AŞKIN GÜCÜ

0
5038

Lilay Koradan

www.gencgelisim.com

İnsanlar elektrik ışınları ve elektromanyetik dalgalar yayarlar. Aşk, biz farkında olmadan bu ışınların birleşmesidir. Eğer ışınlar birbirlerine uymazsa çarpıp geri döner, eğer uyarsa iç içe girer. İnsan bazen sevdiğini özler, onu görmek arzusu ile çırpınır. Onu içinden geçirirken hiç yoktan yürüme arzusu duyar. Sonra hiç ummadığı bir anda, ummadığı yerde sevdiğini görür, birdenbire onunla karşılaşır. Bu bir tesadüf müdür? Bu karşılaşmayı hazırlayan kuvvet nedir? Bugünkü bilim bu tür karşılaşmaların tesadüf olmadığını yansıtıyor. Bu tür durumlar için kullanılan ve anlamlı bir karşılaşmaya işaret eden tevafuk sözcüğü daha geniş bir mana içermektedir.

İnsan neyi düşünürse o olur. Hele ki konu aşk olursa… Aşkın gücü tevafukları yaratır. Aşkın dalga boyları, nasıl bir yol izleyeceği tıpkı bir radyonun FM frekansları gibi düzenli ve önceden planlıdır. Bu da yüce Kudret’in, yüce Yaratıcı’nın gücüdür.

His dalgaları, kimin bu dalgalara karşı alıcısı varsa onu kendine çeker. Sonra aşık sevdiğinin yoluna düşer. Belki yüzlerce kişi arasından sevdiğini bir anda seçer. Onu silueti artık beynine ve gönül kafesine iyice yerleşmiştir. Gönle yerleşen sevgi ve aşk çip gibidir; başka boyuta formatlanamaz, hakkında yorum yapılamaz.

Sevdiği insanın istikametine doğru hislerinin rehberliğinde farkında olmadan yürümek, onunla apansız karşılaşmak, onunla yüz yüze gelmek… Bütün bunlar tesadüfün eseri değildir; bu tesadüf denilen şeylerde bir tılsım, bir mana ve bir hakikat gizlidir. Bunun adına çoğu kez altıncı his denilmiştir. Fakat aşkta sadece altıncı his yoktur. Yedinci his, sekizinci his, hatta on altıncı his dahi vardır. İşte bu hisler ve çekici dalgalar, birbirinin cazibesine tutulanların vücutlarından yayılan iyon ve elektrotların birbirini bulması, birbirini çekmesi ve iyon ve elektrotların birleşmesidir.

Sevgi hisleri çok kuvvetli olunca, birbirini çeken dalgalar, çiftlerin bütün varlığını sarar. Onları mutlulukla büyüler, gizemli bir sarhoşluk verir. Artık aşıklar birbirinden başka bir şey görmez, duymaz ve anlamaz olurlar.

Aşk Dalgaları

Dalgaları Birbirini Çekmeyenler: Bu tür insanlar (kadın ve erkek) birbirlerini umursamaz ve birbirlerine hiçbir yakınlık duymazlar.

Dalgaları Birbirinden Kaçanlar: Birbirini soğuk görür, hatta birbirlerini antipatik hissederler.

Dalgaları Birbirini Çekenler: Birbirlerinden zevk alırlar. Samimi bir yakınlık ve sempati hisleri oluşur. Bu durum, “Yıldızımız barışık” ya da frekansım uyuşuyor gibi deyimlerle ifade edilir. Bu tür insanlar seksapeldir; yani hissi ve cinsi uyumluluk gösterirler.

BEDENDEKİ AŞK

Zevk ve eğlencenin hakim olduğu bir yuvada aşkın bahşettiği mutluluk kat kat artar. Saadeti ailesinde arayan kişi huzuru peşinde koşturur. Karşılıklı sevgi, ruh ve fikir birliği, inanç ve güven, tatlı dil, güler yüz, feragat ve uysallık, birbirine aşık çiftler arasında saadetin kapısını aralayan anahtarlardır. Bunları benimseyenler, hayallerini dolduran büyülü saadet ve huzura kavuşurlar.

Tolstoy “Aşk iffetle birleştiği zaman anlam kazanır.” derken, cinsel birleşmenin gizemli yakınlığını ifade etmiştir. Ruhsal aşk kendisini fiziki aşkla birleştirdiği zaman, hayatın tüm renk ve güzellikleri ortaya çıkar. Ancak, fiziki aşkta ahlâki ilkelerin ciddiye alınması gereklidir ve huzur da zaten böyle elde edilir. Aşkta ruhsal doyum noktasının basamağı olan fiziki doyum, nihai bir bitiş olmayıp bilakis bir ahenktir. Fizyolojik zevk, ateşli istek kadın ve erkekteki güçlü duygular olup, sevginin önündeki negatif bariyerleri kaldırır.

Bu meşru zevkte kadın-erkek bütün varlığını ortaya koyar, tek bir vücut haline gelir. Tohumları birbirine eklenir, birleşirler; yani “hayat” olurlar. Hayat ise bu aşkın sembolü ve hakikatidir. Çünkü yeryüzünün devamlılığı, ruhsal aşkın sonucu olan fiziki aşka bağlıdır. Sevgiyi de yine bu yakınlık örer; kadın-erkek, hayallerinde yaşayan büyülü saadetlere ancak bu zevkin doruklarında erişir, birbirlerine bu yolda kavuşurlar. İlahi güç, bizlerin en büyük ve en kutsal eğlencesi olan sevimli yavruları bu aşk ile yeryüzüne gönderir.

Nasıl ki yayı tutmayı, tek basmayı, nota ve ahengi bilmeyenin elinde bir keman hiçbir şey ifade etmez ve bunları bilenin parmaklarında yaydan neşe ve coşku tüterken ruhlar da bu ahenkle raks ederse, ruhsal ve fiziki aşkta da yalnız aşkın ifade ve ilmini bilenler bunun haz ve huzurunu duyar, bununla sever ve sevilirler.

Ribbing, fiziki aşkın belli bir terbiye neticesinde hayat bulması gerektiğine dikkat çekerek şunları söylüyor:

“İnsanlığın refahına ne kadar çalışır, bu yolda ne kadar gayretler, fedakârlıklar yapılırsa yapılsın, eğer cinsi yakınlığın bilgi ve terbiyesi verilmezse hiçbir şey yapılmamış demektir.” İLAHİ AŞK

Aşıklar Deli Divane Olmuşlar”

Aşkların en üstünü yaradan aşkı olarak görülür. Birçok insani aşk kişiyi ilahi aşka taşımıştır. Bu aşıkların his dünyaları kuvvetlenmiş, maddeye önem vermemişler ve sonunda da kendilerini yüce kudretin merkezinde bulmuşlar. Saf aşktır bunlar; soyut dünyalarında aşka şehvetle bakmazlar. Örneğin dünyaca ünlü dillere destan aşklar vardır: Ferhat ile Şirin, Leyla ile Mecnun, Kerem ile Aslı. Bunlar cennetlik aşklardır.

Yunus Emre’nin ve Mevlana’nın aşkı ilahi aşktır. Onlar için Yaratıcı’ya olan sevgi maddenin ötesindedir. Bu aşka çile çekilere ulaşılır. Bedenin çektiği acılar sonunda bedenden ve benlikten geçilir, Yaratıcı’ya ulaşılır. Bu, sözlerle tarif edilemeyecek bir varıştır. Hakka kavuşan Hak aşığı, aradığını bulmuş, Tanrı’da yok olmuştur.

Yunus Emre, aşka dair şu sözleri ifade etmiştir:

Ne varlığa sevinirim ne yokluğa yerinirim

Aşkın ile avunurum bana seni gerek seni

Aşkın aşıklar öldürür aşk denizine daldırır.

Tecelli ile doldurur bana seni gerek seni

Hz. Mevlana Konuşuyor: “Ey Aşıklar, Aşıklar!”

Ey aşıklar, ey aşıklar! Aşkım başıma vurdu, bir yandan hayran, bir yandan çılgınım. Ben ne utanmaz bir aşığım ama…

Beni burada gördüğünüze bakmayın, ben gerçekten öteki alemdeyim. Ne aşağıdayım, ne yukarıda… Ben göğün yedi kat üstündeyim. Hata etmeyenim ben. Sırtlarında gökleri taşıyanlara haber ver. Ben bu aleme gelmeden önce de vardım. Aşk sahnesi, iki dünyadan da müsaderede bulunmada, zorla aldığını çekip götürmede. Fakat bu çeşit müsadereye gözümü de rehin kodum ben, gönlümü de…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız