AHLAK VE ERDEM

0
788

 

Bilim kadar ahlaka ve erdeme de ihtiyacımız vardır. Ahlak olmadıktan sonra hiçbir ilerlemenin kıymeti yoktur. Ahlakı kaybettikten sonra, bütün dünyayı da kazansak hiçbir anlamı olmaz. Ahlak yoksa iktidarların değişmesi hiçbir anlam ifade etmez. Sadece iktidar el değiştirmiş olur. Gerçek inkılap, ahlak alanında olandır. Yeni bir ahlak getirmeden hiçbir şey değişmiş olmaz. Ebedîtek gerçek ahlaktır. Ahlakın dışında hiçbir şey, insana huzur ve mutluluk getiremez. Ahlaklı olmak, insana rahatlık ve mutluluk verir. Dinlerin görevi, ahlaka ve erdeme hizmettir. Peygamberimiz, “Yüksek ahlakı tamamlamak için gönderildim.” diyor.

Bir toplumun değerleri eğer ahlaki değerlerse o toplumda huzur, kalkınma, ilerleme, barış ve mutluluk vardır. Eğer ilişkiler bencilse ve çıkarlara dayanıyorsa o topluma karmaşa ve karışıklık hâkim olacaktır. Dindarlık bile ancak ahlakla birlikte olduğu takdirde işe yarar. Ahlak her şeyden öncedir. Ahlakı ve erdemi birinci planda ele almayan hiçbir toplumda hayır yoktur. Bence iki çeşit toplum ve insan vardır: ahlaklı ve ahlaksız. Dindarlık bile ahlaka muhtaçtır ve ahlakı içermeyen dindarlığın kimseye bir hayrı yoktur. Ahlak, dinden bağımsız olarak var olan bir değerdir. Dinsiz ve ateist olanın, ahlaksız olması gerekmez.

Ahlak, insanlığı bir araç olarak değil, amaç olarak görmeyi gerektirir. İnsan kendini bir şeyin aracı olarak gördüğünde, zorunlu olarak başkalarını da böyle görmeye başlar ve onları kullanmaya çalışır. Bu ise ahlaktan uzaklaşmaktır. İnsanın insan olmaktan başka bir amacı ve görevi olamaz. İnsan, kendini hiçbir şeyin aracı yapamaz. İnsandan daha değerli bir şey yoktur. Var olduğunu sanmak, kendini aşağılamaktır. Her şey insan içindir. İnsan, ahlakı benimsemekle yükselir. İbadetler bile bir amaç olamaz. Dindarlar, ibadetlerini bir amaç saydıkları için,Tanrı’ya gerçek bir ibadet yapamıyorlar ve ahlakı elde edemiyorlar.

Her şeyin çıkar üzerine kurulduğu bir toplumda, ahlaki ve manevi zafiyet kaçınılmazdır. Böyle bir toplumda kimse yere düşenin elinden tutup kaldırmaz, hakiki dostluk kurulmaz. Karşılıksız iyilik yapılmaz. Kimse kimseye, menfaatsiz selam vermez. Düşenin dostu olmaz. Sağlığımız dâhil her şey çıkar ve para kazanma konusu olur. İnsanlar yalnız para kazanmak için işyeri açarlar ve cebinize göz dikerler. Paranız için yalandan yüzünüze gülümserler. Çıkar ve para, insanın tanrısı olur. İnsanın değeri ve itibarı, sahip olduğu maddi şeylerle ölçülür. Materyalizm dinsizlikten daha kötü bir şeydir. Her şey gittikçe maddeciliğe doğru kayıyor.

Ahlak, hayatın ilk yıllarında şekillenir. Bu yaşlarda edinilen algılar kolayca silinemeyecek kadar sağlamdır. Kişinin yetiştiği aile ve sosyal çevre çok önemlidir. Çocuk, eğer iyi şartlardan mahrum olarak yetişirse, kişiliği zayıf olarak kalır ve daha sonra onu düzeltmek imkânsızlaşır. Ahlak eğitimi için güzel örneklere ihtiyaç vardır. Dürüstlüğü, sadakati, kendine güvenmeyi, cesareti, sevmeyi, cömertliği, dindarlığı ve diğer güzel huyları, başkalarında görerek öğreniriz. Ahlak ve karakter zaafı ile yetişen çocuk, sonradan iyi bir tahsil görse de faydası olmaz. Ahlak, duyguların eğitimiyle ilgilidir. Bilgili ve zeki olmak, ahlaklı olmak demek değildir.

Her gün görüştüğümüz insanların, ahlakımız üzerinde büyük bir etkisi vardır. “Arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.” sözü, boşuna söylenmemiştir. Ahlak, çok büyük oranda çevreye bağlıdır. Kötü çevreden iyi insan çıkmaz. Ahlaki ve sosyal seviyesi düşük çevreden, ancak hırsızlar, soyguncular, kapkaççılar, tinerciler, berduşlar çıkar. İnsan, içinde bulunduğu ortam ve şartların eseridir. Bir tohum iyi bir toprağa düşmez ve sulanmazsa çürür. İnsanın ahlakını düzeltmek istiyorsak onun içinde bulunduğu koşulları düzeltmemiz lazımdır.

Bir insanın yerde bulduğu bir şeyi sahibine iade etmesi, ahlakın en temel koşuludur. Bunu yapmak bir erdem değildir, çünkü bulduğu şeyi sahibine iade etmek insanın görevidir. Böyle bir davranışı büyük bir erdem saymak, ahlaken ne kadar gerilediğimizin işaretidir. Hakiki erdem, kendi malından bir şey vermek, fedakârlıkta bulunmak, ihtiyacı olanın ihtiyacını görmektir ama ne yazık ki bugün sadece çalmamak ve dürüst olmak bir erdem sayılıyor. Birisinin kimseye zarar vermemesi, kötülük yapmaması, onun iyi adam sayılmasına yetiyor. Biz şimdi müspet değil, menfi faziletlere sahibiz; kötülük yapmamak fazileti.

 

Dindar olmak ahlaklı olmayı gereksiz kılmaz. Yani bir insan, dinin emrettiklerini yerine getirerek ahlaki sorumluluktan kurtulmaz. Bilakis daha çok ahlaklı olması lazımdır. Gerçek dindarlık, en üstün ahlaka sahip olmaktır. Dinî olarak yapılan her hareket, ahlaka muhtaçtır ve her güzel davranışın içinde mutlaka ahlak bulunmalıdır. Ahlak, değerini dinden bağımsız olarak kendi başına korur. Her dindar ahlaklı olamıyor, dindar olmayanların içinde de çok ahlaklı insanlar vardır. Peygamberimiz, “Sizin imanca en üstün olanınız, ahlakça en üstün olanlarınızdır.” diyor. Ahlak olmadan iman ve din, kâmil olmaz. Ahlaki değerler, boş sözlerden ibaret hâle geldi. Herkes,riyakârcasına ahlaki nitelikleri savunuyor ama kimse uyma gereği duymuyor. Herkes ahlaki sorumluluğu ve yükümlülüğü başkası için düşünüyor, kendisini ondan muaf tutuyor. “Falan niye hırsızlık yapıyor, niye yalan söylüyor, rüşvet alıyor?” diye insanları şiddetle suçlayanlar, bunları bizzat kendileri yapmaktan çekinmiyorlar ve kendi hâllerini görmüyorlar. Bu, şaşılacak ve hayret edilecek bir şeydir. “Niye sokağa çöp atıyorlar?” diye insanları suçluyoruz ama yeri gelince böyle yapmakta bir sakınca görmüyoruz. Her şey uydurma, yapmacık, sahte ve düzmece…

 

*

Cuma Özusan

Kaynak: Bilgece Yaşamak

www.gencgelisim.com

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız