Kaç yaşına gelirse gelsin o sizin minik kızınız ya da oğlunuz. Çünkü o büyürken zaman o kadar hızlı geçti ki, onun ne zaman artık bir genç kız ya da delikanlı olduğunu fark edemediniz. Ancak yaşadığınız ilk isyan, ilk öfke ya da ilk ciddi anlaşmazlık getirdi sizi kendinize; o hala sizin çocuğunuzdu ama artık bir “çocuk” değil, “genç”ti.
Daha karnınızdayken onu nasıl merak ettiğinizi, doğduğunda onunla nasıl oyunlar oynayacağınızı planladığınızı ya da ona güzel kıyafetler giydirip nasıl gezmeye götüreceğinizi düşündüğünüzü; doğduğu gün hastanede kalbinizin heyecandan duracak gibi olduğunu; onu ilk defa kucağınıza aldığınızda neler hissettiğinizi hatırlıyor musunuz? Ne kadar da küçüktü değil mi? Oysa size verdiği mutluluk dünyalar kadar büyüktü. Birbirini takip eden yıllarda yürümeye, koşmaya, konuşmaya, okula gitmeye başladı derken günün birinde çocuğunuzu tanıyamadınız. Size itiraz etmeye başladı, sözlerinizi dinlemedi, arkadaşlarını sizden öne geçirdi, dersleri bozuldu, yüksek sesle müzik dinlemeye başladı, odasına kapandı. Ne olmuştu?
O büyürken, onun da bir gün sizin gibi olmaya başlayacağını, yetişkin olma yolunda ilerlediğini unutmuştunuz. Hala sevgili küçük kızınız ya da oğlunuzdu o. Oysa boyu uzamıştı, sesi değişmişti, bir genç kız ya da bir genç erkek olmuştu o. Fark etmediniz mi, sizin çocuğunuz artık ergen olmuştu.
Gençlik çağı bunalımlar, öfkeler, çatışmalar ve kaygılar dönemidir. Yanılgıların, bencilliğin, başkaldırmanın sık görüldüğü, bocalama, çelişkiler ve kararsızlıklar dönemidir. Kendi kendisiyle sürtüşme ve savaşma dönemidir. Kısacası olumlu olumsuz tüm duyguların yoğun, bütün tepkilerin aşırı olduğu dönemdir.
Gençlik yalnız olumsuzlukların toplandığı bir dönem değildir. Aynı zamanda tatlı hayallerin, tutkuların ve idealizmin filizlendiği, sıkı arkadaşlıkların, ilk sevgilerin yaşandığı dönemdir. Yeniliğe ve ileriye doğru atılımların yapıldığı, kendini kanıtlama ve kendi kimliğini arayıp bulma çabalarının yoğunlaştığı dönemdir.
Aristo 2300 yıl önce gençliği şöyle anlatmış: Gençlerin istekleri pek çoktur ve bunları hemen eyleme dönüştürmek isterler. Çok değişkendirler. İstekleri geçicidir; birden parlar, birden söner. Tutkuludurlar, huysuz ve öfkelidirler. İsteklerinin önüne dikilen en küçük engele bile katlanamazlar.
Eli açık ve iyilikseverdirler, çünkü kötülükleri tanımamışlardır. Çabuk güvenir, çabuk bağlanırlar, çünkü aldatılmamışlardır. Yüksek amaçları ve hayalleri vardır çünkü daha yaşamın sillesini yememişler, koşulların sınırlayıcı etkisini öğrenmemişlerdir. Sevgide de nefrette de aşırıya kaçarlar. Her şeyi bildiklerini sanır onun için yanlışlarında sonuna dek direnirler.
Dengeli ve uyumlu ilkokul çocuğu gider, yerine oldukça tedirgin, kuruntulu, güç beğenen ve çabuk tepki gösteren bir ergen gelir. Duygular çabuk iniş çıkış gösterir. Çabuk sevinir, çabuk üzülür, birden sinirlenir, olur olmaz şeyi sorun yapar. Tepkileri önceden kestirilemez olur. Bencilleşir, istekleri artar, konan yasakları saçma, kendisine tanınan hakları yetersiz bulur. Kuralların çokluğundan ve sıkılığından yakınır. Ana babaların uyarılarına birden tepki gösterir, kabalaşır ters yanıtlar verir.
Gençlik çağını birkaç alt döneme ayırabiliriz.
12 – 15 yaş arası
Hızlı büyüme ve cinsel uyanışın olduğu, ergenlik ya da ilk gençlik olarak bilinir. Olumsuz davranış ve tepkilerin yoğun olduğu evredir. Kızlar erkeklerden 1-2 yıl önce ergenliğe girer, büyüme ve cinsel olgunlaşmalarını da 1-2 yıl önce tamamlarlar.
15 – 17 yaş arası
Çekingenliğin ve kendine güvensizliğin belirgin olduğu delikanlılık evresidir.
17 – 21 yaş arası
Kendine güven, caka ve gösterişin ağır bastığı delikanlılık evresidir.
21 – 25 yaş arası
Uzamış gençlik ya da yüksek öğretim gençliği olarak tanımlanır.
Gençlikte Arkadaşlık
Gençlik çağı evden kopma ve topluma açılma çağıdır. Ergenliğe giren gence evi dar gelmeye başlar. Çünkü soluk alabildiği, özgür davranabildiği tek yer evin dışıdır. Genç yaşam hakkında kendi düşünce ve duyuş biçimlerini anlayabilmek için, ailesinden uzaklaşmaktadır. Başkalarının düşüncelerini de içine alan yeni alanlara karşı ilgi duymaktadır. Evle bağları gevşeyen genç kendini boşlukta bulur. Kendi gibi bağımsızlık arayan, aynı kaygıları paylaşan, benzer bocalamayı yaşayan yaşıtlarına katılır. Evinde anlaşılamadığını, değer verilmediğini, çocuk gözüyle bakıldığını sanan genç için arkadaş grubu bir kurtuluş, bir sığınaktır. Ailesinin dışında sevgi, anlayış ve kabul göreceği, aidiyeti yaşayabileceği bir yerde olmak ister.
İlkokul yıllarında arkadaş edinemeyen bir gencin ergenlikte birden arkadaş topluluğuna karışması zordur. Arkadaşlık yüzme gibi ne kadar erken başlarsa o denli kolay gelişen bir yetenektir. En sağlıklı bir ailenin bile çocuğa veremeyeceği tek şey arkadaşlıktır. Aile bu konuda çocuğa ancak uygun oyun ve arkadaşlık ortamı yaratarak yardımcı olabilir. Arkadaşsızlığın yarattığı yalnızlık ve eksiklik duygusunu aileden gelen sevgi gideremez.
Arkadaşlarca aranmak, beğenilmek ve benimsenmek benlik saygısının önemli bir koşuludur. Arkadaşlar gence kendi kişiliğini yansıtan ayna yerine geçer, kendini tanır ve tanıtır. Toplumsal becerilerini geliştirir, insanlarla geçinmeyi öğrenir, işbirliğine girer. Arkadaşlık kurabilmek ve sürdürebilmek başlı başına bir başarıdır. Arkadaşsızlıktan yakınan ya da hiç arkadaş aramayan gencin önemli sorunları olduğunu düşünmek gerekir.
Bu çağda gencin derslerini gevşetmek pahasına arkadaşlığa yönelmesi olumludur. Oğluna ya da kızına arkadaşça davrandığını, arkadaş eksikliğini duyurmadığını söyleyen anne babalara da rastlanır. Böyle bir ilişki aslında bağımlı bir ilişkidir, gerçek arkadaşlık ilişkisi değildir. Arkadaş grubu genç için bir danışma ortamı ve davranışlar için yol gösterici bir kaynak görevi yapar. Genç kendini ve başkalarını bu arkadaş grubu içinde değerlendirir, grup üyeleriyle özdeşim kurar, onların tutum ve davranışlarını benimser, gruptan edindiği görüşleri kendi görüşü gibi evinde savunur. Gençlik çağında arkadaş grubunun genç üzerindeki etkisi gencin içinde bulunduğu bütün diğer gruplardan daha önde gelir. Argolarını, giyim kuşamlarını olduğu gibi benimser. Erişkinlere ne denli aykırı gelse de gençler arasında yaygın olan kılık en uygun modadır.
Arkadaş grubunun genç üstündeki etkisi arttıkça anne babaların da tedirginliği artar. Anne babalar derslerin aksamasını, haylazlığını, başına buyruk davranışını hep arkadaş topluluğunun kötü etkisine bağlarlar. Oysa anne babaların sandığının tersine bir genci arkadaşları ayartmaz, çoğunlukla genç kendi eğilimine uyan gençleri arayıp bulur. Genel bir kural olarak gencin ailesi ile çatışması büyüdüğü oranda arkadaş grubunun ayartıcı etkisine kapılma olasılığı artar. Anne babasından anlayış görmeyen, onlarla çatışma içinde olan genç evde bulamadığı güveni arkadaş çevresinde arar. Anne babasına başkaldıran, onların uydusu olmaktan kurtulmaya çalışan genç, arkadaş grubunun uydusu olup çıkar. Arkadaş seçimine karışılması ya da arkadaş ilişkisinin koparılması bu çağda genci en sert tepkilere iter. Kendi kişiliğini evde kanıtlamaya çalışır, ama grup içinde aşırı uyumlu olur, grubun kimliğine sığınır. Bu ortamdan kopmamak için grubun ortak kavramlarını, simgelerini, eylemlerini benimseyip, özümler. Onlardan ayrı kalmamak için kendisine aykırı gelen düşünce, tutum davranış ve eylemleri bile benimser. Genci kötü arkadaşlardan kurtarmanın en emin yolu, bu tip arkadaşlarını sık sık eve çağırmasını sağlamaktır. Genç böylece hoşa gitmeyen özellikleri kendisi tartarak arkadaşlığına son verebilir.
Davranış bozukluğu göstermeyen arkadaş grupları gencin bağımsızlığını kazanmasına yarayan bir toplumsallaşma ortamıdır. Genç orada kimliğini yitirmenin tersine kimliğini pekiştirir. Kimlik başka insanlarla iletişim ve etkileşim sonucu elde edileceğinden, genç arkadaş grupları içinde sağladığı uyumla farklı rolleri dener. Bu rollere ilişkin davranışlar sergiler. Böylece grup gence kimlik ve toplumsal çevre kazandırır. Ergenlikte grubun etkisine kendini kaptıran bir genç, zamanla grubu etkileyecek duruma geçebilir. Grup üyelerini uyarabilir, yanlış davranışlarından caydırabilir. Hatta gruptan ayrılarak daha uygun bulduğu yeni bir gruba katılabilir veya kendisi bir arkadaş grubu kurabilir.
Gençler oluşturdukları gruplarla birlikte eğlenmek, gezmek, spor yapmak dışında bir davranış göstermeseler bile erişkinlerin tepkisini çekerler. Gürültülü müzikleri, umursamaz tavırları, aykırı tutumları ve değişik saç biçimleriyle erişkinlerce yadırganırlar. Gençler eski kuşaktan değişik görüşleri, yeni yaşam biçimleri ve bağlandıkları değerlerle erişkinlerden ayrı bir dünyada yaşar gibidirler. Değiştiremedikleri topluma başkaldırmasalar da topluma bir süre için dudak bükmekte, umursamaz davranmaktadırlar.
Genç gruplar arasında en çok konuşulan konulardan biri de cinsel konulardır. Doğru ya da yanlış en yoğun cinsel eğitimin verildiği yer arkadaş gruplarıdır. Kendi cinsinden yaşıtlarıyla uyumlu ilişki kurabilen genç zamanla kız-erkek arkadaşlığına ilgi duymaya başlar.
Kız-Erkek Arkadaşlığı
Üç yaşından küçük çocuklar yalnız kendileriyle ilgilenirler. Okulöncesi çağda yani 3 yaş dolaylarında kız-erkek karışık oynarlar. Giderek erkek çocuklar kümeleşir, bir arada oynamaya başlarlar. Kız çocuklarını ya gönülsüz olarak aralarına alırlar ya da erkek arkadaş bulamayınca kızlarla oynamaya razı olurlar. Bu ayrı kümeleşme ilkokulda iyice belirginleşir. Bir arada oynamadıkları gibi birbirine takılır, birbirini küçümser, alay ederler. 12 yaşından sonra bu karşıtlık kaybolmaya başlar. Erken gelişen kızlarda erkek çocuklara yakınlaşma, onların ilgisini çekme, beğenisini kazanma eğilimi ortaya çıkar. Ergen erkekler ise 14 yaşından başlayarak kızlara açıkça ilgi duyduklarını belli ederler. Lise yıllarında ise kızlı erkekli birlikte gezme, kümeleşme, daha sonra da ikili arkadaşlıklar ve flörtler başlar.
Genç giyimine, kuşamına özen göstermeye, kızlarla şakalaşmaya, takılmaya başlar. Soytarılık yaparak, fıkra anlatarak, güldürerek kızların ilgisini çekmeye çalışır. Kızlarsa kendi aralarında erkekleri çekiştirir, fısıldaşır, gülüşürler ya da kendilerini naza çekerler. Mektuplaşmalar, uzaktan bakışmalar olur. Genç ergen gülümseyen her kızın kendine tutulduğunu sanır. Arkadaşlarına bundan övünerek söz eder. Kısa buluşmalar, el ele tutuşmalar ballandıra ballandıra, yer yer uydurmalara kaçılarak süslenerek anlatılır.
Kimi gençler ise hem birbirleriyle arkadaşlık etmek isterler, hem de bundan korku duyarlar. Erkekler kızlara yaklaşamaz, sıkılır, konuşamaz, kekelerler. Karşı cinsten bir arkadaşı olmamak, bir kıza nasıl yaklaşacağını, nasıl konuşup arkadaşlık kuracağını bilememek, bir kız ya da erkek arkadaşla çıkınca ne yapacağını, nasıl davranacağını bilememek, karşı cinsten birinden çıkma önerisini nasıl geri çevireceğini bilememek, bir kızla ne zaman sürekli çıkacağına karar verememek, şimdi evlenmeyi istemek, daha güzel ve yakışıklı olmak, cinsel konularda daha çok bilgi sahibi olmak, mastürbasyon yapma kaygısı, cinsel organlarının dıştan belli olma kaygısı yaşanan en yaygın sorunlardır.
Kızlar da erkeklere ilgi duyarlar ama geleneğin etkisiyle ilgilerini açığa vuramazlar. İlgileri belli olacak diye korkarlar ama kendi aralarında erkeklerden söz ederler. Genç kız ancak içli dışlı arkadaşına şu veya bu çocuğu beğendiğini açıklar. Arkadaşı bu sırrı çevreye yayarsa büyük tepki gösterir, üzüntüye kapılır.
Gence güven veren, onun sorunlarını anlayan ve onunla bu hususta tartışabilen ve onu sempatize edebilen her kişi, cinsel olgunluğun yarattığı güvensizlikten gencin kurtulmasına yardım eder. Her insan kendi duygusal gereksinmelerini karşılayan arkadaşları seçer.
Normal genç erkek ve kızların birbirlerine er geç ilgi duymaya başlayacaklarını ve bunun aslında duygusal bakımdan olgunlaşmış ve benliklerini kontrol altına almış gençler için istenecek ve tamamlayıcı bir şey olduğunu her anne baba bilmelidir. Flört etmeye bütünüyle karşı çıkmak, genci ailesini aldatmaya yöneltir. Elinde zaten yeteri kadar fırsat da vardır. Ancak önemli olan şey gencin gününü kimlerle, nerede ve nasıl geçirdiğidir.
Şakacı bir yazarın dediği gibi “gençlik çağı gençlere bırakılamayacak kadar değerlidir”.
Değeri geçtikten sonra bilinen, eski kuşakların özlemle andığı bir çağdır gençlik. Gençlerin istediği daha çok özgürlük daha çok güven ve daha çok anlayıştır. Bu çağ, gencin çatışma yaşadığı anne babaya aslında en çok ihtiyaç duyduğu çağdır. Gencin anne baba ile çatışmasının sağlıksız boyutlara ulaşmasını önlemek sağlıklı bir iletişimle gerçekleşebilir. Sağlıklı bir iletişimi kurup sürdürebilmek, karşılıklı açık, net ve dürüst paylaşım fırsatını oluşturabilmek, olası hatalarını zamanında fark edip onlara rehberlik edebilme imkanını verir.
Sorunsuz bir ilişki için:
Anne baba olarak çocuklarınız üzerinde oldukça etkin bir rolünüz vardır. Doğru kararlar vereceklerine güvenmeleri çocuklarınıza kazandırdığınız en önemli özellik olacaktır. Bu sayede akranlarından gelen baskılara karşı dimdik ayakta durabilecek ve içgüdülerine kulak verirken kendilerini güvende hissedeceklerdir. Ancak yine de sürekli bilgi alın, çocuğunuzu iyi dinleyin, arkadaşlarını eve davet etmesini destekleyin (en azından nerede olduklarını ve ne yaptıklarını yakından takip edebilirsiniz) aksi ispat edilene kadar onlara güvenin ve hata yapmalarına izin verin. Düştüklerinde tutmak için arkalarında değil, düşmemeleri için önlerinde değil, yalnızca yanlarında onlarla beraber olun. Onların elinden tutmayın, yalnızca yol gösterin.
*
Yazar: İvet ALBUKREK, Uzman Psikolojik Danışman |