ŞİKÂYET EDERKEN BİR DE BUNLARI DÜŞÜNÜN!

0
784

 

Gonca Anıl

goncanil@gmail.com

 

 

 

Arabam yok sürekli yürümekten şikâyetçiyim.

Ayaklarım felçli, yürüyememekten şikâyetçiyim.

 

Yarın pazartesi iş var, işe gitmekten ve çalışmaktan şikâyetçiyim.

Yarın pazartesi, gidecek bir işim yok, işsizlikten ve çalışamamaktan şikâyetçiyim.

 

Evliyim, çok sıkıldım bu adamdan, evlilikten şikâyetçiyim.

Bekârım, çok yalnızım, evlenememekten şikâyetçiyim.

 

Karnım çok doydu, yine çok yedim, bu kiloları verememekten şikâyetçiyim.

Karnım çok aç, yine yemeğim yok, bir lokma ekmek bulamamaktan şikâyetçiyim.

 

Evim çok dar, 2 oda 1 salon sığamıyoruz çocuklarla, evimin küçüklüğünden şikâyetçiyim.

Evsizim, sokaktayım, bir göz odaya razıyım, evsizlikten şikâyetçiyim.

 

Hepimiz şikâyetçiyiz, her şeyden ama her şeyden… Sahip olsak da şikâyet ediyoruz, sahip olamasak da… O halde ne önemi kaldı sahip olduklarımızın?

 

Hayat nasıl bir tezatlarla dolu ki, her anımız şikâyetlerle dolu… Şikâyet yani bulunduğu halden hoşnutsuzluk durumu. Ne varlıkla yetiniyor, ne sahip olduklarımıza seviniyoruz. Hep bir eksiğimiz, olamadığımız ya da yapamadıklarımız çıkıyor karşımıza…

 

Hep daha güzel olmalıydık, daha uzun boylu, daha ince…

Hep daha yeni ayakkabılarımız olmalı, daha parlak bileziklerimiz…

Bugün vitrinde gördüklerimiz, hep dün aldıklarımızdan daha güzel…

Aldığımız mavi elbisenin sarısı her zaman daha güzel duruyor o tanımadığımız kadının üstünde, biz de o renkten almalıydık.

 

Artık yüz metrekareye bile sığamayan yaşamlarımız, yüz seksen metrekarelerden de taşar oldu. Eskiden büyükbaba, büyükannelerle kalabalıklaşan çok çocuklu dar evlere nice büyük mutluluklar sığarken, şimdi gittikçe çekirdekleşen halimizle büyük evlerde, küçük mutlulukları bile arar olduk…

 

Büyüdükçe büyüyor ihtiyaçlar, maaşlar artıyor ama huzur eksiliyor hayatımızdan… Daha fazla kazanmak için daha çok çalışıyor, çalışmaktan kalan dar zamanlarda da maddiyatla yorduğumuz, kırık dökük hayatımızı ayağa kaldırmaya çalışıyoruz. Pahalı doktorlara gidiyor, bir kuru kahve falına tonlarca para veriyoruz ama nafile, gelmiyor yaşanan zamanlar geri…

 

Hep şikâyet ediyoruz, sahip olsak da olamasak da, o halde ne farkı kaldı varlığın yokluktan?

 

Sahip olduklarımız bize ebediyen ait değil ki, neden şikâyetlerimizle daha da eksiltiyoruz kendimizi?

 

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız