Bu yaklaşımla; kendimize veya çevremize seçenekler vermiyorsak, sorunu bildiğimiz o tek yöntemle çözmeye kalkıyorsak, hakikaten işimiz zordur.
Örneğin bağırarak çocuğunu susturan baba gerçekten elindeki tüm seçenekleri, hele ki doğru seçenekleri kullanmıştır diyebilirmiyiz? Elbette diyemeyiz. Ama kendisi için en rahat, en zahmetsiz, en kısa, en iyi seçeneği kullanmıştır.
Eşiyle tartışmayıp, sessizce içine kapanan ya da döven veya evi terk eden birey, sizce tüm seçenekleri zorladıktan sonra mı bu kanaate varmıştır? Maalesef hayır.
Seçenekler her zaman yeni olanaklar yaratır.
Kendi doğrumuzun en doğru ve en iyisi olduğu saplantısından kurtulup, kendi bildiğimizin olması gereken tek yöntem olduğu takıntısından çıkıp, esnek davranabilmeyi başardığımızda karşımızda başka seçenekler olduğunu da algılarız.
Seçme olanağı varsa, bir sorunu değişik boyutlarıyla görebilir ve çeşitli çözümler arayabiliriz. Yaratıcılığın ve değişimin önünü açarız. Ama tüm olasılıkları yaşantımızın dışında bırakacak şekilde kendimizi izole etmişsek ve tek seçeneğe mahkum etmişsek, elbette seçeceğimiz bir şey de yoktur.
Yaşantınızda fark yaratabilecek olasılıkları; “Bunu istemem.”, “Bu olmaz.”, Bu hoş değil.”, “Bu işe yaramaz.”, Bu tatmin edici değil.” gibi söylemlerle elerseniz, alternatifleriniz sınırlanır. Ve öyle bir nokta gelir ki, tüm seçenekler yok olup gittiğinden, en kötü seçeneği kabul etmek zorunda kalırsınız.
Z.Müge Kasaroğlu
www.gencgelisim.com