13.Kasım.2014 tarihinde, Bülent Ecevit Üniversitesinde, Genç Gelişim Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Adem Özbay ile “ Engelleri Aşmak” konulu bir konuşma yapmıştık. O konuşmada bize sorulan soruları orada sözlü olarak cevapladıktan sonra burada da yazılı olarak cevaplayalım da okuyan faydalansın istedim.
SORU- Genelde yazılarınızı yazarken neyden, kimden ve nereden ilham alırsınız .( Hacer Mayda/ Fatma Demirer)
CEVAP- Yaşadığımız dünya, yaşadığımız dünyada iyi ve kötü insanlar, yaşadığımız evimiz, iş yerimiz, mahallemiz ve burada yaşayan insanlar bir yazar için çok güzel ilham kaynağıdır bana. Yaşadıklarımdan, gördüklerimden, okuduklarımdan ilham alırım. İşitme engelli olduğumuzdan sesleri duyamasak da çok okuyarak, dünyayı ve insanları gözlemleyerek hayata dair yazılar şiirler kaleme almak büyük zevk bizler için. Her şeyden ilham almaya, hayatı sevmeye, insanları severek onlara bilgi ve sevgimizi vermeye çaba harcıyorum.
SORU- Merhaba, Sorum şöyle: Türkiye’de Genel olarak kişisel gelişim alanında takdir ettiğiniz kişiler kimlerdir? /Semih Özdemir)
CEVAP- Doğan Cüceloğlu, Adem Özbay, M. Abdullah Yılmaz, Cengiz Erşahin, Mümin Sekman, Üstün Dökmen, Bülent Gardiyanoğlu, Muhammed Bozdağ, Ahmet Şerif İzgören severek okuduğum yazarlardır. Her yazardan farklı da olsa güzel bilgiler öğrenmek faydalı. Bu yazarların bazı kitaplarını defalarca okumuşluğumda var. Sizlere kitaplar yanında Kişisel Gelişim Dergileri de okumanızı tavsiye ederim.Bunları seçerek, anlayarak ve okuduklarınızı da uygulamaya gayret ederseniz gerçek manada faydalanırsınız bu kaynaklardan. Ben çok faydalandım.
SORU- Kişisel Gelişimini etkileyen ve örnek aldığınız şahsiyet kimdir.?(Elif Olcay-Eskişehir)
CEVAP- 1984-1989 arasında Tokat’ta valilik yapan ve halktan biri gibi samimi yaşayan Recep Yazıcıoğlu, bana her zaman ilham vermiştir ve yıllar sonra O’nun hakkında kitap yazmak da bana nasip olmuştur. O’nu zamanında anlamadılar ama anladıkça da çok büyük değer olduğunu fark ederek filmler, diziler ile kitaplar romanlar ile halka anlattılar ama halen de yeterince anlattıklarını sanmıyorum. O’nun hayatını her genç okumalı bence. Üniversiteler, okullar, davet ettikçe bizde giderek Yazıcıoğlu’nu anlatmaktayız. Kitabımızı kütüphanelere ve O’ndan faydalanacağını düşündüğümüz yöneticilere veriyoruz.
SORU- Benim babam da duyma engelli. O yüzden toplumdan çekiniyor. Bu engelini ona nasıl aştırabilirim? ( Elif Parlak, Zonguldak/Trabzon)
CEVAP- Bunun en güzel yolu özgüven sahibi işitme engellileri anne veya babanıza anlatarak onların özgüven sahibi olmasına gayret göstermeniz. Hatta imkan varsa babanızı özgüven sahibi işitme engelliler ile babanızı tanıştırmanız. Çünkü özgüven sahibi insanlar ile arkadaş olan ve bu dostluğu geliştiren insanlar zamanla özgüven sahibi oluyorlar. Bizim yanımıza da sık sık sadece öğrenme amaçlı gelenlerin zamanla özgüven sahibi olduklarına ben de hayretle çok zaman şahit oldum.Ama eğlenme amaçlı insanları ziyaret edenler bir şey öğrenemez tabii ki.
SORU- Eğer menenjit hastalığını geçirmemiş olsaydınız sizin hayaliniz neydi? (Sezen Sivrikaya)
CEVAP- Hastalık geçirdiğim zaman 12 yaşındaydım ve o zaman meslek seçimi konusunda fazla fikrimiz yoktu. Nereye kadar okursak okuyup ve vatana millete hayırlı bir evlat olmak tek hedefimizdi. Bunda da ailemizde Üniversite hatta lise tamamlayan insanların olmaması da etkili olmuştur mutlaka. Hastalık sonucunda şiir ve yazı yazmaya başlayınca iyi bir memur olarak, bunun yanında yazarak da insanları aydınlatma amacı edindim.
SORU- Kitap yazmak sizin kaçıncı hayalinizdi?
CEVAP- Şiir yazmaya başladığım 14 yaşından bu yana her şiir yazan insan gibi kitap çıkarmak benim de hayalimdi ama kitap çıkarmak için acele de etmedim. Çünkü satılmayan, okunmayan ve talep edilmeyen kitabı erken çıkarmaktansa okunan, talep edilen faydalanılan bir kitabı zamanında çıkarmak bana daha mantıklı geliyordu ve bunu da ilk yazmaya başladığım 1982 den ilk kitabımı çıkardığımız 2006 ya kadar ne kadar doğru olduğunu ilk kitabımı çıkardığım zaman anladım.Ama şimdi gençler 3 şiir yazınca hemen 4. De kitap çıkarmak istiyorlar. Okumadan yazılan, araştırmadan çalakalem hazırlanan kitapların çoğunun da ömrü kısa oluyor ve bu da tabi ki “okumayan milletiz” edebiyatına dönüşüyor. Güzel yazılan ciddi araştırılarak kaleme alınan kitapların çok zaman okunduğunu görmek mümkün tabii ki.
SORU- Ben işitme yetimi kaybetsem şahsen umudumu kaybeder her şeye önyargılı olurum. Siz hayata nasıl tutundunuz? Hayatınızın en zor anlarında bile en ufak, umutsuzluk geldi mi? Geldiyse en önemli nedir? Nasıl başa çıktınız ? (Yakup Öngül)
CEVAP- Her insanın hayatında umutsuzluk, ümitsizlik olduğu zamanlar olmuştur. Ama hayata baktığımız zaman hayatın hiç de zor olmadığını ve hayatı yaşanılmaz yapan insanın gene biz olduğunu hayretle gördük. Bunlara alışmak da kolay olmadı. Ama zamanla insan engeli ile yaşamayı da öğreniyor ve imkansız olan şey imkan dahilinde oluyor. Yani insan alışıyor. Sizler de zorluklara sabrederseniz, zamanla zorlukların aslında zor olmadığını kendimizi zor diye kandırdığımızı ve çevremizde her şeyi zor gören insanların çok olmasından dolayı da bize böyle empoze ettiklerini gördüm. Daha pozitif, daha doğru düşünen ve daha çok umut veren insanlarla arkadaşlıklarımızı geliştirince hayatımızın kolaylığını da gördük zamanla.
SORU- Umutsuzluğa düşüp, bırakmak üzere olduğunuz zamanlarda tekrar kendinizi nasıl motive ettiniz? (Funda Kaya- Hopa /Artvin)
CEVAP- Umutsuzluğa düştüğümüz zamanlarda gene bize arkadaş olan kitaplar ve dergilerdi. Umutsuz olduğumuz zamanlarda daha çok okuyarak, yalnız kalarak yanımızda Allah’ın olduğunu bilerek hayata umutla bakmak ve bir gün bizi anlayacak olan insanların çoğalacağı inancıyla hayata tutundum. Şimdi de boş konuşan ve laubali insanlarla muhatap olmaktansa bir kenara çekilerek kitap okumak bana her zaman zevk verir. Allah’ın ilk emrinin neden oku olduğunu ancak okumayı aşk derecesine seven ve buna bağlanan insanlar bilir.
SORU- Programın başında konumuz hayallerdi. Peki sizin çocukluğunuzdan beri hayalleriniz nedir? (Şeydanur Özmen)
CEVAP- Her şiir yazan, yazı yazan insanın hayali sanırım çoğu zaman kitap çıkarmaktır. Ama benim asıl amacım daha çok insana nasıl faydalı olurum? Onlar bana bakarak “ bu işitme engelli güzel konuşuyor, yazıyor ben ise sağlamım ben de istersem güzel konuşan ve yazan insan olabilirim” diye pozitif düşünmelerini sağlamaktı. Bunun yolu da konferanslar vermek, kitap yayınlamak, gazetede, dergide yazmaktı. Bugün siz bu konferansa gelmişseniz bunu kısmen başarmışız demektir. Amaç insanların yanlış, önyargılı düşüncelerini olumluya dönüştürerek sağlıklı düşünen bir toplum haline gelmek için çaba harcamak ise bunu da başarıyoruz demektir.
SORU- Başarının bir çok yolu vardır ve bu kişiden kişiye değişir. Sizin için başarının sırrı nedir? (Davut Güngördü/Batman)
CEVAP- Bence başarının sırrı bir işitme engelli olarak okumayı sevmektir. Okumak, sonra üzerinde düşünerek uygulama fırsatı bulduklarımızı da uygulamak insana başarı getirir. Ama okumayı sevmeyen insan da konferanslara katılarak, güzel sözler söyleyen insanlar ile sohbet ederek, sohbet etmesini seven büyükler ile bir araya gelerek sohbet ederek, ama sürekli öğrenme amaçlı gayret sarf ederek başarıyı yakalayabilir. Hayat herkese farklı başarı fırsatı sunuyor. Başarmak isteyen engel tanımadan gayret eder.
SORU- Hayatta ideallerini gerçekleştirmek midir zor olan? Yoksa bize zorluk çıkaran insanlardan kurtulmak mı? (Duygu Karahan)
CEVAP-İdealleri gerçekleştirmek kolay ama bize zorluk çıkaran insanları bazen uzaklaştırmak zor. Arkadaştan uzak kalmak kolay ama akraba, iş arkadaşı, komşu gibi bize zorluk çıkaran, olumsuz şeyler anlatan ve bizleri güzel şeylerden alıkoyan insanları uzaklaştırmak zor. En zoru da bizi seviyor görünerek bizi sindirmeye çalışan insanlardan kurtulmak zor. (Aman şundan kork, aman bundan kork, seni asar,sana zararı dokunur) gibi seni seviyor görünerek seni korkak bir insana dönüştürmek isteyenler bir de akraba veya iş arkadaşı, komşu ise daha zor oluyor. Ama ben bunları dinliyor görünerek dinlemem bile. Onlarda zaten bizi anlıyor görünerek anlamıyorlar ki..
*
Genç Gelişim