AŞKIN FİZYOLOJİSİ

0
931

Lilay Koradan

www.gencgelisim.com

Aşığın davranışlarında gözlemlenen değişikliklerin kökeninde fizyolojik süreçler belirleyici rol oynuyor. Aşk mevzu bahis olunca ırk, din, kültür farklılıkları ortadan kalkıyor. Aşıkların beyinlerinde benzer fonksiyonlar meydana geliyor ve dolayısıyla dünyanın her köşesinde aşıklar aynı davranış biçimlerine bürünüyorlar. Bulunduğunda karşı konulmaz bir neşe, haz ve mutluluk veren aşk, yemek, içmek gibi doğal ve yaşamsal bir dürtü. Aşka yakalanan insanların Fonksiyonel Magnetik Rezonans Tomografisi ile Görüntüleme teknolojileriyle (FMRI) çekilen beyin fotoğraflarına göre, beynin çeşitli bölgelerinde belirgin değişiklikler meydana geliyor. İlişkiler yerine oturdukça söz konusu değişiklikler farklı alanlara kayıyor. Aşk ateşi közlenip yerini sevgi ve güvene bırakınca, uzun süreli beraberliklerde beynin bambaşka bölgeleri baskın rol oynuyor.

Aşık olacağınız insanın fiziksel ve kişisel özellikleri 2-8 yaşları arasında belirlenerek, birer data veya done olarak kodlanıp istifleniyor beyninize. Sonra bu özelliklere sahip insanla karşılaştığınızda otomatik olarak bir yöneliş gerçekleşiyor. Aşkın ilk evrelerinde uyanıklık halinin % 90’ı sevilen düşünülerek geçiriliyor. Ondan gayrısını görmez, istemez oluyorsunuz. İştahınız kesilirken dikkatte aşırı bir yoğunlaşma gözleniyor. Enerji artışı, hiperaktivite, sevdiğini kollama, kıskanma hayvanlarda ve insanlarda görülen aşkın ortak özellikleri arasında yer alıyor. Tüm bunlar romantik aşkın fizyolojisi dahilinde vücudunuzda bulunan dopamin, nöropinefrin ve seratonin isimli kimyasal maddelerinin miktarına bağlı olarak şekilleniyor. Örneğin ilk iki madde yükseldiğinde, enerji ve heyecan artışı, uykusuzluk, hiperaktivite, iştahsızlık durumları ortaya çıkıyor. Vücudunuzdaki seratonin azaldığında ise saplantısal olarak bir şeye(aşık olduğunuz kişiye) bağlanıyorsunuz. Orta beyinde bulunan Beta-feniletilamin(FEA) maddesi ise aşık olmayı tetikliyor ve çikolatada bol miktarda bulunuyor. Kötü bir haber ise antidepresanların bu maddeyi yok ettiği yolunda.

BİTKİLER VE HAYVANLAR ALEMİNİ SARAN AŞK

Hayat bir hisler yumağıdır. Sevgi, şefkat, yuva ve tüm güzellikler bu his yumağının kıvrımlarıdır.

Hayattaki akışkanlık o kadar cezbedicidir ki, aşk sadece insanlarda görülmez, hayatta hareketlilik gösteren tüm canlılarda varlığını hissettirir. Bitkiler ve hayvanlar da birbirine yaklaşır, sarılır, öpüşür, birleşirler.

Çiçek, bahar, meyve, tohum ve toprak bitkilerin aşkıdır. Arılar meşk eder, kuşlar cilveleşir, birbirine kur yapar, kumrular koklaşmayı, güvercinler öpüşmeyi iyi bilir. Onlar bunu aşk hisleriyle yaparlar.

Karıncalar birleşme öncesi düğün alayı yaparlar. Kediler aşk oyunlarını bilir, saatlerce sevdalaştıktan sonra birbirine yaklaşırlar. Dişi kedi, etrafını saran bir sürü erkek kediden beğendiğini alır, gider. Bunlara sebep aşkın tüm canlı bedenleri saran evrensel mahiyetidir.

Gerçekten de hayatta birbirine aşık olan, gönül veren hayvanlar var. Kazların, aşık olduğu hayat arkadaşı için ölüme gittiği görülmüştür. Ölen bir kazın arkasından, aşığı da kendisini öldürmektedir. Bu, hayvanların birbirine olan bağlılığın ve sevginin sembolüdür.

Hayvanların bazısı kara sevdalı gibi aşıktır, sevdiğinin her sözüne değer verir. Örneğin ördek, dişisine düşkündür; onun her emrine kul olur. Oysa bazı maymunlarda erkek, aşık olduğu dişi üzerinde hakimiyet alanına sahiptir.

Hayvanlardaki aşkın sebep olduğu davranış şekilleri insanlardakiyle büyük benzerlik gösterir. Dişisini kıskanan hayvanlar çoktur. Bu da aşkın baş döndüren sonucudur. Mesela maymunlar bu konuda başı çeker; bazı cinslerde erkeğin birkaç dişisi olur. Bunlardan biri baştır ve erkeğine asla ihanet etmez. Müthiş bir tutkuyla aşkına bağlıdır. Bu gibi çok dişili olan maymunların yanına bekar maymunlar da sığınır. Bu hal birçok kıskançlıklara sebep olur. Dişiler fırsat bulunca hemen bekar maymunların kollarına atılır. Erkeği yakalarsa, köpürür, alabildiğine haykırır. Yalvarır, yakarır; pişman olduğunu anlasın diye başını taşlara vurur. Erkek dişiyi hırpalarsa da bütün hıncını çapkın maymundan alır. Geyik ihanet eden dişiyi tekmeleyerek kovar. Leylek gagalayarak öldürür.

Aşk duyguları nasıl ki insanların bazılarında diğerlerine göre daha hararetlidir, hayvanlar arasında da aynı şeyin geçerli olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle maymunlar, aşık oldukları genç ve güzel kadınları kaçırabilir, onlara romantik yaklaşma ihtiyacı hissedebilir. Bu yüzden evde maymun beslenmesi tavsiye edilmez.

Belki de aşkı en güzel yaşayanlar kuşlardır. Çünkü onlar ömürlerini tek bir eşle geçirirler. Bir dişinin birkaç erkeğe birden dişilik etmesi hayvanlarda pek sık rastlanan bir durum değildir. Dişi kendini en kuvvetli erkeğin kollarına bırakır. Yuvaya bağlanmak, dişisini oyalamak, yavru sevmek ve kollamak kuşların yaşamının son derece incelik arz eden bir yönüdür.

Eski Mısırlılar, kartalı, ana-baba sevgisinin sembolü olarak görmüşlerdi. Onlara göre anne-babalık yavrulara duyulan aşktır ve gökler kadar yüce bir değerdir. Kartal yavrularını sever, onlara yiyecek bulma telaşındadır. Yüksek yalçın kayalara kurduğu yuvasına yaklaşanları geri püskürtür.

Bülbül, yuvasını mutlu etmeye, eşini eğlendirmeye çalışan ince duygulu bir aşıktır. Yavruları dünyaya gelince onlara aşkla bağlanır, besler ve kollar.

Aslanda aşk bir başkadır. Dişisine son derece bağlıdır, ona saygı duyar. Dişinin aradığı, istediği erkektir. Yuvasına gelince dişisini görmek ister. Bulamazsa içeri adım atmaz. Dişisinin dönüşü uzarsa gürleyerek onu arar. Yani aslanın aşkı Ferhat’ın, Şirin’e kavuşması gibi bir şeydir. Erkek aslan, avının en güzel parçalarını dişisine ayırır. Önce dişisine yedirir, o doymadan kendi yemez. Dişisini uyutmadan kendisi gözlerini yummaz.

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız