Osman Nihat Akın’ı tanıyanlarınız mutlaka vardır..
1905-1959 yılları arasında aziz İstanbul’da yaşamış bir müzik adamıdır..
Ünlü gazeteci ve yazar Ahmet Rasim’in de torunudur..
O Ahmet Rasim’ki pek çok şarkı besteleyen bir büyük ustadır..
Takip edenleriniz bilirler; geçen yazılarımızdan birinde paylaştığımız “Bu Akşam Gün Batarken Gel” isimli uşşak şarkının da güftekarıdır..
Hele, “Pek revadır sevdiğim ettiklerin” isimli Suzinak eseri vardır ki, bugün bile pek meşhurdur..
Evet, biz yine dönelim duygu ve hüzün yüklü eserlerin müellifi Osman Nihat Akın’a!.
Osman Nihat Bey, şairdir, beste yapmıştır, ama ayni zamanda iyi bir gazeteci ve spor yazarıdır..
Devlet memuru olduğundan, 1930’larda başladığı spor yazarlığında “ofsayt” imzasıyla ün yapmıştır.. Çeşitli dergilerde ve gazetelerde yine bu imzayla yazılar yazmıştır..
Şimdi anlatacağım üstatla alakalı anekdotu lütfen dikkatlice takip edin..
Osman Nihat Bey, vakti zamanında PTT Müfettişliği yapar..
Ve bir gün PTT şubelerinden birine teftişe gider..
Prosedür gereği hüviyetini ibraz eder ve şube müdürü kasanın anahtarları da dahil olmak üzere tüm bilgileri üstada takdim eder..
Teftiş başlar.. Bir müddet evraklar üzerinde inceleme yapılır ve netice alınır..
Ancak evrak üzerinde alınan neticeyle kasa içindeki para birbirini tutmaz..
25 Lira eksiktir!..
Doğru sayamadıkları zannıyla yine ikinci bir defa sayım yapılır, ancak durum değişmez!..
Osman Nihat Bey, bunun üzerine müdüre şubenin hemen yan tarafındaki Mal Müdürlüğüne gitmesini söyler ve sayımın kesin olarak bizzat Mal Müdürü tarafından yapılmasını ister..
Mal Müdürü gelir, kasa sayılır ve para tamam çıkar!..
Teftişte böylece müspet bir şekilde sona erer..
Aradan birkaç ay geçer..
Üstat bir gün müfettişler odasında otururken, kapıcı kendisine bir mektup getirir..
Osman Nihat Bey zarfı açar, ardından yazıyı okur..
Ancak okudukça ağlar!..
Odadakiler şaşırmıştır!..
Neden ağladığını ısrarla sorarlar..
Osman Nihat Bey’de bir müddet gözleri yaşlı bir biçimde kaldıktan sonra yazılanları anlatmakta bir mahzur görmez…
Evet, mektubu gönderen, teftişe gittiği şube müdürüdür..
Şöyle diyordur;
“Muhterem üstadım;
Beni sayım için Mal Müdürüne gönderdiğiniz vakit, kasadaki eksik olan 25 Lirayı cebinizden tamamladınız ve dolayısıyla kasa tamam çıktı..
Evet, kasadan parayı ben almıştım!..
Zira hanımım çok hastaydı..
O parayı hanımımın doktor, ilaç parası yapacaktım ve neticede iade edecektim..
Fakat siz teftişe aniden geldiğiniz için yerine koyamadım!..
Sizin ince ve hassas kalbiniz herhalde durumu anladı ki, bana mesele yaşatmadınız!..
Bu yüzden size minnettarım..
Allah sizden ebediyen razı olsun!..”
Bu ifadelerden odadakiler de çok duygulanmışlardı..
Üstadı hararetle tebrik ederler..
Fakat daha sonra içlerinden biri, Osman Nihat Bey’i vazifeyi suiistimal etti ve yolsuzluğa çanak tuttu, diyerek Başmüfettişe şikayet eder!..
Tabii Osman Nihat Akın’ın niyetinin ne olduğu herkesçe malum olduğundan hakkında takibat yapılmaz..
Lakin bu durum üstadı çok üzer..
O da tutar, “Bir ihtimal daha var.. O da ölmek mi dersin!..” isimli o unutulmaz nihavend eseri besteler!..
Osman Nihat Bey, sağlam bir müzik eğitimi almamasına rağmen büyük eserlere imza atmış bir bestekardır..
40’a yakın esere imza atmıştır..
Yine bu yıl ada sensiz/.. Göze mi geldim, sen mi unuttun/.. Körfezdeki dalgın suya bir bak göreceksin/.. Güzel bir göz beni attı bu derin sevdaya/.. üstadın en meşhur eserleridir..
Evet değerli dostlar; hadise böyle.. İnşallah bu kıssadan hisse alanlardan oluruz.. Netice-i kelam;
Yapılan yanlışlığı kişinin yüzüne vurmayacak kadar alicenap ve hassas olan bu duygu yüklü gönül insanı, 24 Ekim 1959’da bu fani dünyadan ahiret alemine göçtü..
Mevla Teala rahmet eylesin, taksiratı varsa af etsin!..
*