Mutlu Bir Beraberliğin Sırrı

0
1137

Geçen iki sayımızda önce erkeklerin ve sonra kadınların çapkınlıklarından söz ettik. Şimdi kimi okurlarımız yazarınız bendeniz Sevda Türküsev için şunları düşünmüş olabilir: Bu kadın bunları neden yazıyor neden bu kadar ilgileniyor bu konuyla Amerikayı yeniden keşif ettiğini mi zannediyor.”

Sevda Türküsev
sevda_turkusev@hotmail.com

 

 

Tabi ki hiçbir şeyi yeniden keşif etmiş değilim sadece benim bu zamana kadar değinmek ve gelmek istediğim konu, kadın-erkek ilişkilerini farklı bir boyuttan incelemek ve kadının toplumdaki yerini biraz daha farklı bir biçimde gözler önüne sermek.
Aslında kadın doğmak ve sonrasında kadın olmak ve daha da sonrasında kadın yaşamak gerçekten de çok kolay bir iş değil, nedenine gelince de bu gün biz kadınlar birtakım sıkıntılar yaşıyorsak gene bu sıkıntıların sorumlusu bizleriz. Belki farkında değiliz ama biz kadınların erkekler tarafından aldatılmaları, hor kullanılmaları, dayak yemeleri, ezilmeleri, itilmeleri kakılmaları, sırtlarına onlarca yük yüklenmesinin yegane sebebi biz kadınlarız.
Şimdi çoğu kadın okuyucularımız bana kızacaktır, fakat şöyle bir kendimizi, annelerimizi, gözden geçirecek olursak göreceğiz ki, bu hakimiyeti ve bu selahiyeti erkeklerin eline zaten biz kadınlar veriyoruz.
Daha küçük yaşlarda kız ve erkek çocuk arasındaki cinsiyet farklılığı aile içinde anne tarafından o kadar etkili bir şekilde empoze edilir ki çocuklara, haliyle erkek çocuk serbest her hakka sahip erkek olmasıyla lider doğar ve lider büyür. Erkek çocuğun namus kavramı annesinin bacısının namusunu koruması üzerine şekillenir, fakat kız çocuğunun namus kavramı sadece ve sadece kendisini koruması üzerine kurulur.

Yanlış mı diyecek olursanız, insanın tabi ki kendisini koruması olması gereken bir şeydir.
Fakat tezat erkeğin hiçbir şekilde kendini koruma ihtiyacı hissetmeden büyütülmesi, ilerleyen senelerde her şeye hakim ve haliyle küçük yaşlarda kız kardeşine hakim, evlendiğinde karısına hakim, sonrasında kızına hakim bir şekil oluşturmaktadır.
Bu yetişme tarzını aile içinde yüzde  seksen anneler belirler ve kız çocukları kapalı bir kutu olarak büyür.

Biz kadınlar şunun şurasında son on yıldır biraz gözlerimizi açmaya başlamadık mı!
Gene bugün çok sesimiz çıkıyor diyebilir miyiz? Hayır diyemeyiz. Daha çok senelerin geçmesi lazım.
Yani sevgili hanımlar aslında bugün ayağıma takılan taşları kendimiz yolumuza döşedik uzun yıllardır. Halbuki iki cinsin bir birine ne kadar ihtiyacı olduğunu nasıl göz ardı edebiliriz, ama didişiriz de didişiriz.
Kadınların ve erkeklerin aralarındaki şu çözümlenmez “kim haklı kim haksız” meselesi yıllardır devam ediyor ve bence de daha uzun yıllar devam edecek.
Erkeklere sorduğunuzda kadınların bitmez tükenmez isteklerinden şikayet ederler, kadınlara sorduğunuzda ise erkeklerin hiçbir isteklerine doğru düzgün cevap vermediklerini ve en önemlisi de her iki cins de kendilerinin anlaşılmadığından dolayı sızlanır dururlar.
Sızlanmasına sızlanırlar ama nedense her iki cinste sızlanmak yerine kendilerini gözden geçirmeyi pek akıl etmezler.
Kadın erkek ilişkilerinde denge unsuru diye bir şey yoktur veya bu kadar acımasız olmayalım da denge unsuru çok nadir sağlanabilir diyelim. Yani denge nedir? Her iki tarafında aynı veya yakın ölçülerde vermeleri ve almalarıdır. Ama maalesef sadece bizde değil dünyada adet ya kadın çok verir erkek almaya alışır ya da tam tersi erkek verir kadın almaya alışır, fakat bu ikinci ihtimal genelde çok azdır çünkü genellikle kadınlar verir erkeler alır, alışır. Gördükleri muameleye öyle bir alışırlar ki kendileri için çok doğaldır artık bu yaşam tarzı.
Kadının doğasında zaten anaçlık olduğu için erkek istese de istemese de zaten vercektir, fakat şunu özellikle belirtmek istiyorum kadınların tek derdi ne biliyormusunuz verdiklerinin karşılığında sevgi ve şefkatten başka bir şey değil.
Evet bakın bugün en kuvvetli kadının bile karşısındaki erkekten istediği kendisini sahiplenmesi, koruması, gözetmesinden başka bir şey değil, tabi feministleri bu gruba katmıyorum, fikirlerine saygı duyuyorum ama benim mantaliteme göre feministlik kavramı hayal ürünü, ego tatmininden başka bir şey değil.
Yani kadın ve erkek kişilik savaşına girdikleri anda cinsiyet kavramı ortadan kalkıyor ve iki cinsin istekleri eşdeğer hale geliyor. Halbuki iki cinsin istekleri aynı olmaz, kendilerinde bulunmayan farklılıklar insanları bir araya getirir ve farklılıklar caziptir her zaman. Evet en kuvvetli kadın bile bir erkeğin kolu kanadı altında olmayı sever ve bu çok da hoşuna gider.
Bu yüzden sevgili erkekler hep yanılıyorlar kadınların hep maddi konularda mutlu olabileceklerini zannettikleri için     ilişkinin veya evliğin ilerleyen zamanlarında duygusallıklarını bir kenara kaldırıyorlar.
Halbuki her güzel hediyenin veya bir insanın en çok istediği bir şeyin bile hevesi zamanla geçer, hiçbir kadın kendisine alınan pahalı bir hediyenin heyecanını yıllar sonra hatırlamaz ama sevdiği erkeğin sevgi ve şefkatle dokunmasını öpmesini yıllar sonra bile hatırladığında içi bir hoş olur, kulakları kızarır, karnına o sebepsiz ağrılar girer.
İşte beyler sonuçta kadınlara ağrılar, sancılar çektirirler ama hep yanlış ağrılar çektirirler, bu küçük karın ağrılarıdır kadınların erkeklerden beklentileri, sebepsiz bir öpüş, gece kollarında uyumaktır kadının istediği. Hele bir de saçlarını okşarsa sevdiği daha ne ister kadın Allahtan.
İnanın bana kadınların yüzde doksan dokuzu bu duygularla var olur ve bu duygularla yaşar.
Başlarda da belirttiğim gibi biz kadınlar çocuk yetiştirirken erkekleri pohpohlayarak bu işi yaptığımız için başımıza çıktıkları için hiç sızlanmamamız lazım.
Bu yüzden kadınlar yeni nesil çocuklarını yetiştirirken daha bilinçli ve akıllı davranmalıdır diye düşünüyorum. Çünkü şu unutulmamalıdır ki bu zaman kadar ve önümüzdeki yirmi yılın beylerinin hayat felsefeleri şudur:

ERKEKLER İNANDIĞI GİBİ YAŞARLAR, KADINLAR YAŞADIKLARINA İNANIRLAR.
Erkek kadına ne verirse kadının dünyası odur ve en ufak bir olumsuzlukta biz kadınların dünyası yıkılır. Erkelerin beklentilerininse sonu yoktur, bu her konuda böyledir bu yüzdendir ki erkekler kadınlardan daha hırslı ve azimli olurlar (tabi istisnalar kaideyi bozmaz).  Ve erkeler şu anlattığımız yetişme tarzınından dolayı da hep doyumsuzdurlar, ne paraya ne işe ne de kadına doyarlar bu yüzden de erkekler hep aldatan, kadınlar da hep aldatılan tarafta olmuşladır.
Bunun sebebi de şudur:
ERKEKLER HEP DAHA GÜZEL KADINLARA AŞIK OLURLAR, KADINLAR AŞIK OLDUKLARI ERKEĞİ TEK GÜZEL OLARAK KABUL EDERLER.
Bu işin sonu ne olur derseniz bence bu kadın-erkek arasındaki kavgalar, istekler, bekleyişler dünyanın sonuna kadar devam edecektir. Erkekler bence aldatmaktan vazgeçmeyecek, bazı kadınlarda onlara inat aldatacaktır.
Nesi güzel, nesi iyi, nesi adaletli?
Hiçbiri… Ya sizce …

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız