Öyle bir dünya ki, her şeyiyle sizin olan, hiç kimsenin size karışmaya cesaret edemediği, her istediğinizi yapabildiğiniz, dertsiz, problemsiz, gürültüsüz bir yer… Engel yok, kızgınlık yok, stres yok, "Şu ne der! Bu nasıl düşünür!" kaygısıyla başkaları adına yaşamak yok; iç çatışmalar, iç hesaplaşmalar yok; kızgınlıklar, öfkeler, nefretler yok…
Olduğunuz gibi yaşayabildiğiniz, yaşadığınız gibi olduğunuz, yapmış olduğunuz davranışlardan dolayı pişmanlık duymadığınız ve hiçbir insana açıklama yapma gereği duymadığınız, maskesiz yaşayabildiğiniz bir dünya…
Dağlarını, taşlarını, vadilerini, ırmaklarını, inişlerini, çıkışlarını …
İDRİS BİLEN
idrisbilen@hotmail.com
Öyle bir dünya ki, her şeyiyle sizin olan, hiç kimsenin size karışmaya cesaret edemediği, her istediğinizi yapabildiğiniz, dertsiz, problemsiz, gürültüsüz bir yer… Engel yok, kızgınlık yok, stres yok, "Şu ne der! Bu nasıl düşünür!" kaygısıyla başkaları adına yaşamak yok; iç çatışmalar, iç hesaplaşmalar yok; kızgınlıklar, öfkeler, nefretler yok…
Olduğunuz gibi yaşayabildiğiniz, yaşadığınız gibi olduğunuz, yapmış olduğunuz davranışlardan dolayı pişmanlık duymadığınız ve hiçbir insana açıklama yapma gereği duymadığınız, maskesiz yaşayabildiğiniz bir dünya…
Dağlarını, taşlarını, vadilerini, ırmaklarını, inişlerini, çıkışlarını avucunuzun içi gibi bildiğiniz bir dünya… Ve yine öyle bir dünya ki istediğiniz, arzu ettiğiniz, sevdiğiniz her şeyi anında yanınızda bulduğunuz, hatta aklınızdan geçmesinin bile yeterli olan bir yer…
Bu bir ütopya diyebilirsiniz; yahut "Bu söylediklerin bize cenneti hatırlatıyor. Bunlar ancak Cennette olabilecek şeylerdir" de diyebilirsiniz. Doğrudur… Fakat unutmamalısınız ki, yukarıdakileri yani cenneti isteyen bir insan öncelikle yaşadığı dünyayı, daha da önemlisi kendi hayatını cennete çevirebilmelidir. Hatta ben daha da ileri gidip, asıl dünyanın şu anda içinde yaşadığımız dünya olduğunu söyleyebilirim. Çünkü insana cenneti veya cehennemi kazandıracak olan, şu anda içinde yaşamakta olduğu dünyadır.
İnsan, Cenneti de Cehennemi de Bu Dünyada Kazanır
İçinde yaşadığı dünyayı ve kendi hayatını cennete çeviremeyen, cennet bahçelerinden bir bahçeye dönüştürmeyen bir insana, yukarıda sayılanlar elbette gerçekleşmesi mümkün olmayan bir "ütopya" gibi görünecektir. Kendini yönetebilen; his, duygu ve düşüncelerine hakim olabilen, bunları kontrol edebilen ve yönlendirebilen insan, cennet bahçelerinden bir bahçede yaşıyor demektir. Evet, insandır kendi cennetini ya da cehennemini hazırlayan. Zira, cennet de cehennem de insanın yaşadığı âna katmış olduğu ayrıntılarda gizlidir.
Öyle bir dünya ki, her şeyiyle sizin olan… İlk bakışta insana imkansızmış gibi gelir. "Nasıl olur?" der, "Kolay değil", "İmkansız" der ve daha neler neler söyler… Halbuki her insan kendi dünyasında yaşar. Her şeyiyle kendisinin hizmetine sunulmuş olan dünyada… Zira insan yaratılmışların en şereflisidir. Böyle bir dünyada sıkıntıları, dertleri, problemleri, gerginlikleri, stresleri ve tüm olumsuzlukları çıkaran da insanlardan başkası değildir. Kendi hayatını cennet yerine zindana çeviren, kendi cehennemini yaşayan, insanın kendinden başkası değildir.
Evet, insan kendisine verilmiş olan bu muhteşem gücü kullandığında hayatının küçük bir yeryüzü cennetine döndüğünü görecektir. İnsan problemlere değil, onların niçin geldiğine ve ne anlatmak istediğine odaklandığında problem diye bir şey kalmayacaktır. Bunu bilen bir insan dertleri, sıkıntıları, kendisini huzursuz eden her şeyi birer engel olarak değil; yükseliş vesilesi, merdivenin bir üst basamağına çıkış gücü olarak görecektir. İnsan cenneti içinde bulunduğu anda yaşayamıyorsa, o kişinin cenneti murat etmesinden daha abes bir şey yoktur.
Cenneti ya da cehennemi bu dünyada kazanıyoruz, unutmayın! İçinde yaşadığımız ana kattığımız ayrıntılarla kazanıyoruz…
Size ait olan bir cennet temennisiyle…