Koçlar, danışanların yaratıcı, olumlu ve güçlü yanlarına vurgu yapar, kişilerin kendilerini keşfetmelerini ve olaylar ve problemler karşısında çözüm odaklı yaklaşmasını sağlar. Atılan her adımda danışanın sorumluluk alarak yaklaşmasını sağlar. Kişiyi, kendi çözümünü bulma konusunda cesaretlendirir. Ebeveyni tarafından yargılanmadan, empati ile dinlenen çocuk, kendindeki problemleri paylaşma konusunda daha istekli olur. Birlikte fark edilen problemler, karşılıklı yapıcı bir şekilde değerlendirilir. Güçlü farkındalık yaratan sorularla, çocuğun olumlu davranış geliştirmesi için gerekli bakış açısı sağlanır.
Ebeveynler bazen, çocuklarında var olan eksikliklere fazlasıyla odaklanırlar. Kendi istedikleri gibi bir birey olması için uyarılarda bulunurlar, bağımsız bir birey olarak göremeyebilirler. Çocuğu koşulsuz kabul etmek yerine, değiştirmeye ve belli kalıplara sokmaya çalışırlar. Zorla değiştirmeye çalışmayı bırakmak ve olduğu gibi kabul etmek, çocuğun, olabildiğinin en iyi olmasına olanak vermek demektir.
Koçluk yaklaşımı, varsayımları gereği kişiyi olduğu gibi mükemmel ve eksiksiz kabul eder ve sorun çözme becerisine inanır. Çocuk ile iletişimde, sorunlar karşısında onun fikirlerine danışılması, çözüm konusunda çocuğa inisiyatif verilip güvenilmesi, çocuğun kendine güvenini geliştirmesine katkı sağlayacaktır. Kendine güvenilen çocuk, olumlu davranışlar sergileme konusunda daha istekli olup, eylemlerinin sorumluluğunu alma konusunda daha güvenli davranabilecektir. Gordon’a göre; çocuklara yaklaşımlarında ebeveynlerin genellikle kullandıkları yanlış iletişim yöntemleri, çocukları ile aralarında aşağıdaki engellerin oluşmasına sebep olmaktadır:
Çocukların kendilerini ifade etmelerine engel olmak, sözlerini kesmek
Kendilerini savunmaya ve tartışmaya geçmelerine sebep olmak
Kendilerini yetersiz ve değersiz hissettirmek
Alınganlık ve öfke yaratmak
Kendilerini suçlu ve kötü hissettirmek,
Kendi sorunlarını çözmede onlara güvenmediklerini göstermek
Oldukları gibi kabul edilmediklerini hissettirmek
Kendilerini sürekli yargılanıyormuş gibi hissettirmek
Anne babanın ilgili olmadığını hissettirmek
Duygularının hatalı olduğunu hissettirmek
Hayal kırıklığı yaşatmak.
Çocuklarda güven, öncelikle koşulsuz kabul edilmeleri ile gelişir. Çocuğun bir problemi ile karşılaşıldığında bir koç yaklaşımı sergilemek, öncelikle çocuğun probleminin ne olduğunu dinlemek konusunda istekli olmak önemlidir. Dinlerken yargısız empati yaparak dinlemek, sağlıklı iletişimin ilk kuralıdır. Dinlediklerinden anladıklarını doğru şekilde çocuğa yansıtabilen ebeveyn, çocuğun kendisini anlaşılmış hissetmesini sağlarken, yukarıda bahsedilen engellerin oluşmasını önlemiş olur. Çocuğun içinde bulunduğu duruma çözümsel bir yaklaşım getirebilmek için doğru yerde sorulabilen koçluk sorularını yöneltebilen anne babalar, çocuğun sorun çözme özelliğini desteklemiş olurlar ve çocuğun zamanla güveninin gelişmesine katkı sağlarlar.
Çocuklarda bilgiye, desteklenmeye ihtiyaç duyarlar. Ancak her sorun yaşadıklarında anne babanın tipik yaklaşımları sergilemesi, sürekli öğüt vermeye çalışması, iletişimin devamlılığını engelleyebilir, direnç yaratarak çocuğun sorun çözme sürecini sekteye uğratabilir. Çünkü daha henüz duyguları yoğun olan çocuk, öncelikle kendisinin dinlenmesini ve anlaşılmayı bekleyecektir. Duruma uygun çözüm, konu derinlemesine dinlenip gerçek bir anlayış oluştuktan sonra gelişebilir.
Aile içinde problemlerin ve anlaşmazlıkların çözümü için tarafların iletişim kurma konusunda istekli oluşları, herkesin sürece, koçluktaki gibi eşit seviyede, dinlemeye ve anlamaya açık yaklaşmaları, empati ile doğru yaklaşımların cevaplarının verilmesi, karşılıklı güven unsurunun oluşmasında katkı sağlamaktadır. Koçluk, etkili bir iletişim aracıdır. Sorunların çözümüne daha etkin yaklaşmayı sağlayacak becerilerin kazanılması, iletişimdeki engelleri ortadan kaldırmaya katkı sağlayabilir.
Özlem Aktaş İnci Aktaş
Çocuğunuzun Koçu Olun kitabından