“Dürüst olmak, artı bir özellik değildir. Dürüst olmak, bir insanın nefes alması kadar doğal bir davranış olmalıdır. Bir hayatın içine yalan girdiyse, ne olursa olsun eşler rol yapıyor demektir. Mutlu bir yaşam için sağır, dilsiz ve körü oynamak, bir insan erdemi değildir.” diyor Bülent Gündağ Mert.
Konuğumuz, oldukça ilgi çekici bir alanda çalışmalarını devam ettiriyor. Üzerinde çalıştığı konu ne olsa dersiniz? O, yalan söyleyen insanları, kendine özgü yapmış olduğu çalışmalarda kesin olarak tespit ediyor. Bunun için bilimsel araştırmalar yapmış Bülent Gündağ Mert. Bu araştırmalarının sonucunu da bir sistematiğe bağlayan uzmanımız, yalan tespitine en çok ihtiyaç hisseden iki alanda seminer hazırlıklarına başlamış. Biri, emniyet mensupları için, diğeri ise kadınlar için… Bundan sonra eşlerine yalan söyleyen erkeklerin “vay haline!” diyerek sizi bu ilginç söyleşiyle baş başa bırakıyoruz.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
Adım Bülent Gündağ Mert. Samsun’da yaşamaktayım. 8 yıldır kişisel gelişim ve eğitim modelleri konusunda çalışmalar yapmaktayız. Zekâ Tasarım Dükkânı ve BGM Eğitim Danışmanlık adında iki danışmanlık firmamız ve bunun yanında bir yemek ve bir de temizlik firmamız bulunmakta.
Kişisel gelişim çok yaygınlaşan ve Türkiye’de yeni yeni önemi anlaşılan bir dal ama aynı zamanda bu işi çok fazla yapan firma var. Sizin farkınız ne?
Bu işi yapan firmalar var, evet. Bizi bu firmaların çoğundan ayıran özellik ise biz Türk değer yargılarına, yaşayış tarzımıza, bakış açımıza uygun eğitimler yapıyoruz.
Daha açık bir dille anlatır mısınız?
Türkiye’de yazılan kitap ve eğitimlerin çoğu Avrupa kökenli. Avrupa’dan getirilen kitaplar ya çevrilmiş, ya da okunarak yeni bir kitap haline getirilmiş. Bizim çalışmalarımız buna karşı. Almanya’da yaşayan bir genç kızla Van’da yaşayan genç kızın hayata bakışı ve değer yargıları çok farklı. Bizim kültür yapımız Avrupa’ya özentiyle geçse de farklı. O halde Avrupa’dan gelen kalıplar, bizim bedenimize (tabi ki örtüşen yanları olsa da) dar gelecektir. Bu durumu düşünerek Türkiye’de yaptığımız çalışmalarla bize özgü bir kişisel gelişim rehberi çıkarmaya çalışıyoruz.
Şu aralar üzerinde çalıştığınız konu hakkında bilgi verir misiniz?
Yaklaşık 2 yıldır renklerin etkisi, mikro ifadeler ve beden dilinde yalan konuları ile ilgileniyoruz.
Yalan ve beden dili gerçekten çok merak uyandıran bir konu. Ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz, açıklamanız mümkün mü? Ve tabi ki neden bu konu, merak uyandırdığı için mi?
Dünyada yaşayan her insan, kim olursa olsun, hayatının bir evresinde karşısındaki insanın duygularını anlamayı istemiştir. Gün içinde sosyal yapımız gereği birçok kişi ve kurumla etkileşim içindeyiz. Hepimiz biliyoruz ki karşımızdaki insanların her söylediği 5 kelimenin ikisi yalan. Yalan söylemek bu kadar kolay mı? Her insan karşısındakine çaktırmadan yalan söyleyebilir mi? Hayır.
Siz, her insan yalan söylerken belli eder mi diyorsunuz?
Evet, kesinlikle her yalan mutlaka bir iz bırakır. Siz bu izi görebildiğiniz karşınızdakinin yalanlarını anlayabilirsiniz. Aslında düşündüğünüzde bu durumun ne kadar gerçek olduğunu anlayabilirsiniz. Mükemmel bir yapıya sahibiz, öyle bir denge var ki, vücudumuzdaki olması gerekenden fazla ya da az olan bir madde bir sorun olarak dışa vurur. Örneğin tiroit, vücutta olması gerekenden az olursa ciltte kuruluk yapar. Hemoglobin düşüklüğünde renkte beyazlama olur. Doğru söylemek, dürüst olmak doğamızda var. Yalanın, dışarıdan giren bir etken gibi mutlaka bir dışa vurumu olur. Her insanda farklı olsa da mutlaka bir iz vardır.
Bu konudaki çalışmalarınızı okurlarımıza anlatır mısınız?
Şu ana kadar, yaklaşık 100 farklı insana, renklerin onlar için anlamlarını sorduk. Hangi duyguyu ifade ettiğini kaydettik. Bu insanlara farklı yüz ifadeleri gösterdik ve bu yüz ifadelerinde hangi duyguyu gördüklerini öğrendik. En son olarak da yalan söyletip bu görüntüleri kameraya alarak tek tek, saniye saniye inceledik.
Bu incelemelerde neler gördünüz?
Bu incelemelerde gördük ki, bu güne kadar okuduğumuz beden dili kitaplarından farklı düşünüyoruz. İnsanların bulundukları bölge, cinsiyetleri, medeni halleri bile cevaplarında etkili. Gördüğümüz en önemli konu ise kusursuz yalan söyleyebilen hiç kimse yok veya bize rastlamadı.
Bundan sonraki süreçte neler yapacaksınız?
Artık bu edindiğimiz bilgileri paylaşma zamanımız geldi. Şu anda kitabımızı hazırlıyoruz. Bir aksilik olmazsa Mayıs ayında çıkarmayı düşünüyoruz. Bunun yanı sıra Türkiye’de farklı illerde iki seminer programımız olacak. Bunlardan biri emniyet teşkilatına, diğeri ise kadınlara…
İki farklı seçenek! Bunun bir sebebi var mı?
Tabii ki var. Karşısındaki insanın yalan söyleyip söylemediğini en çok merak eden iki grup var; biri polisler, diğeri kadınlar. Eşlerinin yalan söyleyip söylemediğini bilmek isteyen eş sayısı bence yüzde yüzdür. Bir polisin de en önemli sezgisi, karşısındakinin suçlu olup olmadığını öğrenmektir. İşte bizde bu düşünceden yola çıkarak ‘Her insan yalan söyler, ama her yalan bir iz bırakır’ seminer programını hazırladık. Kadınlar ve polislerden başlayarak Türkiye’de birçok eğitim vereceğiz.
Bu eğitimler, eşler arasında sorun yaratmaz mı?
Bakın, dürüst olmak, artı bir özellik değildir. Dürüst olmak, bir insanın nefes alması kadar doğal bir davranış olmalıdır. Bir hayatın içine yalan girdiyse, ne olursa olsun eşler rol yapıyor demektir. Mutlu bir yaşam için sağır, dilsiz ve körü oynamak, bir insan erdemi değildir.
Biz başarılarınızın devamını diliyor ve bizimle birlikte olduğunuz için teşekkür ediyoruz.
Ben teşekkür ediyorum.
Selçuk Alkan
www.gencgelisim.com