Zihin içeriklerini daha çok telkinlerin teşkil ettiğini ve insanın onlara dayanarak davrandığını söylersem sakın şaşırmayın. İnsan henüz bir çocukken, kendisi hakkında söylenilen şeylere inanır, çünkü çok mukavemetsizdir. Söylenilen şeyin doğru ve yanlışlığını anlayamaz ve ona karşı koyamaz. Annesi babası, komşuları veya arkadaşları ona, örneğin; “Sen tembelsin.” derler, o da bunu benimser. Kendisi hakkında edindiği fikir artık çok zor değişir. Her olay, inancını pekiştirir. Telkinlerin ardı arkası kesilmez. “Sen yaramazsın, senin kafan hiç çalışmıyor, sen asla adam olmazsın…” gibi daha bir sürü şey… Bunlar, bilinçaltına yerleşir.
Olumsuz telkine karşı, olumlu telkinle cevap vermeliyiz. Başkalarından, hakkımızda olumlu telkinlerin gelmesini beklememeliyiz. Yapılan araştırmalar, olumlu telkinlerin yüzde iki bile olmadığını göstermiştir. Kimse kimseyi takdir etmiyor ve iyi yanlarını dile getirmiyor. Telkin, esasında gerçek hakkında bir fikir ve yorumdur. Gerçeğin kendisi değildir. Her fikrin karşıtı vardır. Her fikir, başka bir fikir tarafından çürütülebilir. Öyle ise, insanların bizim hakkımızda söylediklerinin fazla bir önemi yoktur. Ayrıca onların da kendi düşündüklerinden ziyade başkalarından öğrendiklerini naklettiklerini unutmayalım.
Kendi kendine telkin, psikologların tavsiye ettiği, sağaltıcı etkisi olan bir yöntemdir. Başkalarının hakkımızda söyledikleri kadar bizim, kendimiz hakkında söylediklerimizin de üzerimizde olumlu etkisi vardır. Sizin yapacağınız tek şey, iyi yanlarınızı kendinize hatırlatmanızdır. Gerçeklikten çok uzak olmamak şartıyla, söylediğiniz olumlu sözler, bilinçaltınızda değişmeler yaratacaktır. Bu yöntemi anlık olaylar için kullanabileceğiniz gibi, bir tutum edinmek için de kullanabilirsiniz. Güç bir durumda sesli veya sessiz, kendinize, “Akıllı ve sabırlı ol, aşırı gitme.” diyebilirsiniz. Önemli olan, o anda en etkili ve inandığınız sözü bulabilmektir.
*
Cuma Özusan
Kaynak: Bilgece Yaşamak
www.gencgelisim.com