Tekstil sektörünün önemli firmalarında Genel Müdürlüğe kadar yükselen Sevda Türküsev, anlamını çok sonra öğrendiği erkeklerle empati kurma yönteminin kendisine başarı kapılarını açtığını söylüyor.
İş dünyasının “Erkek gibi kadın” olarak namlanan genel müdürü Sevda Türküsev, 18 yaşında iş hayatına adım atmış ve büyük tekstil firmalarında genel müdürlük koltuğuna oturmuş. 1969’da İstanbul’da doğan Sevda Türküsev, Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni ikinci sınıftan terk etmiş. Yemek pişirmeye merak sarınca boş durmamış, bunları pazarlamanın yollarını aramış; nerede bir pazarlama semineri ya da eğitim programı var, orada almış soluğu. 18 yaşında modelist olarak adım attığı iş hayatında üretim müdürlüğü, planlama müdürlüğü, müşteri temsilciği yaparak genel müdürlüğe kadar yükselmiş. Erkekler karşısına kadın olarak çıktığında adam yerine konulmadığını hissedince erkek gibi düşünme …
ELSÜN ÇALIŞKAN
bilgi@gencgelisim.com
Tekstil sektörünün önemli firmalarında Genel Müdürlüğe kadar yükselen Sevda Türküsev, anlamını çok sonra öğrendiği erkeklerle empati kurma yönteminin kendisine başarı kapılarını açtığını söylüyor.
İş dünyasının “Erkek gibi kadın” olarak namlanan genel müdürü Sevda Türküsev, 18 yaşında iş hayatına adım atmış ve büyük tekstil firmalarında genel müdürlük koltuğuna oturmuş. 1969’da İstanbul’da doğan Sevda Türküsev, Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni ikinci sınıftan terk etmiş. Yemek pişirmeye merak sarınca boş durmamış, bunları pazarlamanın yollarını aramış; nerede bir pazarlama semineri ya da eğitim programı var, orada almış soluğu. 18 yaşında modelist olarak adım attığı iş hayatında üretim müdürlüğü, planlama müdürlüğü, müşteri temsilciği yaparak genel müdürlüğe kadar yükselmiş. Erkekler karşısına kadın olarak çıktığında adam yerine konulmadığını hissedince erkek gibi düşünme ve erkek gibi davranma yolunu bulan Türküsev’in parolası, ‘Bilek gücüne değil, beyin gücüne kuvvet’ olmuş. Erkek gibi düşünen, ancak kadın gibi hissetmekten asla vazgeçmeyen Sevda Türküsev, gerçekleştirdiğimiz röportajda kadınların iş yaşamında nasıl yükseleceğine ilişkin ipuçları verdi. Kadınlar kadar, karşı cinsten meslektaşlarının bundan böyle yapacağı manevralara hazırlıksız yakalanmak istemeyen erkekler de Sevda Türküsev’in sözlerine kulak vermeliler.
İş yaşamında başarılı olabilmek, kendini gösterebilmek için hangi niteliklere sahip olmak kişinin işini kolaylaştırır sizce?
Yapacağınız işin inceliklerini iyi bilmek, bu konuda üstünüze kimseyi tanımamak yeterli değil. İşe hakimiyetiniz, başarı şartlarının ancak ilk yarısını karşılar diyebilirim. Diğer yarıyı da karakter özelikleriniz, iletişim becerileriniz, terbiyeniz ve içtenliğiniz oluşturuyor. Bu unsurlar sizde yerini bulmuşsa artık size düşen hedefinize kilitlenip adım adım oraya ilerlemek oluyor. Benim yaptığım da bundan başkası değildi. Siz dürüst, çalışkan ve sözünüzün eriyseniz hedeflerinize ulaşmada hep köstek olduğunu sandığınız kişiler destekçiniz kesiliverir. Ben çevremde bana destek olan kişiler olduğuna inanmak istedim ve inancım beni yanıltmadı. Beni farklı kılan, lider ruhlu olmam ve çıraklık dönemimde bu özelliliğimden müdürlerimin de haberdar olması için çok fazla gayret edişim oldu. Yani eşi benzeri bulunmaz özelliklere sahip olabilirsiniz; ancak diğerleri bunların farkına varamamışsa, peş para etmezler. Sizi yegane kılan özelikleri fark edebilmeli ve diğerlerinin de fark etmelerini sağlamalısınız. Önünüze beklenmedik anlarda aralanan kapıları açabilmek için de uyanık ve gayretli olmak gerekiyor.
Bir kadın olarak iş hayatında ayakta durabilmenin anahtarı nedir? Siz yaşadığınız zorlukların üstesinden nasıl geldiniz?
İş hayatına dahil olmam 1995-96 yıllarına uzanıyor. Oldukça gençtim ve üstüne üstlük kadındım. İş yaşamında bir pozisyona gelebilmeniz için belli bir yaş standardını yakalamanız neredeyse adettendir. Bir de o senelerde kadınların iş yaşamında kendilerini yeni yeni göstermeye başladıklarını göz önünde bulundurursanız, işimin birkaç misli zorlaştığını takdir edersiniz. Hele bizimki gibi erkeklik öğelerinin baskın olduğu bir toplumdaysanız aşmanız gereken engeller katmerleşiyor. Ben de kendimce bir çözüm buldum. Baktım ki erkeklerin arasında bir kadın olduğumun kabul edilmesini ve uygun muameleyi görmeyi beklersem olduğum yerde sayacağım, ben de tabiri caizce erkekleşme yoluna gittim. Erkek gibi düşünüp, erkek gibi davranmaya karar verdim. Ama kadın öz kimliğimi kaybetmeden… Meğer daha o yıllarda, anlamını sonraları öğrendiğim empatiyi uyguluyormuşum da haberim yokmuş. Kadınlık unsurlarınızla bir erkeğin karşısına çıkarsanız, sizi adam yerine koymalarını beklemeyin. Erkeklerce kabul görmek için bilek güreşinde iyi olmak zorunda değilsiniz; ama beyin jimnastiğinde üstünüze kimseyi tanımamanız gerek. Erkeklerin karşısına onlara rakip olma heveslisi ve karşı takımdan bir oyuncu gibi değil de, aynı takımın gönüllü oyuncusu olarak çıkmalısınız. Evet, sizi anlamaları, art niyet taşımadığınızdan emin olmaları zaman alacaktır belki ama; kendinize ve onlara süre tanıdığınızda farkında olmadan onların güvenin kazanıyor ve kontrolü elinize alıyorsunuz. “Erkek gibi kadın maşallah.” nidaları yükseliyor arkanızdan. Bu da keyif verici. İzlediğim bu yöntemin hiç zararını görmedim, tüm kadınlara tavsiye ederim.
Tekstil sektöründe genel müdürlüğe kadar yükseldiniz. Türkiye gibi bir ülkede bu sektörün avantaj ve dezavantajları neler? Siz nasıl başa çıkıyorsunuz tüm bunlarla?
Türkiye’de diken üstünde yaşamak zorunda kalıyorsunuz.
Borsa, döviz kurları hassas dengelere sahip. Tekstil sektörü de yüzde sekseni insan faktörüne dayalı bir sektör. İnsan varsa, başka beklentiler, ihtiyaçlar, kültürel farklılıklar ve bunlardan doğan çatışmalar var demektir.
Geleneksel değerlerin ağır bastığı bir yerde kadın yönetici olarak kabul görmek de ekstradan gayret gerektiriyor. Tüm bunların üstesinden gelebilmek için çalıştığınız kuruma güven ve inanç başlarıyla bağlanmanız şart. Onlar bana güvenip beni yetkilendiriyorsa, ben de kimi engellerin elimi kolumu bağlamasına göz yumamam.
Öte yandan çalışanlarla da aramda güven ve sadakate dayalı ilişkiler oluşturduk. Onların bize bağlı olduğunu, bizi yarı yolda bırakmayacaklarını bilmek, bana emniyet hissi aşılıyor.
Genel müdür oluncaya dek hangi yollardan geçtiniz, iyi kötü neler atlattınız? Yani Sevda Türküsev’in kişisel gelişim yolculuğu nasıl geçti?
Genel müdürlük yaptığım tekstil sektörü için akademik bir eğitim almadım. Böyle olunca da kendimi çeşitli yöntemlerle geliştirme ihtiyacı duydum. Mesleğimle ilgili kalite seminerlerini, üretim-imalat eğitimlerini kaçırmadım. Pek çok kitabı tekrar tekrar okudum. Yemek pişirmeyi çok seviyordum ve yaptığım yemekleri satmak için pazarlama konusunda çeşitli araştırmalar yaptım. Bu, üretim-pazarlama ve satış alanında çok şey öğrenmemi sağladı.
Kitaplar dışında insanlardan öğrendiklerimi de unutmamak gerek. Yeni konuşmaya başlayan çocuklarla oynamak, yaşlılarla uzun sohbetler edip onların tecrübelerinden nasiplenmek benim için hem büyük bir zevk, hem de bulunmaz bir hayat okulu işlevi görüyor. Çocuklar öyle masum ve yaşam enerjisiyle dolular ki, onlarla birlikte olduğunuzda ister istemez size de bulaşıyor bunlar. Yaşlıların gerçek hayata dair tecrübeleri benim için birer hazineyken, başarılı iş adamı ağabeylerimle konuşmak da bana iş yaşamının hakikatleri konusunda pek çok şey kattı.
Sevda Türküsev’in başarı sırrı nedir?
Dostluğa büyük önem vermenin başarı yolunda işimi çok kolaylaştırdığını, hatta anahtar rolü oynadığını söyleyebilirim. Ben müşterilerimi dost olarak görmekten yanayım. Bu sağlandıktan sonra ilişkiniz çok farklı bir boyut kazanıyor. Günün birinde herhangi bir konuya farklı cephelerden baksanız da birbirinizin canını yakmayı göze alamazsınız. Ben derim ki, önce dost olalım sonrasında olduğumuz her şey çok daha güzel olur. Bunlar yanında oldukça pratik bir insanım. Sorunlar karşısında ağlanıp dert yanmak yerine pratik çözümler getirmem en büyük avantajlarımdan biri. Çalışkanlık, sabır ve kendine güvenle sonuçları beklemek de başarı yolunda adımlarımı hızlandırdı diyebilirim.
Başarılı bir iş kadını olma dışında kendinizi nasıl tanımlıyorsunuz? Günlük yaşamda nelere öncelik verirseniz?
Yaşamımı paylaşma üzerine programladım. Her birimizin dünyaya belli bir görevle geldiğini düşünüyorum. Bu anlamda insanların hayatlarını güzelleştirme adına benim payına düşenlerden onlara da vermek, sahip olduğum maddi manevi değerleri onlarla paylaşmak üzere burada olduğumu düşünüyorum. Benim gibi birkaç arkadaşımla muhtaç ve düşkün insanlar için başkalarından istiyor, onların da bize bahşedilenlerden nasiplenmesini sağlıyoruz. İstemek vermekten daha zor denir ya doğru. Ama huzurlu ve paylaşmacı bir toplum için olacaksa bu zora hiç tereddüt etmeden katlanırım.
Bunun yanında okumak ve denemeler yazmak da yaşamımın vazgeçilmezleri arasında. Bunlar, yoğun gündem ve iş koşturmacaları arasında beni rahatlatıyor ve benim için terapi işlevi görüyor.