açısından kim olduğunuzun bilinmesi önemli değil mi?
Don Juan gibi bir Şaman için kişisel bilgi vermemenin ardında yatan neden çok basit. Kişisel tarih denen şeyi bir yana bırakmak için bu zorunlu. "Ben" kavramından uzaklaşmaya çalışmak bazen oldukça can sıkıcı ve zor. Şamanların amacı, kişisel "ben"in geçerliliğini yitirdiği bir akışkanlığa ulaşmak. Fotoğrafların ve kişisel bilginin yokluğu bu süreci bilinçaltı yoluyla kolaylaştıran bir durum. Bireyselliğe verdiğimiz önem açısından fotoğraflara, kayıtlara, biyografik bilgiye yönelik doğuştan gelen sorgulanmaz bir alışkanlığımız vardır. Don Juan, bir Şaman hakkında hiçbir şey bilinmemesinin daha iyi olduğunu söylerdi; böylece bir insanla karşılaşmak yerine bir fikirle karşılaşırız.
Alıştığımız dünyada ise karşımızda birçok psikolojik sorunu olan ancak fikri olmayan, "ben, ben, ben" sözleriyle dolup taşan bireyler var.
İstenç
Don Juan şöyle diyor: Hepimiz doğarken sekiz noktayla geliyoruz dünyaya. İkisi, akıl ve konuşma; herkesçe bilinir. Hissetme biraz bulanıkçadır ama tanınmaz da değildir. Ama insan yalnızca büyücülerin dünyasında tanışır rüya görme, görme ve istenç ile. Sonuncularla ise bu dünyanın dış kıyısında rastlaşırız. Sekiz noktanın tümü özün bütünselliğini oluşturur. Açıklamasız kalan iki nokta istençle bağlantılıdır; hissetme, rüya görme ve görme ile uzak dururlar, konuşma ve akıl yürütmeyle ise iyice ayrı düşerler. Kafa bölgesi akıl ve konuşma merkezinin yeridir. Göğüs kemiğinin ucu, hissetme merkezinin yeridir. Karın deliğinin altındaki bölge istenç merkezinin yeridir. Algılayanlarız biz. Algıladığımız dünya, aslında bir yanılsama. Doğduğumuz andan başlayarak bize anlatılan bir betimlemeden yaratılan bir yanılsama. Bizler, ışıldayan varlıklar, iki erk halkasıyla birlikte doğduk. Ne var ki dünyamızı yaratmak için yalnızca birini kullanırız. Biz doğduktan hemen sonra bize takılan bu halka akıldır, yoldaşıysa konuşma. İkisinin arasında tertip edilip sürdürülür bu dünya. Yani aslında aklının sürdürmek istediği bu dünya, bir betimlemeden, aklın kabullenmeyi ve savunmayı öğrendiği değiştirilemez kurallardan yaratılan dünyadır. Don Juan'a göre ışıldayan varlıkların gizi hiçbir zaman kullanmadıkları ikinci bir erk halkalarının olmasındandır. Bu, istençtir. Büyücünün oyunu, sokaktaki adamın oyunuyla aynıdır. İkisinin de betimlemesi vardır. Sokaktaki adam bunu aklıyla destekler, büyücü ise istenciyle. İki betimlemenin de kendine özgü kuralları vardır. Ama büyücü daha üstün durumdadır, çünkü istenç, akla oranla daha kapsayıcıdır.
"Genel olarak insanoğlu dehşet verici bir kaos içindedir. Kimse bir diğerinden daha iyi durumda değildir. Hepimiz ölüme yürüyen varlıklarız ve bunu kabul etmediğimiz sürece bir çıkar yol bulmamız zor."
Spiritüalitenin anlamı üzerine konuşalım biraz da… Bir organizmanın ruhsal, ahlaki ve entelektüel eğitimle dönüştürüldüğü bir düzey olarak spiritüalite… Bu iddiaya katılıyor musunuz? Don Juan'ın dünyasında spiritüalitenin yeri nedir?
Don Juan gibi pragmatik ve ölçülü biri için spiritüalite içi boş bir ideal. Herhangi bir dayanak olmadan güzel olduğuna inandığımız, üzeri şiirsel ifadeler ve edebi söylemlerle örtülen ancak bunun ötesine geçmeyen bir iddia… Don Juan gibi Şamanlar pratiklikten yanadır. Onlar için, akıl ve farkındalığın hayatın ürünü olduğu yırtıcı bir evren vardır sadece. Don Juan kendisini sonsuzluğun gezgini olarak görür ve bir Şaman gibi bilinmeyene yolculuk etmek için kişinin sınırsız pragmatizme, ağırbaşlılığa, yalınlığa ve çelik gibi sert bir sezgi gücüne sahip olması gerekir. Bu açıdan bakıldığında, Don Juan spiritüalitenin günlük hayatta başarılması imkansız bir tanım olduğuna inanıyordu.
Kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Kendimi bir Şaman, bir öğretmen ya da Şamanizm öğrencisi olarak görmüyorum. Batılı bir antropolog ya da sosyal bilimci olarak da görmüyorum. Batı dünyasının çizgisel algı alanında ayırt edilmesi ve anlaşılması güç olan bir fenomeni betimlemeye çalışıyorum ben. Don Juan'ın öğretilerini asla sebep-sonuç dairesi içinde sunamam. Onun ne diyeceğini ve ne yapacağını önceden kestirmek imkansızdı. Bu nedele yaşananlar tamamen subjektifti; detaylandırılmış, tasarlanmış ya da aklın ürünü olan şeyler değildi.
Kitaplarınızda Batılı bir zihnin inanmakta zorlanacağı olayları aktarıyorsunuz. Bu durumda anlattıklarınızın gerçekliğine insanları ikna etmenin yolu nedir sizce?
Kişi Don Juan'ın dünyasına entelektüel birikimle giremez. Onun dünyasında her şeyin mutlak bir açıklıkla ispatlanması da imkansızdır. Yapacağımız şey, dünyayı kapsayıcı bir tutumla ele almamızı sağlayan bir farkındalık geliştirmektir. Diğer deyişle, Don Juan'ın Şamanizm'inin amacı, tarihsel ve günlük algı parametrelerini kırarak bilinmeyeni algılamaktır. Kendisine "sonsuzluğun yolcusu" demesinin nedeni de budur.
İnsanoğlunun em karakteristik özelliğinin "enerji algılayıcılığı" olduğunu ileri sürüyorsunuz. Enerjiyi doğrudan algılamak için de "birleşim noktası" denen yere doğru bir hareketin zorunlu olduğunu belirtiyorsunuz. 21. yüzyıl insanı için bunun ne gibi bir yararı olabilir?
Don Juan gibi Şamanlara göre tüm insanlar, evrende akış halinde bulunan enerjiyi algılama potansiyeline sahip. Birleşim noktası denen yer, kişinin enerji alanında bulunan bir nokta. Diğer deyişle, Şamanlar bir insanı evrende akış halinde bulunan bir enerji olarak algıladığında parlak bir küre gördüler. Işıltılı kürelerin arka yüzünde yoğun parlaklıkta bir nokta daha keşfettiler. Enerjiyi doğrudan gözlemleme yoluyla, bu noktanın enerjiyi duyusal veriye dönüştürme, sonra da onu yorumlama edimine anahtar olduğunu kavradılar. Bu nedenle ona birleşim noktası adını verdiler. Algılamanın da aslında orada toplandığı görüşüne vardılar. Birleşim noktasının yerini kürek kemiklerinin arasında, onlardan bir kol boyu uzaklıkta olarak betimlediler. Aynı zamanda birleşim noktasının tüm insan soyunda aynı noktada yer aldığını, böylece her insanoğluna verdiği dünya görüntüsünün tümüyle benzeş olduğunu keşfettiler.
Don Juan'a göre birleşim noktasının yerini değiştirmek çok güç ama aynı zamanda dünyadaki en basit iş. Yüksek ateş, açlık ya da korku, aşk veya mistisizm bunu yaptırabilir. Ayrıca büyücülerin yeğlediği yöntem olan niyet de bunu yaptırabilmenin yollarından biri. Evrende akış halinde olan enerjinin doğrudan algılanmasının pragmatik değeri 1. yüzyıldaki insan için neyse 21. yüzyıldaki insan için de odur. Kişinin algı sınırlarını genişletmesini ve bu gücü hayatında kullanmasını sağlar.
Don Juan'ın öğretilerini uygulamak isteyenler ne kazanacaklar? Bu kişilere önermek istedikleriniz var mı?
İyi niyete sahipseniz, neler başarabileceğinize bir sınır koymak imkansızdır. Don Juan'ın öğretileri spiritüel değildir. Bir Şaman için en önemli şey, pragmatik olmaktır. Onunla karşılaştığımda objektif bir sosyal bilimci olarak pragmatik bir kişi olduğumu düşünürken, o bu iddiamı yıktı ve benim bir Batılı olarak pragtamizmden ve spiritüaliteden uzak olduğumu fark etmemi sağladı. Gördüm ki, o ana dek spiritüalite sözcüğünü maddiyatın zıttı olarak kullanıyormuşum.
Yaşamın materyalist yüzünden uzaklaşmak istiyordum ve bu isteğime spiritüalite diyordum. Ancak Don Juan'ın hedeflediği farkındalık ve insan algısının sınırsızlığına ulaşmak arzusu, Batı dünyasından tarif edilen spiritüalite ile karşılaştırılamaz.
Son olarak söylemek istedikleriniz…
Tüm insanlar eynı seviyededir. Don Juan, çalışmalarımızın başında insanların durumunun ne denli ortak olduğunu göstermek istedi bana. Ben bir Güney Amerikalı olarak sosyal reform fikriyle oldukça yakından ilgiliydim. Bir gün Don Juan'a bir soru sordum: "Bir üyesi olduğun Yaquiler korkunç bir durumdayken nasıl hiçbir şey yapmadan durabiliyorsun?" Bildiğim kadarıyla Yaquiler arasında tüberkloz baş göstermiş ve ekonomik yetersizlik nedeniyle durumlarında bir düzelme gözlenmiyordu. Don Juan şöyle cevap verdi: "Evet, bu çok üzücü bir durum; fakat senin durumun onlardan daha iyi değil. Eğer Yaquilerden daha iyi bir halde olduğunu sanıyorsan, yanılıyorsun. Genel olarak insanoğlu dehşet verici bir kaos içindedir. Kimse bir diğerinden daha iyi durumda değildir. Hepimiz ölüme yürüyen varlıklarız ve bunu kabul etmediğimiz sürece bir çıkar yol bulmamız zor.
Sonsuzluğa Açılan Kapı
Don Juan bizim benzersiz ve mutlak olduğuna inandığımız dünyamızın, bir soğanın katmanları gibi düzenlenmiş ardışık dünyalar demeti içinden yalnızca bir tanesi olduğunu iddia ediyordu. Bizim sadece kendi dünyamızı algılamak üzere erksel olarak koşullanmış olmamıza karşın hâlâ kendimizinki kadar gerçek, benzersiz, mutlak ve içine çeken bu başka alemlere girebilme yetimizin bulunduğunu öne sürüyordu.
Don Juan bana, bu başka alemleri algılamak için sadece bunlara göz dikmek değil aynı zamanda bunları yakalamak için yeterli erkeye sahip olmak gerekliliğini açıklamıştı. Bunların varlığı sürekli ve bizim farkındalığımızdan bağımsızdır diyordu; ancak erişilmezlikleri tamamen bizim erkesel koşullanmamızın bir sonucudur.
Başka bir deyişle, açıkça ve sadece bu koşullanmadan ötürü, gündelik yaşamımızdakı dünyanın tek olası dünya olduğunu sanmak zorunda kalırız. Erksel koşullanmamızın düzeltilebilir olduğuna inanarak, Don Juan, eski zaman büyücülerinin erkesel algılama yetilerimizi yeniden koşullanmak üzere tasarlanmış bir dizi uygulama geliştirdiklerini belirtti. Bu uygulamalar dizinine, rüya görme sanatı diyordu. Zamanın sağladığı bakış açısıyla, şimdi Don Juan'ın rüya görme konusunda yapmış olduğu en uygun nitelemenin bunu "sonsuzluğa açılan kapı" olarak adlandırmak olduğunu fark ediyorum.
Carlos Castaneda'nın Kitapları
< Don Juan Öğretileri, Yaqui Kızılderililerinin Bilgi Yöntemi
< Bir Başka Gerçeklik
< Ixtlan Yolculuğu, Don Juan'ın Yeni Öğretileri
< Erk Öyküleri
< İkinci Erk Çemberi
< Kartalın Armağanı
< İçten Gelen Ateş
< Sessizliğin Erki
< Rüya Görme Sanatı
< Sihirli Geçişler
< Zamanın Çarkı
< Sonsuzluğun Etkin Yanı
Kaynak:
http://www.cleargreen.com/english/interviews/index.cfm
http://www.carloscastaneda.net/
http://tr.wikipedia.org/wiki/Carlos_Castaneda