Tunahan Coşkun
tnhn_cskn@windowslive.com
Yıllardır ülkemizin bir numaralı problemidir eğitim sorunu. Bu konuda iktidara gelen her parti kendi çapında düzenlemeler yaparak sorunu çözmeye çalışmıştır. Ama sorun çözülememiş ve ne yazık ki gün geçtikçe büyümüştür. Sorunun çözülememesinde birçok etken var ama bunlardan en büyüğü meselenin tam olarak bilinmemesi ve yanlış sistemle çözümlenmeye çalışılmasıdır. Eğitim sorunu doğuran unsurları şöyle sıralayabiliriz:
1) Sınıf tekrarı: Bir öğrenciyi sınıfta bıraktığınız zaman ona 1 senelik ceza vermiş olursunuz. Hırsızın, gaspçının en fazla 6-9 ay ceza aldığını düşünürsek bu öğrenci 3 dersi zayıf diye hırsızdan, gaspçıdan daha büyük bir suç mu işlemiş oluyor? Bu, bence eğitim sistemimizin en büyük sorunudur. Çözümü yaz okulları ve zorunlu hafta sonu etütleriyle mümkün olacaktır.
2) Yabancı dil eğitimi: 9 sene boyunca yabancı dil olarak İngilizce eğitimi aldığı halde öğrencilerin neden iki kelimeyi yan yana getirip konuşamadıklarını merak ettiniz mi? Öğrencilerimiz mükemmel seviyede gramer biliyor ama konuşamıyor. Bunun en büyük nedeni patik eksikliği. Nasıl ki meslek liseli öğrencilerimiz atölyelerde uygulamalı dersler görüyorlar, İngilizce dersleri için de pratik imkânı sağlanmalı. Öğrencilerimiz İngilizce yazmayı değil konuşmayı öğrenmeli.
3) Sınavlar: SBS, YGS, LYS, KPSS, DGS, ÖYS, ALES, ALS, DPYS, ES (Ehliyet sınavı) geçmek zorunda olduğumuz sınavların başlıcaları. Devir dershane devri. Bunca sınava hazırlanan gençler ne ara kitap ve gazete okuyacak, ne ara haber programlarını izleyecek, en önemlisi de ne zaman bu öğrenciler milli bilince ulaşacak? Bazıları kafasında sadece matematik formüllerinin olduğu bireylerin yetişmesini mi istiyor bilmem ama bu sınavlar çok olmaya başladı.
4) Müfredat: Malumunuz okullarımızda dünyanın en ağır müfredatıyla ders yapmaya çalışıyoruz. Örnekle açıklayayım: Bir cep telefonu resim çekiyor, internete giriyor, oyun oynamaya olanak sağlıyor ama bu cep telefonu bir fotoğraf makinesinin çektiği kalitede resim çekemiyor ya da bir PC gibi internete giremiyor. Öğrenci de tıpkı telefon gibidir. Eğer siz her özelliği yüklemeye çalışırsanız, asıl faydalanmak istediğiniz bölümden ödün vermek zorunda kalırsınız. Fotoğrafçıya cep telefonuyla iş yaptırmaya çalışırsınız.
5) Bedava kitap: Okul kitaplarının öğrencilere devlet tarafından temin edilmesi eğitimde büyük bir adım olarak değerlendirildi. İlk bakışta çok güzel görünse de içine girince bambaşka bir hal almaktadır bu uygulama. En basitinden, türlü türlü sınavlarla çeşitli okullara ayrılan lise öğrencilerinin hepsine aynı kitaplar veriliyor. Yani seviyen ne olursa olsun, o kitaptaki bilgileri öğreneceksin. Kitabı beğenmeyen ne yapacak? Gidip kırtasiyeden kaynak kitap alacak. Parası olmayan? Parası olmayan da okumayıversin, bu ülkeye çöpçü de lazım!
6) Ders programı: Ders programı bir sınıfın hafta içinde işleyeceği derslerin sırasını ve zamanını gösteren çizelgedir. Bu çizelge öyle bir hazırlanır ki, her öğretmenin en az bir günü boşa çıkarılır. Tabi bu kolay olmaz. A sınıfının 2. derste tarih, 3 ve 4’te beden eğitimi, 5. derste tekrar tarih görmesinde hiçbir sakınca görülmez. Ya da B sınıfının 1. ve 3.derslerinin edebiyat, 2. ve 4.derslerinin matematik olmasında bir sorun yoktur. Bu sorunun aslında çok basit bir çözümü var ama kimse uygulamaya yanaşmıyor. Öğretmenlere de tıpkı devlet memurları gibi mesai saatleri içinde görev yerinde olma zorunluluğu getirilirse program sorununun çözüleceğine eminim.
7) Kıyafet yönetmeliği: Sabahları işe giderken okul bahçelerine dikkatlice bakın. Okul kapısında bekleyen 5-6 öğretmen göreceksiniz. Bu öğretmenler bazı öğrencileri okula almamak için çabalarlar. Bunun nedeni, öğrencilerin kıyafetinin uygun olmamasıdır (kravatı yoktur, ceketi yoktur vs). Öğrenciyken herhangi bir şeyi unutmak dünyanın en büyük yanlışıdır. Cevap hep aynıdır: “Kendini niye unutmadın?” Bu sorudan daha saçma bir soru bilen varsa lütfen bana ulaşsın! Ha bu arada, aynı öğretmen sınıfın günlerce hazırlandığı yazılının sorularını evde unutunca bir sorun olmaz. Ne de olsa insanlık hali.
8) Eğitimsiz veliler: Eğitimde başarı istiyorsak velilerinde en az öğretmenler kadar eğitimli bireyler olması gerekir. Ailesi tarafından şiddet gören, psikolojik baskıya maruz kalan öğrencilerden başarı beklemek ne derece doğrudur? Bu yüzden veli toplantıları sadece öğrencilerin notlarının açıklandığı değil, öğrencinin eğitiminde nelerin yapılabileceğinin tartışıldığı yerler olmalıdır. Sadece veli toplantılarıyla değil, düzenli seminerlerle de performans en üst seviyelere çıkarılmalıdır.
9) Plansız yapılanma: Ülkemizde son yıllarda ne kadar çok üniversite açıldı hiç dikkatinizi çekti mi? Artık üniversiteye yerleşemeyen öğrenciyi bırakın, üniversiteler öğrenci bulamaz hale geldiler. Bunu çoğu insan iyiye yorumluyor ama bence tam tersi. Eskiden üniversite mezunu parmakla gösterilirdi, şimdi adam yerine bile konmuyor. Ülkemizde üniversite düzeyinde eğitim almış bireylerin sayısının fazla olmasından yana bir sıkıntım yok. Ama bu ülkemizde biraz pahalıya patlıyor. Her öğrenci bir üniversite bitirebilmek için 30-40 bin lira para harcıyor. Her üniversite mezunu da istihdam edilmediğine göre… Sonuç: diplomalı hıyarcı.
10) Dershaneler: Flaş haber! “Dershane taksitleri ödenemediği için annesi ceza evine gönderilen 18 yaşındaki genç intihar etti.” Bu haberi hatırlıyor musunuz? Eğitim sistemimizin ne hallere düştüğünü apaçık gösteren bir olay. Düşünün, insanlar hapishaneye düşme riskini bile göze alıyor dershaneye gidebilmek için. Peki, siz hiç okula gidebilmek için böyle bir risk alan gördünüz mü? Çözüm mü? O basit! Biri çıkacak, korkusuzca yumruğunu vuracak masaya.