Hayatınız Kaç Seçenekli?

0
851

Karnemin ve hayatımın ‘yıldızlı aferin’lerle dolu olmasının benim için yeterli olmadığını anladığımda oyun oynama yaşını da çoktan geçirmiştim.
Ancak bir hayal treninin ardından koşarken diğer treni kaçırdığımı nereden bilebilirdim?
Fotoğraflardan hatırlayabildiğim çocukluğumu düşünürken birgün o masum yüzüne bakarak sordum:
“Hayatın tek perdelik bir gösteri olduğuna nasıl inandırıldın?”
Uzun süre cevap alamadım. Sonra, “Birgün merdivenden düşerek kolumu incittiğimde ‘hatamın bedelini hayatımla ödeyebileceğim’ uyarısını aldığımda, ilk defa başarısızlıkla karşılaştığımda …

 

ASLI H. ARUSAN
bilimselgelisimmerkezi@mynet.com

 

Karnemin ve hayatımın ‘yıldızlı aferin’lerle dolu olmasının benim için yeterli olmadığını anladığımda oyun oynama yaşını da çoktan geçirmiştim.
Ancak bir hayal treninin ardından koşarken diğer treni kaçırdığımı nereden bilebilirdim?
Fotoğraflardan hatırlayabildiğim çocukluğumu düşünürken birgün o masum yüzüne bakarak sordum:
“Hayatın tek perdelik bir gösteri olduğuna nasıl inandırıldın?”
Uzun süre cevap alamadım. Sonra, “Birgün merdivenden düşerek kolumu incittiğimde ‘hatamın bedelini hayatımla ödeyebileceğim’ uyarısını aldığımda, ilk defa başarısızlıkla karşılaştığımda tembellik etmeye devam edersem sadece çöpçü olabileceğim kulağıma fısıldandığında, arkadaşlarımla top oynamayı aynı şekilde sürdürürsem tıpkı bir meşin top gibi nereye gideceği belirsiz ve içi boş bir yaşamım olacağını öğrendiğim ve düşüncelerimi başkalarının düşünceleriyle değiştirmeye başladığım zamanlarda…” dedi ve yeniden suskunluğa çekildi.
Ben de fotoğraf albümünü bir köşeye bırakarak bir süre balkondan masmavi denizi seyretmeye ve sertçe esen rüzgarın sesini dinlemeye koyuldum. Rüzgar mavi suları oradan taşımak ister gibi var gücüyle ve büyük bir uğultuyla esiyordu. Dalgalarsa ‘bu benim alanım’ dercesine rüzgarı kovuyor, tokatlıyor hatta onunla adeta dalga geçiyordu. Bir süre sonra hortum halinde esmeye devam eden rüzgar sanki bütün bedenimi titretti. Yine de aldırmadan öylece kalakaldım. Bu mücadeleyi seyretmek hoşuma gitti.
Kumsalda yalınayak gezen çocuklar ve sörf yapan iki delikanlı da hiçbir şeye aldırmaksızın hareket ediyordu.        İçimdeki ses bu kez şöyle dedi:
“Biliyor musun; hiç ayakkabılarım elimde kumsalda gezmedim ben… Rüzgarı arkama alıp yürümedim böyle umarsızca…”

Gayret ve Zamanın Bilgeliğine Teslimiyet
O an sanki iliklerime kadar üşüdüğümü hissettim ve karşılıklı uzunca bir diyaloğa başladık:
“Neye ihtiyacın var, anlatır mısın?”
“Hayatın seçeneklerle dolu olduğunu hatırlamaya ihtiyacım var. Hiçbir fırsatın kaçmadığına, hatta her defasında, her köşe başında yenilerinin bizi beklediğini bilmeye ihtiyacım var.”
"Hatırlaman, bilmen, inanman için ne lazım?"
“Deneyimlemem lazım. Herşeyi en ince detayıyla düşünüp hesaplarken, bedel, başarısızlık, şans ve rastlantı kelimelerini bıkmaksızın eskitirken hayatın sürprizlerine, mucizelerine hiç yer bırakmıyorsun ki…”
“Birlikte nasıl deneyimleyebiliriz peki?” diye merakla sorduğumda şöyle dedi:
“Sadece elinden geleni yaptıktan sonra herşeyi güvenle akışına bırakman yeterli olacak. Oyunun sonundaysa ya zafere ulaşacak, ya öğrenecek, böylelikle her koşulda kazanan olmayı sürdürebileceksin. Bu ise senin için bugüne dek ödeyebildiğin en kolay ve kârlı bedel olacak. Gayret ve zamanın bilgeliğine teslimiyet zihnindeki rüzgarların hepsini kovmaya yetecek…”
Bu arada dalgaların rüzgarı alt ederek şehirden uzaklaştırdığı dakikalarda masmavi, pırıl pırıl deniz adeta zafer edasıyla ve dev bir yatak gibi boylu boyunca uzanmışken gökte bütün renkleriyle bir gökkuşağı belirdi.
İçimdeki ses de bana o günkü son sözlerini aktardı:
“Gökkuşağının bütün renklerini, olduğu gibi içine sığdırarak anlam bulabilmesi ne hoş… Oradaki renklere birer birer baktığında hepsinin kendi içindeki ton farkını ve hiçbir rengin birbirine karışmadan varlığını nasıl sürdürebildiğini sen de seyret…
Aslında gökyüzünü görebildiğin her yeni günde hangi seçimlerde bulunursan bulun, tükenmeyen fırsatların denizinde ilerleyerek ve umut etmeyi hiç ertelemeyerek, hatta hayatla dalga geçerek yaşamayı başarabileceğini biliyorum.
Merak ediyorum, bazen birşeyleri yanlış veya eksik yaptığında buna birlikte gülümseyebilmek ve onayı birbirimizden almak ne keyifli bir serüven olacak! O zaman beni albümlerin sayfaları arasındaki solgun fotoğraflardan birinde değil, aynaya her baktığında görebilecek, adın her anıldığında adımı işitebilecek ve bedenine her dokunduğunda varlığımı hissedebileceksin… Çünkü biliyorsun; ben ‘Sen’im, sen de ‘Ben’sin…”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız