İnsanoğlu uğruna bedel ödemediği hiçbir şeyi dikkate almaz, önemsemez. Genelde bizim anne-babalarımız çocukları için çok bedel öderler. Bu yüzden aşırı hassaslaşır ve ilişkiyi abartmaya başlarlar. Bunların hiçbiri olmasa bile beklentileri artmaya başlar…
Yazar : Aşkım Kapışmak
askimkapismak@hotmail.com
İnsanoğlu uğruna bedel ödemediği hiçbir şeyi dikkate almaz, önemsemez. Genelde bizim anne-babalarımız çocukları için çok bedel öderler. Bu yüzden aşırı hassaslaşır ve ilişkiyi abartmaya başlarlar. Bunların hiçbiri olmasa bile beklentileri artmaya başlar. "Ben seni doğurmak için ne kadar acı çektim, bir bilsen." "Seni büyütmek o kadar da kolay olmadı. Az mı sabahladık babanla."
İnsan bedenini iyi tanır ama beynini, bedeni kadar tanımaz. Beynimiz sürekli dış dünyadan kendisine gelen binlerce soruya cevap vermekle uğraşır. En çok hangi soruyla karşılaşıyorsak sürekli onu düşünmek zorunda bırakılırız. Şu da bir gerçek ki soru soran beyin gelişir, çocuklara sürekli soru sormak gerekir; çünkü beynimiz soru-cevapla gelişir. Ama bu soruların ne olduğu çok önemlidir.
Şu an yaşadığımız ülkenin geçmiş gündemini, şimdiki gündemini bir düşünelim. Bir ülkede yaşayan insanlara toplumsal anlamda soracağınız sorular o dönemin gündemi olur. Her seçim öncesi siyasetle ilgili sorular sorulur, bununla ilgili anketler, sokak röportajları yapılır. Bu süreçte halk istese de istemese de bunları düşünmek zorundadır. Şimdi size bir soru soracağım: 2×2=? Bu soruya cevap vermeniz gerekmez. Cevap verseniz de vermeseniz de beyniniz yanıtı düşünür.
Yukarıdaki sorunun cevabını düşünmenizi sağladım; hatta cevap verdiğinizi, sadece sesli söylemediğinizi de biliyorum. Ülke gündemi, bir işyerinin, bir mahallenin gündemi gibidir ailenin gündemi. Birden fazla insanın olduğu her topluluğun bir dinamiği vardır. Yaşam şeklidir sahip olduğu dinamik.
Bir köy düşünün… Anadolu'da az bir nüfusa sahip, ataerkil yaşayan, tarımın geçim kaynağı olduğu bir köy burası. Bu köy halkının yaşam biçimi köyün önde gelenlerinin koyduğu kurallara dayanır. Diyelim ki köyde kadınlar tarlada çalışıyor olsun, erkekler de tarım ürünlerinin pazarlamasıyla uğraşsınlar. Kadınlar ve erkekler ayrı ayrı zaman geçirmekteler. Kadınlar tarlada bir arada, erkekler de belli saatlere kadar kahvelerde bir aradalar. Çocuklar da belli yaşa kadar annelerinin yanında, sonra da okul zamanı dışında babalarının yanında yaşıyorlar.
Şimdi dikkatinizi çekmek istediğim noktaya geldik. Kadınlar kendi aralarında tarladayken sürekli tarım ürünlerinin toplanması, akşam eve gidince ne yemek yapacakları, kocalarının evdeki durumlarıyla ilgili konuşuyorlar. Erkekler de kendi aralarında sürekli enflasyon, çiftçi hakları, siyaset ile ilgili sohbet ediyorlar. Kadınlar ve erkekler akşam evlerine gittiklerinde anne ve baba rollerini alıyor, evde bir araya geldiklerinde de çocuklarının yanlarında sürekli bu konuları konuşuyor ve çocuklar farkında olmadan ileri yaşamlarında da anne-babalarının birbirlerine, devlete sordukları soruları sormaya başlıyorlar.
Gelelim aile yaşamına… Evin içinde en çok konuştuğunuz, en çok sorduğunuz sorular çocuklarınızın ileriki yaşamlarında en çok merak ettikleri, hatta yaşam biçimleri olacak. Merak en önemli duygudur. Büyük başarıların, hedefe ulaşmanın kaynağıdır. Bununla beraber dibe vurmanın, hayatın kontrolünü bırakmanın, mutsuz olmanın da kaynağı olabilir. Çocuklarınızın nasıl bir insana dönüşmesini istiyorsunuz? Bu sorunuzun cevabı ne ise şimdiden işe koyulun. Evinizde cevabınızı destekleyecek, yaşatacak dialoglara başlayın. Şimdi elinizde çok önemli bir bilgi var. Bu bilgiyi kullanmak kadar kullanmamakta da özgürsünüz. Aile içinde gündemlerinizi belirleyin, çocuğunuzun ileride neleri çok düşünmesini istiyorsanız temelleri atın. Bunun için bir başkasına ihtiyacınız yok, sadece siz varsınız.
Çocukların Beynine
Kodladıklarımız
Sizinle 9 yaşında bir çocuğun yaşadığı aile gündemini paylaşacağım. Bir yıl kadar önce annesiyle birlikte danışmanlık almak için gelmişlerdi. Annenin anlattığına göre onsuz hiçbir şey yapmıyor, sürekli kendisine yapışık geziyordu. Bu süreç anne ile çocuk arasında bir tür bağımlı ilişkinin gelişmesine neden olmuş ve annede ciddi kaygılar oluşmuş. Anneye bağımlı olan çocuk okulda da problemler yaşamaya başlamış, ara ara derslerde dalıyor ve öğretmeni takip edemiyormuş. Anneyi dinlerken aynı bağımlılığın kendisinde de oluştuğunu gördüm. Daha sonra çocukla olan danışmanlık sürecinde şu sonuç ortaya çıktı: Aile içerisinde anne ve baba sürekli tartışıyor ve ayrılmaktan bahsediyorlar. Ayrılık kelimesi çocuğun sürekli duyduğu bir şey oluyor ve çocukta terk edilme korkusu yaratıyor. Ailenin gündemi: "ayrılık". Aynı şekilde annede de yalnız kalma korkusu görülmekte. Baba bu süreçte boşanmayı isteyen olduğu için kısmen aile de gücü elinde tutuyor. Bu sebeple de anne ve çocuk kadar kaygı geliştirmemiş. Çocuklar, aile içinde ayrılık gündemiyle baş başa kaldıklarında güçsüz olanı koruma altına alırlar; çünkü aynı kaygı kendinde de olduğu için annesiyle kendini eşleştirir. Babaya karşı annesinin yanında olması gerektiği gerçeğine sahip olur.
Çocuklarımıza Yaptığımız
En Büyük Kötülük
Başka bir aile gündemini paylaşayım şimdi de. Bu ailenin gündemi; dilenmek ve hırsızlık. Sokak çocuklarıyla bir araya geldim ve onlarla sohbet etmeye başladım. Çoğunun bir ailesi var ama yaşamlarını sokaklarda dilenip hırsızlık yaparak geçiriyorlar. Elde ettikleri parayı eve, anne-babalarına götürmek ise kaçınılmaz görevleri. Dikkatinizi çekmek istediğim nokta ise çocukların bu davranışları yapılması gereken bir doğru olarak algılamaları. Çünkü çocuklar aile içinde en çok konuşulan, yapılan, merak edilen şeyleri ileride yapmaları gerektiğine inanırlar. Sohbet ettiğim, daha doğrusu etmeye çalıştığım çocuk, ben konuşurken sürekli benden bir şeyler isteyip duruyordu. Karşımda programlanmış bir robot gibi "Abi para versene!" deyip duran bu çocuk bunu belki yüz defa tekrarladı. Bir şekilde konuşturdum ve evini anlatmaya başladı. Onların evinde her akşam aile bireyleri bir araya toplanırmış. Herkes gün içinde ne kadar para toplamışsa ortaya atar, anne ya da baba toplanan paraları alırmış. Konuşulan şeyler ise; hangi semtte nasıl insanların olduğu, diğer komşunun çocuklarının ne kadar para aldığı, hayatın acımasızlığıymış.
Doğuda her aile en az iki çocukludur. Bu beşe, altıya hatta yedi ve sekiz'e kadar çıkmaktadır. Doğu insanı çocuklarını erken yaşlarda evleri için bir şeyler yapmaya, sorumluluk almaya yönlendirir. Aslında aşırı olmamak şartıyla her anne-baba çocuklarını erken yaşta evleri için uygun davranışları sergilemeye yöneltmelidir. Çünkü insanoğlu uğruna bedel ödemediği hiçbir şeyi dikkate almaz, önemsemez.
Genelde bizim anne-babalarımız çocukları için çok bedel öderler. Bu yüzden aşırı hassaslaşır ve ilişkiyi abartmaya başlarlar. Bunların hiçbiri olmasa bile beklentileri artmaya başlar. "Ben seni doğurmak için ne kadar acı çektim, bir bilsen." "Seni büyütmek o kadar da kolay olmadı. Az mı sabahladık babanla." Bunlar gibi belki yüzlerce cümle… Fark ettiyseniz aslında ne kadar çok bedel ödediklerini dile getirirler. Ödediğiniz bedeli defalarca dile getirmek, uğruna fedakarlık yaptığımız insanların zihinlerinde belirli kodların baskın olmasına, bunların hayatlarında köklü biçimde yer etmesine neden olur. Belki de çocuklarımıza en büyük kötülüğü, onlar uğruna yaptığımız iyilikleri anlatırken yapmış olmuyoruz.