Onur Sargın
Arkadaşlar, sevgili okuyucular selamlar hepinize. Saatlerimiz gece yarısına yaklaşırken bu satırlar içimden dışarıya dökülüyor. Zihnimde biçimlenip parmaklarımla ve klavyenin tuşlarıyla ekrana geçiyor. Ve işte şimdi de karşınızda, kâğıdın üzerindeki yazı olarak duruyor. Dönüşümü fark ettiniz mi? Elbette J. Bunda fark edilmeyecek ne var! Ne saçma ve basit bir soru! Peki, dönüşüm sadece şu yazı denen şeyle mi sınırlı? Konuyu nereye getirmeye çalışıyorum, sinsi ben J. Ne çok gülücük koydum yazının şurasına kadar. Tamam, bundan sonra yok. Hayatta başka neler dönüşebilir, dönüşüm geçirebilir? Mutsuzluğumuzu dönüştürebilir miyiz? Para durumumuzu? Arkadaş ilişkilerimizi ya da ilişkisizliğimizi? Yalnızlığımızı? Bunları dönüştürebilir miyiz? Böyle bir olasılığa açık mıyız? Böyle bir olasılığı kabul edebilir miyiz? Edebilir misin?
Mutsuzluğunun mutluluğa dönüştüğünü hayal edebilir misin? Mutluluk sana kendini güvende hissettiriyor mu? Ya da suçluluk duygunun, utancının, kendine yönelmiş sevgiye dönüştüğünü hayal edebilir misin? Sence bu güvenli mi? Sence, kendini affetmek, kendine sevgi vermek güvenli mi? Gerçekten bu dönüşümü yaşamak istiyor musun? Hayatındaki tüm şikâyetlerin, şükre dönüşmesinin üstesinden gelebilir misin? Bu riski alabilir misin?
1
Enerji Oyunu
Diyelim ki sabah 40 birim enerjiyle uyandın. Daha yataktan kalkmadan beş dakikalık bir nefes uygulaması yaptın. Enerjin oldu 50.
Yataktan kalktın. Hemen yatağın başında çaprazlama ve üçlü canlandırma vuruşu yaptın. Ve enerjin çoktan 55 oldu bile.
Lavaboya doğru yürüyorsun artık. Bu sırada, hayatta sahip oldukların için şükrediyorsun. Pi-ki’yi öğrendiğim için şükrediyorum. Sapasağlam bedenim olduğu için şükrediyorum. Bana gelen para için şükrediyorum. Sevmeyi ve sevilmeyi bildiğim içim şükrediyorum. Yürüyebildiğim içim şükrediyorum. Gözlerim görüyor, bunun için şükrediyorum. Nefes alabildiğim içim şükrediyorum. Enerjin oldu 70.
Lavaboda işini bitirip odaya geri dönüyorsun. Cd çalara hoş bir müzik koyuyorsun. Biraz kıpırdatıyorsun bedenini. Bu sırada enerjin 75′i buluyor.
Kahvaltı hazırlamaya başlıyorsun kendine sonra. Dolabı açıyorsun. Yiyecekleri, içecekleri görüyorsun dolapta. Ve şükrediyorsun yine. Yiyecekler ve içeceklerin varlığı için şükrediyorum. Onları satın alabildiğim için şükrediyorum. Buzdolabının kapağını açabildiğim için şükrediyorum. Buzdolabımı çalıştıran elektrik için şükrediyorum. Elektrik faturamı ödeyebildiğim için, sevgiyle ödediğim için şükrediyorum. Buzdolabının kapağını açabildiğim için şükrediyorum. Kollarım için şükrediyorum. Yiyecekleri, içecekleri gören gözlerim için şükrediyorum. Onların tadını alabildiğim için şükrediyorum. Enerjin 90′ları buluyor bu arada.
Sonra buzdolabından yiyecekleri çıkarıyorsun. Masaya koyuyorsun teker teker. Yemeye başlıyorsun. Salam yiyorsun biraz, beyaz ekmekle. Çayına 3 şeker atıyorsun, beyaz şeker.
2 gün önce yaptığın kurabiyelerden atıyorsun ağzına birkaç tane. Unlu mamulleri zaten çok seversin. Çay bitince de, dün geceden kalmış, şişenin dibindeki light(!) kolayı yudumluyorsun. Ve masadan kalkıyorsun. Artık işe gitmeye hazırsın. Yalnıııııııız, enerjin ne âlemde onu sormadın. Çoktan 50′lere indi bile.
2
Soru
En son, kimi takdir ettin?
3
Söz
“Davranışlarımız, kelimelerimizden daha güçlüdür.” Debbie Ford