İnsan sosyal bir varlıktır. Topluma karşı olan görevlerinden biri de evlenerek,türünündevam etmesine katkıda bulunmaktır. Ahlaklı ve erdemli kalmak istediği için evlenmediğini söylemek, diğer insanları zımnen erdemsizlikle suçlamak; bekâr kalmadan insan ahlaklı olamaz, demektir. İnsan hem evlenmeli ve hem de ahlaklı olmaya çalışmalıdır. Evlenmeyenler, toplumun varlığı ile yaşıyor, toplumun kendisine hazırladığı olanakları kullanıyor. İnsanın topluma bir borcu vardır. Evlilik sorumluluğundan kaçan kişilerin çoğu, gerçeklerden habersiz olup, uçuk ve kaçık fikirlere kapılıyor. Topluma en tehlikeli olanlar, evlenmemiş olanlardır.
Hristiyanlık; rahiplik kurumu ile insan doğasına aykırı kötü bir âdet icat etti fakat bu, hiçbir zaman hayatın içinde yerleşip yaygınlaşamadı, küçük bir azınlığa hitap etti. Uğraşanları da düzgün adamlar yapamadı, çünkü rahiplik, hayata karşıdır, tabii duyguları bastırmak ve yok saymak ister. Bu, çözüm değildir. İnsanlardan uzakta, tenha yerlerde, manastırlarda vaktini tefekkür ve ibadetle geçirmek, devamlı bir yaşam tarzı olamaz. İnsandaki içgüdüleri, arzuları bastırmakla yok edemezsiniz. Bu tarz yaşam, ahlaksızlığa ve yozlaşmalara yol açar.
Münzevilik de çeşitli tarikatlarda, nefsi terbiye etmek, kötülüklerden arınmak için tavsiye edilen bir yoldur. Bu da rahipliğin bir çeşididir, yalnız bunda, evlilik yasağı yoktur. Münzevi, dağa veya ormana, mağaraya çekilir, kendini ibadetle meşgul eder, az yer ve ruhunun tekâmülüne çalışır. Bu âdet, İslam’dan önce vardı ve hâlen de Himalaya keşişleri tarafından uygulanmaktadır. Gerçi ara sıra yalnızlık ve sessizlik, dünyevi kirlerden arınmayı sağlar ama bu, devamlı bir usul ve âdet olmamalı.
*
Cuma Özusan
Kaynak: Bilgece Yaşamak
www.gencgelisim.com