Matematik bireyin belli bir eğitim sürecinden geçtikten sonra belirli bir zaman aralığında kendi kendini yetiştirerek kazanacağı becerilerin bütünüdür.
Bu beceriler kısa süreli değil bazen uzun yıllar alabilir.
O halde matematik hayatın devamında bir yaşam biçimidir denilebilir. Çünkü yaşamın her safhasında farklı figürler ile karşımıza çıkan aşılması güç bir engel gibi gösterilmekte ve kişiler tarafından zorluğundan bahsedilmektedir.
Birey henüz çocukluk çağında iken bu süreç başlar ve ilköğretim yıllarında kendini iyice hissettirir. Her aile çocuklarının hemen saymayı öğrenmesini ve ilerde matematiğe ilgi duymasını isteyerek maratonun bu şekilde başlamasına katkı sağlar. Artık uzun bir yolculuk başlar matematik diyarına doğru. Bu yolculukta çeşitli engeller ve sıkıntılar çekilecek bazen de sevinçler yaşanacaktır.
İnsanoğlunun dünyaya gelişinden itibaren hayatın her safhasında karşımıza çıkmakta, yani yürürken attığımız adımda, elimizi havaya kaldırırken, bir binanın inşaatında, bir meyvede, bir sebzede, hatta ve hatta yediğimiz içtiğimiz her şeyde bir matematik vardır. Bazen aklımıza gelir, bir bardağın neresinde matematik vardır diye, bardağa yandan baktığımızda bir silindir, tabanına baktığımızda ise bir daire vardır. Bu nedenle matematik bir yaşam biçimi denilebilir.
Ben burada sizlere matematiğin hayatımızdaki yerinden ziyade eğitim sürecinde bir öğrencinin matematik diyarına yolculuğundan bahsedeceğim.
Bu yolculuk kişinin öğrenme becerilerini artırırken anne ve babaya da vazifeler düşmektedir. En basitinden diyelim ki anne bezelye yemeği yapacak çocuk ise annesine benimle oynar mısın diye teklifte bulunsa anne bekli de henüz sırası değil deyip onu tersleyecek ve yeni şeyler öğrenmesine engel olacaktır. Diyelim ki anne onu terslemedi yanına çağırdı. Bezelyeleri kabuğundan çıkarırken birer birer sayarak onun yeni şeyler öğrenmesine katkı sağlayabilir.
Bir öğrenci düşünün ki ilköğretimin ilk kademesine kadar sadece sayıları belirli bir yere kadar sayabiliyor. İlk kademe başladığı anda artık matematik serüveni başlar ve sayıları birer birer saymanın yerine ikişer ikişer bazen de beşer beşer de sayarak kabiliyetini artırmaktadır.
Her geçen gün bu sürece yenileri eklenmekte ve geniş bir kapsama alanı oluşmaktadır. Bu kapsama alanında ise konular ve konuların çeşitleri yer almaktadır.
İşte bu süreçte
“MATEMATİK ASLINDA KORKULASI BİR DERS DEĞİL SEVİLESİ KONULAR BÜTÜNLÜĞÜDÜR.” demek daha doğru olur.
Günümüzde öğrenciler matematiği sevmediğini ve matematiği anlamakta güçlük çektiklerini ifade ederler. Buradaki en büyük yanlışlık birkaç konuyu öğrenemediği için bunu bütüne mal etmekte ve “Ben Matematiği Sevmiyorum, Anlayamıyorum, Çalışıyorum Ama Olmuyor, Demek ki Matematik Zekam Yok” gibi kelimeler mırıldanmaya başlar.
Enistain “ÖN YARGIYI PARÇALAMAK ATOMU PARÇALAMAKTAN DAHA ZORDUR.” der. Bu ise kişinin önyargılı bakmasına sebep olup başta pes etmesine sebep olur.
Bizler bu süreçte öğrencileri matematiğe ısındırma ve öğrenme teknikleri üzerinde duracağız.
FARKLI BİR BAKIŞ AÇISIYLA MATEMATİK DERSİNDE BAŞARISIZLIĞIN NEDENLERİ.
Bir önceki yazımızda da belirttiğimiz gibi günümüz de öğrenciler arasında ’’ ben matematiği sevmiyorum, zor bir ders olduğu için içimden çalışmak gelmiyor, çalışıyorum ama olmuyor, sayısal ifade ve sembollerden kafam karışıyor gibi ifadelerle matematiğe karşı olan bakış açılarını göstermekte bu ise matematiğe karşı önyargılı bakmasına neden oluyor.
Bu tarz bir bakış açısı hem kişinin kendisine zarar verir hem de çevrede bulunan arkadaşlarına zarar vermekte onları da bu kervanın içine katıp onlarda da olumsuz düşüncelerin oluşmasına neden olmaktadır.
Bir öğrencinin gerek matematik dersinden gerekse diğer derslerden soğumasına neden olan bazı faktörler var bunların bazılarını şöyle sıralayabiliriz.
Çevre Faktörü
Aile Faktörü
Medya Faktörü
Öğretmen Faktörü Şimdi sırası ile bunları inceleyelim.
Çevre Faktörü :
İnsanlar arasında matematik zordur diye bir anlayış hakimdir. Aslında bu zorluğu körükleyen ve itici gösteren nedenlerden biri öğrencinin bulundu çevredir. Yetişkinlerin bir öğrenci ile karşılaştıkların da sürekli bu işin zor olduğundan bahsetmesi ve matematiksel yanıltmalar ile soru sorarak çeşitli aldatmacalar yapması bazen kişinin iyice ümitsizliğe kapılmasına sebeb oluyor. Ben bu meselenin daha çok kırsal kesimlerde olduğunu düşünüyorum. Hatırladığım kadarıyla henüz 6 veya 7 sınıfta iken çevremdekiler bana ’’ bir sepette 60 yumurta var altı çıkınca kaç kalır ( ya hepsi yere düşüp kırılacak yada 60-6= 54 kalır diyeceğim ama hangisini demeli sizce), 1 kilo altın mı ağırdır 1 kilo pamuk mu daha ağırdır ( Soruyu soran acaba bilmiyor mu? Kiloları birbirine eşit ) gibi sorular soruyorlardı her ne hikmet ise o yıllarda matematiği hiç sevmezdim hele birde böyle gıcık sorular sorulunca matematiğe ilgim ve alakam kalmamıştı. Demek ki biz yetişkinler bazen farkında olmadan karşımızdaki kişiye zarar verdiğimizi düşünemiyoruz.
Birde olaya şu açıdan bakalım; Çevremizdeki insanlar bazen ben senin gibiyken çok okumak istedim ama olmadı o zaman bende matematiği anlayamıyor idim diyerek karşıdaki kişide şöyle bir intiba uyandırıyor demek ki o zamandan bu zaman değişen hiçbir şey yok diyerek bende sorun yok bu ders zormuş diyecektir.
O halde siz siz olun kişilerin matematiğe karşı önyargılı bakmasını engelleme adına onlara bu dersin zorluğundan ziyade kolay bir ders olduğunu istese yapabileceğini ifade edin.
Aile Faktörü:
Burada aileye düşen en büyük görev evlatlarının bu dersi başaramadığından dolayı suçlaması değil ona yardımcı olması, moral ve motivasyon yönünden sürekli destekçisi olmalarıdır. Nasıl olsa yapamıyor deyip bir kenara atması ve üzerine gitmemesi, öğrencide rahatlamaya neden oluyor ve farkında olmadan ileriki yıllarda öğrencinin korkulu rüyası haline geliyor.
Medya Faktörü:
Bu günlerde birçok dizide öğrencilerin olağandışı görüntüleri gösterilmekte ve en kutsal vazifelerden birini yapan öğretmenlerimizi öğrenciler nazarında küçük düşürmektedir. Bu ise öğrencide, öğretmenine karşı rahat bir davranış sergilemesine ve saygısızca davranmasına neden olmaktadır.
Bir kanal da yayınlanan bir dizi de matematik öğretmeni öğrencilere farklı bir tarz da tanıtılıyor ve sınıfa müfettiş giriyor ( her ne hikmet ise bu tür şeyler hep matematik dersinde karşımıza çıkıyor.) bu sırada derste matematik öğretmeni öğrencilere kendince farklı bir üslup ile ders anlatmaya çalışıyor( anlatıyor demiyorum ) ve müfettiş öğretmenden derse devam etmesi gerektiğini söyler bu sırada öğretmen kendisinin bile çözemeyeceği bir soruyu tahtaya yazar ve olaylar gelişir…Bu dizinin yayınlandığı günün ertesi bir öğrencim oradaki o soruyu bana getirir soruyu görünce dedim ki olur olmaz dizilere bakma deyince öğrenci şaşırdı. Bu sadece bir değil birçok öğrenci tarafından öğretmenine sorulan bir sorudur diye düşünüyorum. Medya yayınlamış olduğu dizilerde öğrencilere olumsuz örnekler vermek yerine öğrencinin ders alabileceği ve matematik veya herhangi bir dersi zormuş gibi göstererek öğrencide olumsuz düşüncelere neden olabiliyor.
Bize düşen vazife bu tarz dizilerle karşılaştığımızda en azından o kanala veya yetkili bir kuruma bu konuda mesaj göndermek olacaktır. Kalitenin artmasını ve öğrencilerimizin güven ortamında eğitim ve öğretimlerini devam etmesini istiyor isek o halde bu işe dur demeli ve bu tür dizileri çocuklarımıza izletmemeliyiz.
Öğretmen Faktörü: Öğretmenlerimizin öğrenci üzerindeki etkisi anne ve babanın öğrencisi üzerindeki etkisinden daha fazladır. Bazen anne ve baba öğrenciye yaptıramadığı bir işi öğretmeni çok rahatlıkla yaptırabilir. Burada öğretmen öğrenciye bir rehber olmalı, başarısını ve derse karşı ilgisini artırması adına öğrenciye yön göstermeli ve takip etmelidir.
Bununla ilgili olarak geçmişte bir arkadaşımın başına gelen bir olayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
Öğretmen arkadaşımız öğrencisini yakın takibe alıyor ve onun hem ders durumunu düzeltmesine hem de onun edinmiş olduğu kötü alışkanlıklardan uzaklaşması neden oluyor. Fakat baba çocuğundaki bu değişikliği fark edemiyor, çocuğuyla az ilgilenmesi nedeni ile öğrencisini tam olarak tanıyamamış. Bir gün öğrencisinin durumunu konuşmak için öğretmen arkadaşımızın yanına gelir ve öğrencinin de bulunduğu ortamda başlar öğrencisinin olumsuz yönlerini anlatmaya baba anlattıkça öğrenci kızarıp bozarır ama öğretmen arkadaş durumu fark eder fakat baba sürekli konuşmasından dolayı da hiçbir şey diyemez.
Bu olay öğrencinin gururunu kırmış ve babaya karşı kinlenmesine sebeb olmuştur. Ben burada dikkati şuna çekmek istiyorum. Öğrenci beklide edindiği bütün kötü alışkanlıklarından öğretmeni sayesinde vazgeçmiş olsa da sırf babasına inat devam edecektir. Öylede olmuş öss giren öğrenci sırf babaya inat olsun diye başarısız olmuş ve bir yer kazanamamıştır. Baba sınav sonrası öğretmen arkadaşımızın yanına gelir ve yaptığı yanlışın farkına vardığını ifade eder ama iş işten geçmiştir çünkü bu durum öğrencinin bir yılına mal olmuştur. Bir yıl sonra öğrenci tekrar sınava girer ve öğretmenin ve ailesinin desteğiyle hukuk fakültesini kazanır.
Demek ki öğretmen faktörünün öğrenci üzerindeki etkisini görmüş olduk.
Öğretmenlerimiz bazen derste öğrenciye matematik dersinin zorluğundan bahsetmekte ve öğrencinin ön yargısını biraz daha artırmaktadır. Öğrenci matematik öğretmeninden ve çevresindekilerden duymuş olduğu aynı tür ifadelerden dolayı artık dersten kopmaya ve başarısız olmaya başlamıştır
Bununla ilgili olarak henüz ilköğretim 3 sınıfa giderken matematik dersinde yaşadığım bir olayı sizinle paylaşayım.Öğretmenimiz derste dört işlem ile ilgi örnek çözecek ve bize kalemleri bırakmamızı söylemişti ben farkında olmadan yanlışlıkla kalemi elime alınca olanlar oldu ve öğretmenimiz bana 2 tane tokat atmıştı. O günü hiç unutamam çünkü o günden sonra hem öğretmenime karşı soğumuş hem de matematik dersine karşı soğumuştum. Her sınava girdiğimde matematik sorularına gelince boğazımda bir gıcıklanma olur ve öksürtürdü. 8 sınıfa geldiğimde ilk kez matematik dersinden soru çözmüş ve öğretenimden aferin almıştım. Bunun üzerine matematiğe karşı ilgim biraz olsun artmış ve yazılıda ilk defa 5 üzerinden 4 almış ve sınıfta nadir 4 alan öğrenciler arasına girmiş ikinci kez öğretmenimden aferin alınca artık matematik benim en sevdiğim ders haline gelmiş ve başarım artmıştı.
Diyeceğim şu ki öğretmenlerimiz öncelikle kendilerini öğrenciye sevdirmeli, branşı itibariyle onları tatmin etmeli ve sürekli yapabilecekleri yönünde motive etmelilerdir.
Sonuç olarak ’’ SEVERSEN ÇALIŞIRSIN, ÇALIŞIRSAN BAŞARIRSIN ’’
diyerek öğrencilere sesleniyor ve öğretmenlerimizden ricam öğrenciye olumsuz ifadeler kullanmak yerine onları kendimizden uzaklaştırmak yerine kendimizi onlara sevdirelim ve bu sevginin karşılı olarak öğrenci derse çalışacak ve çalışmanın karşılığı olarak da sınavlarda başarılı olacaktır.
BAŞARIYA GİDEN YOLDA ALTIN KURALLAR
Öncelikle öğrencilerimiz bu ders hususunda çevrede , ailede, okulda arkadaşlarından duymuş olduğu olumsuz ifadeleri bir tarafa bırakıp ben bu dersi nasıl başarabilirim diye düşünmesi ve kendi kendini motive etmesi gerekiyor. (Buna ise insanın kendinden motorlu olması demektir.)
Bunu bir örnekle açıklayalım; Diyelim ki yüksek bir dağ var ve bizde bu dağın eteğindeyiz . Henüz dağa tırmanmaya başlamamışız. Bu durumda kişi bu dağ çok yüksek ben bu dağa tırmanamam diyip başta önyargı ile bakar ve pes eder ise kişinin gerçek hayatta başladığı bir işte devamını getirememesi veya başta olmuyor diyip bir kenara atması demektir.
BAŞTA YENİLGİYİ DÜŞÜNEN YENİLMEYE MAHKUMDUR.
Sözü bu gerçeği açıkça ifade etmektedir. Kişi o dağa tırmanmaya karar verdiği andan itibaren ilerledikçe yol kısalır, yol kısaldıkça çok büyük gözüken dağ küçülür küçüldükçe zirveye yaklaşılır ve birde bakarız ki dağın zirvesindeyiz. Demek ki bir işe başlarken sabırlı olmalı ve bu sabırla birlikte olumsuz düşüncelerden sıyrılmalıyız.
Sınıfta konu bitiminde öğrencilerime test verdim. Öğrenciler test çözerken bende onların sorulara bakış tarzlarını ve tavırlarını inceliyordum. Bu sırada bir öğrencim dikkatimi çekti yanına yaklaştım ve ne yaptığına baktım sorularla meşgul olmak yerine öylece oyalanıyordu.
Beni yanında görünce sanki çözüyormuş gibi yaptı ve ona dedim ki niye çözmüyorsun oysaki senin matematik dersini karşı ne kadar ilgili olduğunu biliyorum diyince o da bana okulda matematik dersinden nasıl başarılı olduğunu nasıl kopya çektiğini anlatmaya başladı ben lafı değiştirerek testteki sorulara getirdim sözü, testteki sorular ders de çözdüğüm soru tarzlarına çok yakın olmasına rağmen öğrenci çözemiyordu. Sorulardan biri 3-4-5 kuralı ile çözülüyor dedim ki sen hayatında hiç bu kuralı duydun mu? İlk verdiği cevap şaşırtıcı oldu. Sonra tekrar ısrar edince okulda görmüş olabileceğini söyledi. ( gördüm demiyor ) bende dedim ki bu kuralı size iki ders önce vermiştim dememe rağmen öğrenci bunu önemsemiyordu. Maalesef öğrencim bu süreçte işe başlamadan kaybedenlerden olmuştur. Bu şarlanmışlık bu öğrenci için bu gününü etkilediği gibi yarınını da etkisi altına alacak ve başarısızlıklar arkası arkasına sıralanacaktır. O halde gelin yeni bir başlangıç yapalım ve başarılı olma adına aşağıdaki altın hükmündeki kuralları gerçekleştirelim.
ALTIN KURAL;
Okulda göreceğiniz derslerle ilgili olarak ön hazırlık yapın. Bunun bize ne gibi katkısı var diye düşüne bilirsiniz. Diyelim ki bir öğrenci matematikle alakalı bir konuyu önceden hazırlık yaparak derse girer ise ;
· Ön hazırlık yaparken kafasına takılan bölümleri daha dikkatli dinler.
· Derse karşı ilgisi artar
· Derse katılımı ve sorulara cevap vermesi kolaylaşır.
· Anlamadığı bir yeri hemen sınıfta sorarak onu pekiştirir.
· Bilginin kalıcılığını arttırmış olur.
ve böylece o konu ile alakalı anlaşılmayan bir yer kalmayacaktır. Hala kafasına takılan yerler olursa sıcağı sıcağına öğretmenine sormalıdır.
Diyelim ki ön hazırlık yapılmadan derse gidildi. Bu durumda;
Derste dikkatini konuya veremez. Derse karşı katılımı azalır. Derste çok çabuk dikkati dağılır. Konun bir yerini kaçırır ise sonunu getiremez. Derste kafasına bir soru takılınca öğretmenine sormayıp daha sonra çalışınca hallerim diye düşünür, çalışır ama bu da yeterli olmaz. Görüldüğü üzere ön hazırlık yapmanın bir öğrenciye ne kadar katkı sağladığını görmüş olduk. O halde derse giderken o gün görülecek konuları yüzeysel olsa bile gözden geçirmeniniz sizin dersteki başarınızı arttıracaktır.
ALTIN KURAL;
Dersi derste öğrenip anlaşılmayan yerleri ( ön hazırlık yapıldığı için ) iyice kavranmaya çalışılmalıdır. Eğer anlamakta güçlük çekiliyor ise öğretmene gerek ders içinde gerekse ders dışında sorulmalı ve iyice pekiştirilmesi sağlanmalıdır.
Dersi derste öğrenmek kişiye özgüven verir. Evde çalışırken soruları rahatlıkla çözmesinden dolayı mutlu olur. Evde tekrar yaparken yapamıyorum diyip bir kenara atmaz.
ALTIN KURAL; Konuyu okulda gördükten sonra evde mutlaka tekrar edilmeli ve bilginin kalıcılı sağlanılmalıdır. Bu tekrar ile konular iyice pekişecek ve bilginin büyük bir bölümü öğrenilmiş olacaktır. Ara ara tekrarlar yapmamız ise konunun unutulması engellemiş olacaktır. Bu tekrarlar haftalık, aylık tekrarlar şeklinde olmalı ve bilginin unutulması önlenmelidir. Öğrencilerin en büyük hatası bu tekrarları yapmamasından kaynaklanmaktadır. Tekrar yapılmadığın dolayı sınavlar zamanı konu unutulduğu için öğrenci konuya çalışmakta isteksiz olup sınavda da başarısız olmaktadır. Diyelim ki öğrenci günlük, haftalık ve aylık tekrarlar yapmış olsaydı o zaman sınava çalışmak için ekstra bir zaman ayırmasına gerek kalmayacak ve konuyu iyice öğrendiği için sınavında başarılı olacaktır.
Tekrarlar bilginin kalıcılığını ve pekişmesini sağlar. Ders çalışırken bilgi unutulmadığı için ders çalışmak zor olmayacak zevkli hale gelecektir. Sistemli çalıştığınızdan dolayı ailenizin gözünde ders çalışmıyor gibi gözükmeyecek ve ailenizin sürekli ders çalış, ders çalış ithamları ile karşı karşıya gelmeyeceksiniz. Yazılılarda saatlerce ders çalışmak zorunda kalmayacak ve küçük çaplı bir tekrar ile başarılı olabileceksiniz.
ALTIN KURAL;
Diyelim ki tekrarları yaptık konuyu öğrendik bu durumda o konuyla alakalı bol bol soru çözüp soru farklılıklarını görmelidir. Sınavlarda soru çözerken hızlı ve seri bir şekilde soruları çözüp zamandan tasarruf edilmeli ben yetiştiremedim gibi durumlardan uzak kalınmalıdır. Bir öğrencinin sınavı yetiştirememesi yeterince soru çözmediğinden ve farklı soru tarzlarının nasıl çözüldüğünün bilinmemesinden kaynaklanır.
O halde başarılı olmak ben bu işi öğreneceğim diyor iseniz size önerdiğimiz bu altın kuralları vakit geçirmeden hemen yürürlüğe koymalı ve taviz vermemelisiniz. Eğer taviz verir iseniz taviz tavizi getirir ve başarılı olamazsınız.
*
Matematik Sevgisi/ Hüseyin Demir
(Eğitim gazetesi)