ANLAMAK VE BİLMEK

0
620

Anlamak, bilmekten farklıdır. Bilmek, beş duyu ile öğrendiklerimizdir. Şu ağaç şurada duruyor, insanlar caddede yürüyorlar, hava tertemiz ve berrak. Bunları biliyorum. Falan zat şöyle demiş, bunu da biliyorum. Anlamak ise, onları yorumlamak ve insanla ilgili anlamlı hâle getirmektir. Bir insanın, bir eylemi yaptığını bilirsin ama onu neden yaptığını, yani amacını anlamazsın. Fiziksel olaylar bilmenin; insanlarla ilgili olaylar, anlamanın konusudur. Anlamak, bir şeyin içine nüfuz etmektir. İnsanın bilgisi arttığı hâlde,anlayışı artmamış olabilir.

Olayları anlamak için güncelin, yüzeyselin ve tekil olanın ötesine geçmek lazımdır. Olayların arka planına, onların görünmeyen nedenlerine, geçmişlerine ve çevreleri ile olan ilişkilerine vakıf olmalıyız. Düşünmek zahmetine katlanmayan insanlar, vitrinde kendilerine gösterilenlere kanar. Her şeyin parlak ve güzel yüzünü görür. Gerisinden ve aslından haberi yoktur. Her şeyi bildiğini sanır, hiçbir şey bilmez. Hiçbir şey o kadar açık değil. Açık sanılan şeylerden bile kuşkulanmak lazımdır. Asıl gerçek, gerçek sandığımıza ters olanlardır.

Hiçbir şeyi tam olarak anlamıyoruz. En açık şeylerde bile sisli, karanlık, gölgeli ve anlaşılmaz noktalar var. Etrafımız sırlarla çevrili. Kimsenin bir şeyi anladığı yok fakat kimse de bunu itiraf edemiyor. Bir şey anladığını sananlar da bir şey anlamıyor. Papağan gibi tekrar ediyorlar. Gördükleri; gündüz rüyası… Acıktığımızı ve acı çektiğimizi ve bir gün öleceğimizi bilmekten başka hiçbir şey net ve kesin değil. Bizim bu yetersizliğimizi, başkaları hep kullanmış ve istismar etmiştir. İnsan, duyduklarına çok çabuk kanıyor.

Bir anlayışa dayanmayan şey devam edemez. Kısa bir süre sonra ondan bıkılır. Kişi neyi, niçin yaptığını bilmeli ve ondan zevk almalı, hayatında olumlu bir yeri olmalıdır. Bir özenti olarak, başkalarında görüldüğü için yapılan şey, sürdürülemez. Baskı ve zorlama ile de bir şey insanda yerleşmez. Üç beş gün devam ettikten sonra tekrar eski hâline döner. Eski tas eski hamam olur. Anlamsız tekrarlar, bir davranışın bizde yerleşmesine yetmez. İrade gücü ile ve zorlayarak bir şeyi yerleştiremezsiniz. Gerçek disiplin, anlamaktan doğar.

Yazılı bir metni okuyanların her biri onu farklı anlayacak, en açık şeylerde bile insanlar ihtilafa düşeceklerdir. İnsanların bir konuyu aynı şekilde anlamaları mümkün değildir, çünkü tecrübe ve görgüleri farklıdır. Herkesin eğitimi, çevresi ve koşulları farklıdır. Yaşadığı çağ ve devir farklıdır. İnsan yaşadıkça, anlayışı değişir. Metin olduğu yerde duruyor fakat siz değişmişsiniz, şimdi ona farklı gözlerle bakıyorsunuz. Bazen öyle olur ki kırk sene önce öğrendiğiniz bir sözün anlamı, şimdi size yeni bir şekilde görünür ve buna şaşırıp kalırsınız.

İnsanlar birbirlerini anlamaya çalışmıyor. ViktorFrankl’a, gece yarısı bir bayan telefon eder ve intihar etmek istediğini söyler. Frankl, onu saatlerce dinler. Sonunda bayan ona, “Teşekkür ederim, ben intihardan vazgeçtim.” der. Doktor sevinerek bunun sebebini sorunca, kadın der ki: “Vallahi söylediklerinizin hiçbiri beni ikna etmedi. Sözlerinizden etkilenmedim fakat bu gece yarısı beni dinleyip ilgilenmeniz, düşüncemi değiştirdi. Dünyada insana değer veren bir insanın varlığından haberdar oldum ve yaşamanın daha güzel olduğuna inandım.”

Anlayışta bir gerileme olmaz. Bir şeyi anladıktan sonra ebediyete kadar onu zihninize mal etmişsinizdir. Bilincin sahası daima genişler, daralma olmaz. Dünyanın bütün kuvvetleri toplansa, anladığınız bir şeyi sizden alıp yok edemez. Ancak anlayışınız daha üst bir seviyeye çıktığında, evvelkilere de içinde yer verir. Anlayışsız adamın zihin sahası dardır. Hemen taşar. Aykırı bir şey gördüğünde köpürür. Kimseye anlamadığı şeyi söylememek lazımdır. İnsan, anlamadığının düşmanıdır. Onu suçlamayın, anlayışına göre davranın.

 


*

Cuma Özusan

Kaynak: Bilgece Yaşamak

www.gencgelisim.com

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız