Uzaktan Kumanda ile Robotlaşan Genç Beyinler

0
860

"Ben topluluk önünde konuşamam.", "Bu işte başarılı olabileceğimi sanmıyorum.", "Kim kaybetmiş ki ben bulayım?" sözleri kendimiz hakkında olumsuz inançlarımızın söze dökülmüş halidir.
Bu durum en çok çocukluk döneminde öğrendiğimiz çaresizlikten kaynaklanır. Çocukluk döneminden sınırlarımızı belirlemeye başlarız. Nereye oturmamız gerektiği, nasıl konuşmamız gerektiği, ne yememiz gerektiği, ne yapmamız gerektiği bize devamlı aşılanır. Bu aşılama aşırı kaçınca, ne yapmamamız gerektiğini artık biliriz. Dikkat ederseniz evde, okulda, iş yerinde, çevrede yapmamamız gerekenler kurallar halinde verilir. Bu durumda beyin sadece yapmaması gerekenlere odaklandığı için yapması gerekenleri atlar.

 

Aşkım Kapışmak
askimkapismak@hotmail.com

 

"Ben topluluk önünde konuşamam.", "Bu işte başarılı olabileceğimi sanmıyorum.", "Kim kaybetmiş ki ben bulayım?" sözleri kendimiz hakkında olumsuz inançlarımızın söze dökülmüş halidir.
Bu durum en çok çocukluk döneminde öğrendiğimiz çaresizlikten kaynaklanır. Çocukluk döneminden sınırlarımızı belirlemeye başlarız. Nereye oturmamız gerektiği, nasıl konuşmamız gerektiği, ne yememiz gerektiği, ne yapmamız gerektiği bize devamlı aşılanır. Bu aşılama aşırı kaçınca, ne yapmamamız gerektiğini artık biliriz. Dikkat ederseniz evde, okulda, iş yerinde, çevrede yapmamamız gerekenler kurallar halinde verilir. Bu durumda beyin sadece yapmaması gerekenlere odaklandığı için yapması gerekenleri atlar.
"Aman yavrum misafirliğe gidiyoruz, sakın yaramazlık yapma, yerinden kalkma, izin istemeden bir şey yeme, büyükler konuşurken lafa girme, aç mısın derlerse hemen açım deme… Ne oldu, kaldın? Ha bir de ben sana bir şey söylerken bana böyle bakma!"
Böylece genç beyinler bir nevi uzaktan kumanda ile yönetilir, özgür iradeleri hiçe sayılır, bir robota dönüştürülürler.
Ah bizler, doğduğumuz andan itibaren büyüklerce üzerimizde araştırmalar yapılır, hangisi tutarsa kuşaktan kuşağa aktarılır. Ama üzülmeyin, yalnız değiliz; hayvanlar üzerinde de araştırmalar yapılmış. Mesela pireler üzerinde… Bir kavanozun içine doldurulan pireler bir süre bekletilmiş. Kavanozun boyu 20 cm imiş. Pireler 20 cm zıplayıp kavanozdan dışarı atlamaya başlamışlar. Bir süre sonra kavanozun kapağı kapatılmış. Pireler yirmi cm zıpladıklarında kapağa çarpmışlar. Çarpa çarpa artık pireler 19 cm zıplamak zorunda kalışlar; çünkü 19 cm'de kapağa çarpmamayı öğrenmişler. İlginç olan şu ki, kapağı açtıklarında pireler 19 cm zıplamaya devam etmektelermiş. Kapak açık olsa da daha yükseğe zıplayabildikleri halde 19 cm'de kalıp özgürlüklerine kavuşamamışlar. Buna "öğrenilmiş çaresizlik" denmekte.
Bizler çaresizliği öğrenir ya da modelleriz. Her anne-baba, her işveren, her yönetici  karşısındakilere hayatı, işi öğretmek ister. Başarı, öğretenin stratejisindedir. Neden çocuklara  hayatı olumsuzluklardan başlayarak öğretiriz? Galiba ilk önce acıyı göstermek kolayımıza geliyor. İnsan, kullanma kılavuzu olmayan bir varlıktır. Hayvanlardan farkımız düşünebilmemiz. Bu da insanın doğru ya da yanlış her şeyi yapabileceğini göstermekte. Sürekli bir değişim içindeyiz, ilişkilerimizi ve iletişim şeklimizi de değiştirebiliriz. Çocuğa sürekli olarak yapmaması gerekenleri hatırlatırsan, hayatın içinde hedef belirlerken ilk aklına gelen, yapmaması gerekenler olacaktır. Bu iç iletişim şekli de yapması gerekenlere odaklanmasını engelleyecektir. Beyni yapabileceklerine odaklananlar başarıya hızla ulaşmakta.
Özgür Beyinler İçin Özgür Bireyler
Aile koçluğunu yaptığım bir iş adamı, kızı ikinci sınıfı bitirdikten sonra iş nedeniyle taşındıklarını, kızının yeni taşındıkları yerdeki okul başarısının düştüğünü anlattı. Küçük kızın kendisiyle görüştüğümde ödev ve sorumluluklarda direktif alması gerektiğini, ne yapması gerektiğinin kendisine hatırlatılmasını beklediğini fark ettim. Sonraki gün aile öğretmenden benim için randevu aldılar. Öğretmenle tanışınca sorunun nerede olduğunu hemen gördüm. Öğretmen, çocukların özgürlüğünü kısıtlamayan, yaratıcılıklarını geliştirmeye çalışan bir eğitimciydi. Bana bir anısını anlattı: "Resim dersindeydik. Doğa resmi çizmelerini istedim, herkes çizmeye başlamıştı. Ama bizim kız öylece bana bakıyor, sanki bir direktif vermemi istiyordu. Yanına gittiğimde nasıl yapacağını sordu. Ben de içinden nasıl geliyorsa onu o şekilde çizmesini istedim. Ama çizemedi. Öğrendiğime göre, önceki okulundaki öğretmeni resim derslerinde bir konu verdiğinde çocuklara önce nasıl çizmeleri gerektiğini gösteriyor, daha sonra aynısını yapmalarını bekliyordu, yani sınırlıyordu. Daha özgür beyinler için bırakın gençler hata yapsınlar, yanıla yanıla kendi doğrularını bulsunlar. Ne yapmamaları gerektiğini dikte ederek yollarını tıkamak yerine özgürce düşünmeleri için yollarını açın.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız