Bülent Ecevit Üniversitesi Öğrencileri sordu biz cevapladık

0
929

13.Kasım.2014  tarihinde, Bülent Ecevit Üniversitesinde,  Genç Gelişim Dergisi  Genel Yayın Yönetmeni  Adem Özbay ile “ Engelleri Aşmak” konulu  bir  konuşma  yapmıştık. O konuşmada bize sorulan soruları  orada  sözlü olarak   cevapladıktan sonra burada da  yazılı olarak cevaplayalım da   okuyan faydalansın istedim.

SORU- Genelde yazılarınızı yazarken  neyden, kimden  ve nereden  ilham alırsınız .( Hacer Mayda/ Fatma Demirer)

CEVAP- Yaşadığımız  dünya, yaşadığımız  dünyada iyi ve kötü insanlar,  yaşadığımız  evimiz, iş yerimiz, mahallemiz ve burada   yaşayan  insanlar bir yazar için çok güzel ilham kaynağıdır bana. Yaşadıklarımdan,  gördüklerimden, okuduklarımdan  ilham alırım. İşitme engelli olduğumuzdan  sesleri duyamasak da   çok okuyarak, dünyayı ve  insanları gözlemleyerek   hayata   dair yazılar şiirler kaleme almak büyük zevk bizler için. Her şeyden  ilham almaya, hayatı sevmeye, insanları  severek onlara bilgi ve sevgimizi  vermeye çaba harcıyorum.

SORU- Merhaba, Sorum şöyle: Türkiye’de Genel olarak  kişisel gelişim alanında  takdir ettiğiniz kişiler kimlerdir? /Semih Özdemir)

CEVAP- Doğan Cüceloğlu, Adem Özbay, M. Abdullah Yılmaz, Cengiz  Erşahin, Mümin Sekman, Üstün Dökmen, Bülent Gardiyanoğlu,  Muhammed Bozdağ,  Ahmet Şerif İzgören   severek okuduğum  yazarlardır.  Her yazardan  farklı da olsa  güzel bilgiler öğrenmek   faydalı. Bu yazarların bazı kitaplarını defalarca okumuşluğumda  var. Sizlere   kitaplar yanında Kişisel Gelişim Dergileri de  okumanızı tavsiye ederim.Bunları seçerek, anlayarak ve  okuduklarınızı da uygulamaya gayret ederseniz gerçek manada   faydalanırsınız  bu kaynaklardan. Ben çok faydalandım.

SORU- Kişisel Gelişimini etkileyen ve örnek aldığınız  şahsiyet kimdir.?(Elif Olcay-Eskişehir)

CEVAP- 1984-1989 arasında Tokat’ta valilik yapan  ve  halktan biri gibi samimi yaşayan Recep Yazıcıoğlu, bana her zaman ilham vermiştir ve yıllar sonra  O’nun hakkında    kitap yazmak da bana nasip  olmuştur. O’nu zamanında anlamadılar ama  anladıkça da   çok büyük değer olduğunu fark ederek  filmler, diziler ile  kitaplar romanlar  ile halka anlattılar ama halen de  yeterince  anlattıklarını sanmıyorum. O’nun hayatını her  genç okumalı bence. Üniversiteler, okullar, davet ettikçe bizde giderek  Yazıcıoğlu’nu anlatmaktayız. Kitabımızı  kütüphanelere  ve   O’ndan  faydalanacağını düşündüğümüz  yöneticilere  veriyoruz.

SORU- Benim babam  da  duyma engelli. O yüzden toplumdan çekiniyor. Bu engelini ona nasıl aştırabilirim? ( Elif Parlak, Zonguldak/Trabzon)

CEVAP- Bunun en güzel yolu özgüven sahibi işitme engellileri  anne veya babanıza anlatarak onların özgüven sahibi olmasına  gayret göstermeniz. Hatta  imkan varsa  babanızı   özgüven sahibi  işitme  engelliler ile babanızı tanıştırmanız. Çünkü özgüven  sahibi  insanlar ile arkadaş olan ve bu dostluğu geliştiren  insanlar  zamanla   özgüven  sahibi oluyorlar.  Bizim yanımıza da sık sık  sadece öğrenme amaçlı gelenlerin zamanla özgüven sahibi olduklarına  ben de hayretle  çok zaman  şahit oldum.Ama  eğlenme amaçlı   insanları ziyaret edenler bir şey öğrenemez tabii ki.

SORU- Eğer menenjit hastalığını geçirmemiş olsaydınız sizin hayaliniz neydi? (Sezen Sivrikaya)

CEVAP- Hastalık  geçirdiğim zaman 12 yaşındaydım ve  o zaman meslek seçimi konusunda fazla fikrimiz yoktu. Nereye kadar okursak okuyup  ve vatana millete hayırlı bir evlat olmak tek hedefimizdi. Bunda da  ailemizde  Üniversite hatta lise tamamlayan insanların olmaması  da  etkili olmuştur mutlaka. Hastalık  sonucunda   şiir  ve yazı yazmaya başlayınca  iyi bir memur  olarak, bunun yanında  yazarak da  insanları aydınlatma  amacı   edindim.

SORU- Kitap yazmak  sizin kaçıncı hayalinizdi?

CEVAP- Şiir yazmaya   başladığım  14 yaşından bu yana   her  şiir yazan insan  gibi  kitap çıkarmak benim  de hayalimdi  ama   kitap çıkarmak için acele de etmedim. Çünkü satılmayan, okunmayan ve talep edilmeyen   kitabı erken çıkarmaktansa okunan, talep edilen faydalanılan bir kitabı  zamanında çıkarmak bana  daha mantıklı geliyordu  ve   bunu da  ilk yazmaya  başladığım 1982 den  ilk kitabımı çıkardığımız  2006 ya   kadar ne kadar doğru olduğunu  ilk kitabımı çıkardığım zaman anladım.Ama şimdi gençler 3 şiir yazınca   hemen 4. De kitap çıkarmak istiyorlar. Okumadan yazılan,  araştırmadan  çalakalem hazırlanan kitapların çoğunun  da  ömrü kısa  oluyor ve  bu da tabi ki  “okumayan milletiz” edebiyatına dönüşüyor. Güzel yazılan ciddi araştırılarak kaleme alınan   kitapların  çok zaman  okunduğunu  görmek mümkün tabii ki.

SORU- Ben  işitme yetimi kaybetsem şahsen  umudumu kaybeder her şeye önyargılı olurum. Siz hayata  nasıl  tutundunuz? Hayatınızın   en zor anlarında   bile en  ufak, umutsuzluk geldi mi? Geldiyse en önemli nedir? Nasıl başa  çıktınız ? (Yakup Öngül)

CEVAP- Her insanın  hayatında umutsuzluk, ümitsizlik olduğu zamanlar olmuştur. Ama   hayata  baktığımız  zaman  hayatın hiç de zor olmadığını ve hayatı yaşanılmaz yapan  insanın  gene biz olduğunu  hayretle gördük.  Bunlara  alışmak da kolay olmadı. Ama zamanla  insan engeli ile yaşamayı da  öğreniyor ve imkansız olan şey imkan dahilinde oluyor.  Yani insan  alışıyor. Sizler de  zorluklara sabrederseniz, zamanla  zorlukların   aslında  zor olmadığını   kendimizi  zor diye kandırdığımızı  ve  çevremizde her şeyi zor gören insanların çok olmasından  dolayı da  bize böyle empoze ettiklerini gördüm. Daha pozitif, daha   doğru düşünen  ve daha çok umut veren  insanlarla arkadaşlıklarımızı geliştirince hayatımızın kolaylığını da  gördük zamanla.

SORU- Umutsuzluğa düşüp, bırakmak üzere olduğunuz  zamanlarda  tekrar  kendinizi  nasıl motive ettiniz? (Funda  Kaya- Hopa /Artvin)

CEVAP- Umutsuzluğa düştüğümüz zamanlarda gene bize arkadaş olan kitaplar ve dergilerdi. Umutsuz olduğumuz  zamanlarda daha çok okuyarak, yalnız kalarak  yanımızda  Allah’ın  olduğunu  bilerek  hayata umutla bakmak ve bir gün bizi anlayacak olan insanların çoğalacağı inancıyla hayata tutundum.  Şimdi de boş konuşan ve laubali insanlarla  muhatap  olmaktansa  bir kenara  çekilerek kitap okumak bana her zaman zevk verir. Allah’ın ilk emrinin  neden   oku olduğunu ancak okumayı aşk derecesine seven ve   buna bağlanan insanlar  bilir.

SORU- Programın  başında konumuz   hayallerdi. Peki sizin çocukluğunuzdan  beri hayalleriniz nedir? (Şeydanur Özmen)

CEVAP- Her şiir yazan, yazı yazan insanın   hayali sanırım  çoğu zaman kitap çıkarmaktır. Ama benim asıl  amacım daha çok insana nasıl faydalı olurum?  Onlar bana bakarak  “ bu işitme engelli  güzel konuşuyor, yazıyor ben ise sağlamım ben de istersem güzel konuşan  ve yazan  insan olabilirim” diye  pozitif düşünmelerini sağlamaktı.  Bunun yolu da konferanslar  vermek, kitap yayınlamak, gazetede, dergide  yazmaktı. Bugün siz bu konferansa  gelmişseniz   bunu kısmen  başarmışız demektir. Amaç insanların yanlış, önyargılı düşüncelerini olumluya dönüştürerek  sağlıklı  düşünen  bir toplum  haline gelmek için çaba harcamak ise bunu da başarıyoruz demektir.

SORU- Başarının  bir çok yolu vardır ve   bu kişiden kişiye değişir. Sizin için başarının  sırrı nedir? (Davut Güngördü/Batman)

CEVAP- Bence başarının sırrı bir işitme engelli olarak  okumayı sevmektir. Okumak, sonra üzerinde düşünerek  uygulama fırsatı   bulduklarımızı  da   uygulamak  insana   başarı getirir. Ama okumayı sevmeyen insan da konferanslara katılarak,  güzel sözler söyleyen insanlar ile sohbet ederek, sohbet etmesini  seven büyükler ile bir araya gelerek  sohbet ederek, ama  sürekli öğrenme amaçlı gayret sarf ederek  başarıyı yakalayabilir. Hayat  herkese farklı başarı  fırsatı sunuyor.  Başarmak  isteyen engel tanımadan gayret eder.

SORU- Hayatta ideallerini gerçekleştirmek midir  zor olan? Yoksa  bize zorluk çıkaran insanlardan kurtulmak mı?  (Duygu Karahan)

 

CEVAP-İdealleri gerçekleştirmek  kolay ama   bize zorluk çıkaran  insanları  bazen uzaklaştırmak zor. Arkadaştan uzak kalmak  kolay  ama  akraba, iş arkadaşı, komşu gibi bize zorluk çıkaran, olumsuz  şeyler   anlatan ve bizleri  güzel şeylerden  alıkoyan insanları  uzaklaştırmak  zor. En zoru da   bizi seviyor görünerek  bizi sindirmeye  çalışan insanlardan kurtulmak  zor. (Aman şundan  kork, aman bundan kork, seni asar,sana zararı dokunur)  gibi seni seviyor görünerek  seni korkak bir insana dönüştürmek isteyenler  bir de akraba  veya  iş arkadaşı, komşu ise daha zor oluyor. Ama ben bunları dinliyor görünerek dinlemem bile.  Onlarda zaten bizi anlıyor görünerek anlamıyorlar ki.. 
*

Genç Gelişim

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız