Gülünce Gözlerinizin İçi Gülsün!

0
1183

Önce gülümsemeler, gözlerde olmayan, sadece dudakta şekillenen gülümsemeler… Sıradan, yapmacık ve gerçek dışı… Sonra eller uzandı birbirine ve:

“Merhaba Hocam! Nasılsınız?” türünden selamlaşmalar.

“Teşekkür ederim. İyiyim! Ya siz?” derken aslında başka başka yerlerde geziliyor, başka başka şeyler düşünülüyor. Kimsenin umurunda değil bir diğerinin iyi ya da kötü oluşu.

Ne soruyu soran cevap bekliyor, ne de sorulan gerçek cevabı veriyor. Yüzlerde gülümsemeler, dudaklarda gülümsemeler… Lakin gözlerde farklı anlamlar…

Geçenlerde bir akşam yemeği sonrasında evde çocuklarımla otururken (Bir yandan da tavşankanı çayımı yudumlarken) evimizin canlı mobese kameraları (çünkü ne yaparsanız, ne söylerseniz ve nasıl davranırsanız hemen kaydediyorlar o tertemiz beyinlerine) oğlumla kızım yan yana oturmuşlar ve bana bakarak gülümsüyorlardı. Kızım sordu:

“Baba! Biz ne yapıyoruz sence şimdi?”

Soru çok kolay! Biz ne yapıyoruz? Karşımda duruyorlardı. Ne yaptıklarını görüyordum. Yan yana oturmuşlar ve bana bakarak gülüyorlardı.

“Gülüyorsunuz!” dedim. Ama cevap sandığım kadar kolay değilmiş. Henüz ilköğretime giden iki çocuğun dünyasında boylarından büyük düşünceler ve anlamlar olabiliyormuş.

“Hayır, babaa!” dedi minik Ebru! “Biz gülmüyoruz.”

Yardım istercesine eşime baktım. Gözlerimle ona “Aman yardım et bana! Ne demek istiyor bu çocuklar?” diye sordum. İşin garibi o da gülüyordu.

Ama içten gülüyordu. Samimi gülüyordu. Omuzlarını yukarı kaldırdı ve “İşte oğlun, işte kızın. Basit bir soru sordular, cevabını sen ver!” diyordu. Mecburen çocuklara döndüm tekrar.

Eren ve Ebru cevaplarını bekliyorlardı.

“Tamam!” dedim. “Siz kazandınız! Ne yapıyorsunuz bakalım?”

“Hadis yapıyoruz baba!” dediler.

“Anlamadım!”…

???

“Babaaa! Biz bir hadis gerçekleştiriyoruz.”

???

“Tebessüm sadakadır babaaa!”

Ebru, henüz hadis nedir tam bilmiyor, Eren ise yeni yeni öğreniyor.

Hayatın ne olduğunu bilmiyorlar. İnsanlara söyleyeceklerini dosdoğru, yalansız dolansız söylüyorlar. Maske takmıyorlar ve en önemlisi güldü mü içten gülüyorlar.

Gülerken gözlerinin içi de gülümsemeye iştirak ediyor. Ve biliyorlar! Biliyorlar ki, samimi, yapay olmayan, içten gelen bir tebessüm sadakadır.

Gözler ışıl ışıl, yanaklar kıpkırmızı.

Bir yaz günü, birbirine ellerini uzatıp tokalaşan insanların yüzlerindeki anlamı görünce aklıma gelmişti geçen akşam evde çocuklarımla yaşadığım bu olay. Evet, şimdi büyük büyük (koca koca) adamlarla karşı karşıyaydım. Her biri otuzunu çoktan geçmiş olan insanlardı.

Herkes birbirine bakıyor ve selamlaşıyordu. Gülümseyenler de vardı, sırıtanlar da, somurtanlar da! Bazılarının maskesi açıkça görünüyordu, bazılarınınki ise belli belirsiz. Bir kısmı da gerçekten samimiydi! İçtendi! Bu hissediliyordu. “Acaba!” dedim içimden. “Acaba, benim yüzüm ve gözlerim nasıl? Karşımdaki insanlar bana bakınca ne görüyorlar?

Gülümserken gözlerim de gülümsüyor mu? Tebessüm ederken birilerini mi kandırıyorum, yoksa sevap haneme “Sadaka verdi!” diye yazılıyor mu?

Acaba! Acaba! Acaba!

 

*

Mahmut Açıl

mahmutacil@gmail.com

www.gencgelisim.com

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız