Akıl; düşünme, anlama ve doğru karar verme yetisidir. Akla sağduyu da denilmektedir. Akıl, zekâdan farklıdır. İnsanı mutlu ve başarılı kılan, zeki olmak değil, akıllı ve sağduyulu olmaktır. Nice zeki insanlar var ki sağduyudan yoksundurlar, hayatları dağınık ve perişandır. Genelde herkes, akıllı olduğuna inanır ve aklını beğenir. Dünyada kendini akılsız sayan tek bir insan bile olamaz. Böyle olmasa insanlar yaşayamazdı zaten. İnsan, en akılsız hareketleri yaptığı hâlde yine de kendinden memnundur. “Akıl yeniden dağıtılsa herkes kendi aklını seçerdi.” derler. Hırslar, arzular, istekler, şehvetler, gurur ve kibir; akla hâkimdir.
İnsanların çoğu duygularıyla hareket eder. Dünyayı yaşanılmaz derecede sıkıntılı ve çekilmez yapan, insanların bu akılsızlığıdır. Mantık ve muhakeme, davranışlarımıza pek az etkili olur. Bize haz veren ve hoşumuza giden şeyi yapmak isteriz. Aklını duygularına ve içgüdülerine hâkim kılamayan kimse, bunun zararını görür. “İnsan, bir akıl varlığı değildir.” diyor Hilmi Yavuz. İnsanda akıl çok geç olgunlaşıyor. Bütün hayat boyu hep yanlışlar yaparak birazcık akıllanıyoruz. Biraz akıllanınca da hayat bitiyor. İnsanın aklıyla üstün olduğunu söylüyoruz ama menfaatleri zedelendiği zaman, hemen vahşi bir hayvan ortaya çıkıyor.
Akıl hiç şüphesiz yanılır fakat akıl yanılıyor diye ondan vazgeçemeyiz. Akıl,Allah’ın bize verdiği en büyük nimettir ve onu son sınırına kadar kullanmalıyız. Yanılgıları azaltmak için, akıllar birbirini denetleyebilir. Böylece yanılma ihtimali en aza iner. Aklın açıkça yanlış ve saçma dediği şeye inanmak deliliktir. Aklın anlamadığı şeyleri kabul etmenin bir gerekçesi olamaz. Sırf anlamadığım için bir şeyin doğruluğunu kabul etmem gerekmez. Anlamadığım şeye karşı sorumlu olamam. Aklın anlamadığı bir şeye teslimiyetini istemek, cehaleti üstün tutmaktır. Akıl olmadan ne dinin ne vahyin ne de peygamberliğin bir anlamı olur.
Aklın, insanı huzurlu ve mutlu kıldığı söylenemez. Hayvanlar daha şanslıdır. Endişe ve korkuları yok. Gelecek düşünceleri yok. Aklımız azken, yani çocukken daha huzurlu ve mutlu idik. Daha kolay ve rahat uyurduk. Bilgimiz, tecrübemiz arttıkça, korkularımız ve endişelerimiz arttı, akıl bizim düşmanımız olmaya başladı. Aklı kendi lehimize kullanmasını bilmiyoruz. İranlı Sadi’nin dediği gibi; “İnsan bir damla kan ve binbir endişeden ibarettir.” Günlük küçük dertler, endişeler, geçmiş ve gelecek düşüncesi, insanın huzurunu kaçırıyor. Akıl bunlara karşı bir şey yapamıyor. Bizi bilincimizden ziyade bilinçaltı dünyamız yönetiyor.
*
Cuma Özusan
Kaynak: Bilgece Yaşamak
www.gencgelisim.com