Hipnoz ismi nasıl doğdu?

0
866

1. Hipnoz ismi nasıl doğdu

Hipnotik trans halinde; hiçbir hipnotik telkin verilmese bile hipnotik transa giren kişilerde; kaslarda gevşeme, EEG değişiklikleri, solunum yavaşlaması, göz kapaklarında titreme vb. fizyolojik değişiklikler gözlenmektedir.

Bu değişiklerden başka, girilen hipnotik transın derinliği, hipnoza giren kişilerin beklentileri ve hipnoz yapan şahsın vereceği telkinler doğrultusunda, “Hipnotik fenomenler” olarak isimlendirilen fizyolojik ve psikolojik bazı değişiklikler de oluşmaktadır. Bu değişikliklerden bazıları yalnızca hipnotik trans halinde ortaya çıkmakta diğer bazıları ise hipnotik trans halinin dışında da bazen gözlenebilmektedir.

Ancak derin hipnotik trans halinde ve verilen telkinler sonucu görülen bazı fenomenler de bulunmaktadır ki bu fenomenleri bugün için bilinen fizyolojik mekanizmalarla açıklamak mümkün olmamaktadır. Hatta bu fenomenlerin bazıları bilinen fizyolojik işleyiş mekanizmalarına tam ters bir oluşum da gösterebilmektedir. Bu tür fenomenler ise “Paranormal fenomenler” olarak isimlendirilmektedir.

Hipnoz olan her insan hipnozdan çıktığında; hipnoza girerken üzerine büyük bir uyuşukluk çöktüğünü, bütün kaslarının gevşediğini, istese de gözlerini açamadığını söyler. Yine hipnoz olan her insan kendisine rahatlayacağı veya dinleneceği telkini verilmese bile hipnotik trans halinde büyük bir rahatlama hissettiğini, zihinsel ve bedensel olarak dinlendiğini belirtir.

Derin trans haline girmeyenler, trans sonrasında olup bitenlerin hepsini hatırladıklarını ifade etmektedirler. Hatta hiç hipnoza girmediklerini de iddia edebilirler. Yine derin transa girmeyenler otokritiklerini kaybetmediklerini belirtirler. Bu nedenle de düşünce ve inançlarına aykırı telkinlere karşı koyabilirler. Derin trans halini yaşayanların ise otokritikleri genellikle kaybolur ve hipnoz esnasında olup bitenleri sonradan hatırlayamazlar.

Hipnoza girenlerin bu hissettiklerinden başka; hipnotik trans halinde, hiç telkin verilmeden de gözlerde REM uykusundakine benzer şekilde titremeler ve çekilecek olan EEG sonuçlarında bazı değişikler görülmektedir. Ayrıca büyük ölçüde olmasa da kaslarda gevşeme, solunum sayısı ve dolaşım fonksiyonlarında yavaşlama gibi fizyolojik birtakım değişiklikler de oluşmaktadır.

EEG Değişikleri
Yapılan çalışmaların hemen hepsinde hipnotik transa ait EEG dalgalarının, normal uyku halinde alınan EEG dalgalarından oldukça farklı olduğu gösterilmiştir. Bununla birlikte hipnotik transa ait EEG dalgaları uyanıklıkta çekilen EEG’lerde görülen Alfa dalgalarından da farklı olmaktadır. Hipnoza alınıp heyecan veya korku uyandırabilecek herhangi bir telkin vermeksizin çekilen EEG’lerde, normal uyanıklık haline ait Alfa dalgalarına göre; frekansları daha düzenli, amplitüdleri ise daha küçülmüş dalgalar gözlenmektedir. Hipnotik trans halinde çekilen EEG’lerde görülen bu dalgalar, bir obje ya da bir düşünce üzerinde dikkat ve bilincin arttığı uyanıklık haline ait Alfa dalgalarına benzemektedir. Eğer hipnozdaki kişiye çeşitli emosyonel telkinler verilecek olursa, EEG’lerde bu telkinler doğrultusunda bazı değişiklikler oluştuğu da görülebilmektedir.

Diğer Fonksiyonel Değişikler
Hipnotik trans halinde sadece hipnotik transa girmiş olmakla; küçük ölçüdeki kalp atım sayısı, kan basıncı, solunum sayısı vb. değişiklikler dışında, somatik ve otonom sinir sistemi fonksiyonlarında kendiliğinden herhangi bir değişiklik oluşmamaktadır. Yine bazı ender durumlar dışında, verilecek doğrudan telkinlerle de bu fonksiyonlarda bir değişiklik oluşmamaktadır. Örneğin; “Şimdi kalbiniz giderek daha yavaş çalışacak… veya tansiyonunuz giderek düşüyor..” gibi telkinler bu fonksiyonlarda bir değişiklik oluşturmazlar. Yine doğrudan telkinlerle otonom veya somatik reflekslerde de bir değişiklik oluşturulamamaktadır.

Fakat bu fonksiyonlar hipnotik transtaki kişilerin duygu ve hisleri yönlendirilerek değiştirilebilmektedir. Örneğin; hipnotik transtaki kişiye, yüksek bir binanın merdivenlerini koşarak tırmandığı veya kendisini kovalayan bir köpekten kaçtığı telkini verilecek olursa kişinin solunum sayısı ve kalp atım sayısı artacak, tansiyonu yükselecektir. Benzer şekilde dolaylı telkinlerle; örneğin ayaklarının felç olduğu, duymadığı telkini verilerek patella refleksi bloke edilebilmektedir. Bu şekildeki dolaylı mekanizmalarla; hipertansiyon, astım krizi vb. daha pek çok fizyopatolojik durumun tedavisi ile ilgili çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Hatta bu şekildeki telkinlerle vücut savunma sistemine ait tepkilerin bile etkilenebileceği gösterilmiştir.

2. Analjezi ve Anestezi

Anestezi kişinin özellikle küçük ameliyatlar, diş tedavileri, vb. durumlarda acıya karşı koyabilmesine yardımcı olan bir tekniktir. Genellikle ellerde olmak üzere uyuşmuş bir bölgenin yaratılması ilk aşamadır. Uyuşma daha sonra telkinle vücudun diğer bölgelerine aktarılabilir. “Eldiven Anestezisi” en başarılı tekniktir ve anesteziden önce hafif katalepsi ile başlayıp istenen bölgeye aktarılabilir. Gerekmediği zaman azaltmak veya son vermek için bu uyuşmayı zamanla sınırlamayı unutulmamalıdır.

Analjezi, anesteziye benzer ve daha genel ağrılar için kullanılır. Hipnozitör bu tekniğin uygun olup olmadığına karar vermek için kişinin tıbbi geçmişini kontrol etmelidir. Ağrı vücuttan gelen bir sinyaldir ve uzun süreli olarak engellenmesi zararlı olabilir.

Orta derinlikte hipnotik transa girenler kimselerde kısmi analjezi ve anesteziler elde etmek mümkündür. Bu tür kısmi analjezide ağrı eşiği yükselmekte fakat tam analjezi ve anestezi oluşmamaktadır. Ancak derin hipnotik translarda hem trans halinde hem de verilecek post hipnotik telkinlerle trans sonrasında tam bir analjezi veya anestezi elde etmek mümkündür. Böylece derin hipnotik transa girenlerde, verilecek telkinlerle hem ağrı hem de temas hissi tam olarak kaldırılabilmektedir.

Hipnoanestezinin ilginç yanlarından biri, anestezi sahalarının sinirsel dermatom sahalarına bağlı olmaksızın belirlenebilmesi durumudur. Hipnozitörün vereceği telkinler doğrultusunda istenilen bir vücut bölgesinde, istenilen bir şekilde, anestezi elde etmek mümkündür. Örneğin herhangi bir vücut kısmında kare biçiminde bir bölgede anestezi elde edilebilir.

Bu anestezilerin aynı zamanda tam veya bölümlü olması mümkündür. Örneğin ısıya karşı anestezi oluşturulup, dokunma hissi korunabilmektedir. Yine hipnotik telkinlerle yalnızca deri duyusunda değil; aynı zamanda işitme, görme, tat alma, koku alma duyularında da anesteziler oluşturmak ve bu şekilde fonksiyonel körlük, sağırlık elde etmek mümkün olabilmektedir.

Yapılan EEG kontrollü çalışmalar, hipnotik anestezi ve analjezilerin, duyu reseptörlerindeki veya sinirsel impulsların merkezi sinir sistemine iletilmesindeki bir blokajdan değil, bu impulsların merkezi sinir sisteminde algılanması ile ilgili olduğunu göstermektedir.

3. Hiperestezi

Hipnotik anestezinin tersi bir durum olarak, derin hipnotik trans halinde ya da derin hipnotik transta verilecek post hipnotik telkinlerle trans sonrasında; sıcaklık, soğukluk gibi temas duyuları ile işitme, görme, koklama ve tatma, duyularının hassasiyetleri arttırılabilmektedir.

Kronik hipertansiyon hastalarının tansiyonlarını, şeker hastalarının kan şekeri düzeylerini zamanla tam olarak tahmin edebildikleri bilinen bir gerçektir. Benzer şekilde hipnotik telkinlerle; çeşitli vibrasyonlara, ortam nemine, vücutta oluşacak çeşitli değişikliklere karşı da duyarlılık oluşturulabilmektedir. Ancak bu duyarlılıklar tek bir seansta değil; uzun çalışmalar sonucunda gelişmektedir. Bu tür duyarlılık geliştirme çalışmaları günümüzde tedavi çalışmalarında kullanılmaya başlanmıştır.

Analjezi, anesteziye benzer ve daha genel ağrılar için kullanılır. Hipnozitör bu tekniğin uygun olup olmadığına karar vermek için kişinin tıbbi geçmişini kontrol etmelidir. Ağrı vücuttan gelen bir sinyaldir ve uzun süreli olarak engellenmesi zararlı olabilir.

Orta derinlikte hipnotik transa girenler kimselerde kısmi analjezi ve anesteziler elde etmek mümkündür. Bu tür kısmi analjezide ağrı eşiği yükselmekte fakat tam analjezi ve anestezi oluşmamaktadır. Ancak derin hipnotik translarda hem trans halinde hem de verilecek post hipnotik telkinlerle trans sonrasında tam bir analjezi veya anestezi elde etmek mümkündür. Böylece derin hipnotik transa girenlerde, verilecek telkinlerle hem ağrı hem de temas hissi tam olarak kaldırılabilmektedir.

Örneğin hipertansiyonlu kişilere tansiyonlarını takip ve kontrol edebilmeleri öğretilebilmektedir. Yine Spinal kesilerde vücudun alt bölgelerindeki damar ve kan basıncı değişikliklerinin algılanması öğretilerek, spinal kesisi olan kişilerin idrar ve defekasyon problemleri çözülmeye çalışılmaktadır.

4. Katalepsi

Katalepsinin sözlük anlamı donup kalma demektir. Hipnozla ilgili olarak ise hipnotik transtaki kişinin yüzünün maske yüz haline gelmesine ve tüm vücudunun hareketsiz halde kalmasına denilmektedir. Ancak telkinle elde edilen kasların katılaşması, sertleşmesi hali için de bu deyim kullanılmaktadır.

Katalepsi, muhalif kaslar arasında dengeli bir sağlık durumu olup, esnekliğin yanı sıra bir parça sertlikle sonuçlanır. Katalepsi iradeyle veya trans sürecinin doğal bir parçası olarak ortaya çıkabilir ve bunu gözlemlemek faydalıdır. Çünkü trans çalışması sırasında bundan yararlanmak söz konusu olmaktadır. Katalepsiyi ilk fark edeceğiniz nokta göz kapaklarıdır. Kollar, bacaklar, boyun, sırt ve bütün vücutta da ortaya çıkarılabilir.

Hipnoza giren kişiler kendilerine herhangi bir telkin verilmese de hafif hipnotik trans halinde göz kapaklarının giderek ağırlaştığını hissederler. Bu durum göz kapaklarındaki kısmi katalepsiye bağlıdır. Bu hal, hipnotik transın derinleşmesiyle birlikte giderek tüm vücuda yayılır. Sonuçta orta derinlikte trans haline ulaşılınca tüm vücut donuklaşır. Kişiye herhangi bir telkin verilmediği sürece kişi bu pozisyonunu korur. Bu durumda kaslarda tahta katılığı yoktur. Sadece bulunduğu durumu koruma hali vardır.

Bu durumdan farklı olarak orta derecedeki hipnotik trans hallerinde telkinle ekstremite kaslarında tahta katılığı elde etmek mümkündür. Derin trans halinde ise bu tahta gibi sertleşme bütün vücutla oluşturulabilir. Telkinle oluşturulan bu sertlik katalepsi olarak bilinmektedir.

Bu tür katalepsi halleri bazen derin transta iken telkin verilmeden de kendiliğinden oluşabilmektedir. Böyle bir kataleptik hal elde edebilmek için, derin hipnotik transa alınan kişilerin bir ekstremiteleri örneğin bir kolu düz bir şekilde biraz yukarı kaldırılarak “Kolunuz şimdi giderek sertleşecek. Fakat siz hiçbir ağrı, sızı veya rahatsızlık duymayacaksınız. Bakın kolunuz artık giderek sertleşiyor, katılaşıyor. Şimdi daha da katılaşacak, tahta gibi kaskatı olacak. Kolunuz artık hiç bükülemez hale geldi…” şeklinde verilecek telkinlerle elde edilebilir.

Daha sonra da; “kolunuzdaki bu sertlik şimdi tüm vücudunuza yayılıyor. tüm vücudunuz kaskatı oluyor…” şeklinde verilecek telkinlerle kişinin tüm vücudunu kazık gibi kaskatı hale sokmak mümkündür. Bu şekilde kataleptik hale sokulan kişileri yalnızca ayakları ve enselerinden temas edecek şekilde iki sandalye arasında uzun süre tutmak mümkündür. Hatta bu şekilde yatırılmış kişilerin üzerine ağırlık da konulabilir. İyi bir gösteri unsuru olması nedeniyle sahne illüzyonistleri bu fenomenden sıklıkla yararlanmaktadırlar.

5. Dışarıdan gözlem

6. Otomatik Devri Hareketler

Orta derinlikte trans halindeki bir kişiye “Kolunuz giderek uyuşuyor ve keçeleşiyor. Tıpkı uyurken altınızda uzun süre kaldığı zamanki gibi iyice keçeleşti ve hissizleşti… Artık kolunuzu hareket ettiremiyorsunuz. Hatta kolunuzun nerede olduğunu da bilemez oldunuz. Kolunuz sanki yerinde yok…” şeklinde telkinler vererek, kolların, bacakların hatta tüm vücudun felç olmuş gibi hareketsiz hale getirilmesi mümkündür.

Bunun tersi olarak; “Kolunuz sanki su içinde yüzüyor. Su giderek kolunuzu kaldırıyor. Kolunuzu tamamen serbest bırakın. Şimdi kolunuz yavaş, yavaş yükseliyor..” diye telkin verilerek kişinin kolu yükseltilebilir. Ya da benzer şekilde uygun telkinler verilerek başka hareketler de yaptırılabilir.

Buna benzer olarak; verilecek uygun telkinlerle bazı otomatik hareketlerin de yaptırılması mümkündür. Bu tür hareketler hafif trans halinde bile elde edilebilmektedir. Örneğin; trans halindeki kişinin kollarını bisiklet pedalı çeviriyormuş gibi hareket ettirmesi istenir. Daha sonra artık kollarını durduramayacağı söylenir. Hareketi durdurması söylenene kadar kişi asla kollarını durduramaz ve çevirmeye devam eder.

7. Somnambul Hal – Uyurgezerlik

Somnambul hal (Uyurgezerlik): kişilerin normal gece uykularından uyanmadan gözlerini açabilmeleri, anlamlı veya anlamsız şekilde konuşabilmeleri, etraftaki eşyaya çarpmadan yürüyebilmeleri, hatta bazen çıkıp dolaşabilmeleri halidir. Daha çok çocuklarda olmakla birlikte yetişkinlerde de görülebilen bu durumun genelde uyku bozuklukları ile ilgili olduğu düşünülmektedir.

Bu durumun bazen pek hafif formları vardır. Örneğin; Çocuk, yatağından kalkar, bazı hareketler yapar, anlamsız bazı şeyler söyler ve tekrar yatağına girip yatar. Ertesi gün bu yaptığından bahsedildiğinde ise hiçbir şey hatırlamaz. Somnambul halin daha ağır formlarında ise kişi kalkar, giyinir, sokağa çıkıp gider veya pek çok faaliyette bulunur, yatağına döner, uyur, ertesi günde hiçbir şey hatırlamaz. Dikkati çeken husus da uyurgezerlerin somnambul haldeyken etraftaki eşyaya çarpmadıkları ve kendilerine zarar vermedikleridir.

Buna benzer şekilde; derin hipnotik transa giren kişileri de hipnotik transtan çıkarmadan gözlerini açtırıp yürütmek, konuşturmak, dolaştırmak mümkündür. Derin hipnotik transtaki kişiye; “Şimdi ben kalkın ¬dediğimde, hipnozdan uyanmadan gözlerinizi açacaksınız. Karşıdaki kapıya kadar gidip gelecek sonra yerinize oturacak ve hipnoz uykunuza devam edeceksiniz.” dedikten sonra “kalkın” derseniz, kişi gözlerini açacak, kapıya kadar gidecek ve gelip yerinde hipnotik transına devam edecektir. Eğer yeteri kadar derin bir transta ise, transtan çıktıktan sonra bu yaptıklarını asla hatırlamayacaktır.

8. Hallüsinasyonlar

Hallüsinasyon; kişilerin olmayan objeleri, sesleri, kokuları varmış veya mevcut olduğu halde yokmuş gibi ya da olduklarından başka şekillerde algılamasıdır. İki tür Halüsinasyon vardır: Olumlu halüsinasyonda aslında gerçek olmayan bir şey -bireyin kokusunu veya tadını hissettiği bir nesne- algılanır.

Olumsuz halüsinasyonda ise bir sandalye, koku veya bir insanın aslında var olduğu halde olmadığı iddia edilir (sahne şovları). Zihnimizde bir şeyler görerek hepimiz halüsinasyon yaşarız. Kişinin halüsinasyon yaşamasını sağlamak, sorunları çözmek için kullanabileceği gizli yetenekleri öğretmenin bir yoludur.

Derin trans halinde, hatta bazen orta trans halinde bile verilecek telkinler doğrultusunda, insanlarda dokunma, basınç, sıcaklık, soğukluk gibi somatik duyular ile işitme, koklama, görme, tat alma gibi özel duyuların hemen hepsi ile ilgili çok değişik hallüsinasyonlar oluşturulabilmektedir. Örneğin; somnambul haldeki bir kişi verilecek telkinler doğrultusunda, eline verilecek bardaktaki olmayan suyu zevkle içebilir. Hatta bir kişiye tuzlu suyun şerbet olduğu söylenirse içince şerbet tadı alabilir.

Aynı şekilde eline elma verildiği telkin edilerek, soğan verilip, soğanı elma olarak algılaması ve zevkle yemesi temin edilebilir. Yine somnambul haldeki kişiye hipnotik transdan çıkmadan gözlerini açması söylendikten sonra, kapalı olan kapının açık olduğu telkin edilir ve çıkıp gitmesi istenirse kişi kapalı olan kapıyı açık olarak algılayıp kapıya çarpabilir. Hipnotik trans halinde ortaya çıkarılan bu hallüsinasyonlar post hipnotik telkinlerle hipnotik seans sonrasında da oluşturulabilir.

Hipnotik transta ve trans sonrasında bu tür hallüsinasyonlar oluşturulabilmesi hipnozun ilginç yönlerinden birini oluşturmaktadır. Bu nedenle hallüsinasyonlara da hipnoz gösterilerinde oldukça sık başvurulmaktadır.

9. Rüya Görme

Rüya; hem psikiyatri ve hem de fizyoloji bilim dallarının ilgilendiği fizyolojik bir olaydır. Rüyaların nasıl oluştuğu konusunu fizyologlar, rüyaların ruh sağlığı yönünden önemini de psikologlar, psikiyatristler araştırmaktadır. Ancak yapılan tüm çalışmalara rağmen rüyaların her iki yönü hakkındaki bilgilerimiz henüz yok denecek kadar azdır.

Verilecek uygun telkinlerle; hipnotik trans halindeki kişilerin de uykuda görülen rüyalara benzer şekilde rüyalar görmesi mümkündür. Örneğin derin trans halindeki kişiye şu şekilde bir telkin verilerek rüya görmesi sağlanabilir:

“Şimdi kendi yatağında derin bir gece uykusunda uyuyorsun ve bir rüya görmeye başladın… Rüyanda kendini çok güzel bir bahçede görüyorsun. Bahçede çok güzel, beyaz, sarı, kırmızı, her renkten çiçekler var. Bu kadar güzellerini şimdiye kadar hiç görmemiştin. Bu çiçekler çok da güzel kokuyorlar. Kokluyorsun onları… Bak… sen çiçekleri koklarken kuş cıvıltıları geliyor kulaklarına… giderek kokularını daha iyi duyuyorken çiçeklerin parlak renkleri gözlerini alıyor…. Nefis çiçek kokuları… Bu kokular seni çok rahatlatırken en sevdiğin insanı hatırlıyorsun birden… Bu güzel çiçeklerden birini kendisine verebilecek kadar sevdiğin biri… Şimdi o çiçeklerden en güzelini, o çok sevdiğin insanın en sevdiği çiçeği dalından koparıyorsun… Fakat koparırken belki bir diken, belki de bir kıymık çiçeği kopardığın elinin baş parmağına battı. Parmağın çok acıyor. Ama sevdiğin insanın mutluluğunu düşününce sen de mutlu oluyorsun… Şimdi çiçek kokuları içinde uyanacaksın. Fakat diken batan parmağındaki ağrı uyandıktan sonra ¬ben “ağrı geçti” deyinceye kadar devam edecek.”

Bu şekilde bir telkinle gösterilecek rüyadan sonra uyandırılacak kişinin baş parmağında diken batması ile ilgili ağrı, siz “Ağrı geçti” deyinceye kadar devam edecektir. Böyle bir senaryoda; hipnotik fenomenler bölümünde anlatılan, rüya gördürme, hallüsinasyon ve post hipnotik telkinlerin hepsi de yer almış olacaktır.

Bu örnektekine benzer şekilde, hipnoz yapan kişinin hayal gücü ile ilgili olarak çok değişik rüyalar göstermek mümkündür. Ayrıca; rüya gördürürken rüyanın tüm detayları tarif edilebileceği gibi, sadece konu verilerek detaylarını kişinin kendisinin belirlemesi de temin edilebilir. Bu şekilde de kişilik analizleri yapılabilmekte veya çeşitli terapiler geliştirilebilmektedir. Bu da rüya gördürmenin teşhis ve tedavi ile ilgili ayrı bir yönünü oluşturmaktadır.

10. Zaman Tayini ve Zaman Distorsiyonu

Zaman tayini; Saat, güneşin konumu veya zaman tayininde kullanılabilen herhangi bir şeyden yararlanmadan zamanı tam olarak tahmin edebilme ya da bilebilmedir. Bu durum bazı insanlar için normal olarak görülmektedir. Çünkü aynı insanlar saati her durumda doğru tahmin edebilmektedirler. İşte bu zaman tayini duygusu hipnotik transta veya verilecek post hipnotik telkinlerle hipnoz seansı sonrasında oldukça hassaslaştırılabilmektedir.

Derin hipnotik transtaki bir kişiye “Şu anda gözünüzün önünde bir saat var. Siz o saati dikkatle takip ediyorsunuz, Şu anda o saat; (Saat, dakika ve saniye tam olarak söylenip) böyle gösteriyor. Şimdi o saati dikkatle takip edin ve ben başla dedikten beş dakika, on saniye sonra gözlerinizi açın” denilecek olursa; başla dedikten sonra, kişi tam vaktinde gözlerini açacaktır. Derin transa giren kişilerin hepsi olmamakla birlikte büyük bir çoğunluğu bunu başarabilmektedir. Bu da inanılması zor hipnotik fenomenlerden birisidir. Bu fenomen aynı zamanda, merkezi sinir sisteminde zaman tayini ile ilgili bir merkezin bulunduğunu gösteren benzer çalışmaların sonuçlarını destekler nitelikte bir fenomendir.

Zaman distorsiyonu ise; zaman tayininden farklı olarak, zaman algısını bozmak anlamındadır.¬ Bu da şöyle örneklendirilebilir: Derin hipnotik transtaki kişiye “Siz çok uyudunuz. Neredeyse sekiz saat uyudunuz. Şimdi sizi sekiz saat kadar uyumuş ve dinlenmiş olarak uyandıracağım.” diye telkin verilir ve bu telkin kişiye iyice benimsetildikten sonra uyandırılırsa kişi sekiz saat uyuduğuna inanacak, içinde bulunduğu zamanı kestirmekte güçlük çekecektir. Eğer, kişi akşam üzeri uyutulup sekiz saat kadar uyuduğu telkininden sonra uyandırılacak olurlarsa, uyandığında sabah olmak üzere olduğuna inanacak ve uzun süre de sabah oluyor zannetmeye devam edeceklerdir.

İki tür zaman tahrifi deneyimi vardır. Önce zamanın çok hızlı geçtiği, ikinci olarak da çok ağır ilerlediği deneyimleri telkin edebiliriz. Zamanın hızlandırılması acıyla baş edebilmek için yararlı bir yol olabilir. Sekiz saat acı çektiğinizi ve bunun sadece bir dakika sürecek kadar hızlandırıldığını düşünün. (Erickson bu tekniği sık kullanmıştır. Müşterinin çektiği şiddetli ağrıları göz açıp kapayıncaya kadar geçen süreye miktarınca azaltmıştır). Zamanı tahrif etmenin yararlı olabileceği durumlar düşünün. Hangi şekillerde yararlı olabilirler?

11. Zamanda Benzer Oryantasyon

Bu işlem bireyin şu anda yaşadığı bir sorundan geleceğe projeksiyon yapmasını kapsar. Kişi “geleceğin gerçekliğinde” neler başardığının tamamen ayrımında, nesnel ve aynı zamanda öznel görünümünü kazanarak bugüne bilgiler verebilir. Erickson bu etkiyi yaratmak için “Kristal Küre” metaforunu kullanmıştır. Woodsmall ile James “Zaman Çizgisi Terapisi” denen modeli geliştirmiştir. Bandler ve Grinder ise “Değişen Kişisel Geçmiş” adını verdikleri bir teknik kullanmışlardır. Bu tekniklerin hepsi de bu hipnoz fenomenine dayalıdır.

Örneğin: Zamanda Benzer-Oryantasyon için 7 Adımlı Model:

1. Kişinin üzerinde çalışmaya hazır olduğu mevcut bir sorun saptayın. Sorun için bir sembol belirleyin. (isteğe bağlı).

2. Transa girmesini sağlayın. (isteğe bağlı).

3. Geleceğe yolculuk: Geleceğe, bu sorunun (sembolün) tatmin edici şekilde çözümlenmesinin de ilerisinde bir zamana yolculuk yapın, yani sorunun artık sizi rahatsız etmediği bir zamana. Bu zamanda sorunun (sembolün) bir zamanlar var olduğunu bile unutmuş olabilirsiniz!

4. Geçmişi düşünün. Yaptıklarınızı gözden geçirerek geçmişten bugüne doğru ilerleyin. Bu terapötik değişimleri anlamaya yeterli olacak detayları adım adım düşünerek şimdiki halinize ilerleyin. Şimdi yakın bir gelecektesiniz. Bu değişim bilgisini güvenli ve ulaşılabilir bir yere koyun.

5. Bu terapötik değişimler ve onlara nasıl erişeceğiniz hakkında şimdiki benliğinize sıkıntı vermeyecek fiziksel bir sinyal ve hatırlatıcı verin.

6. Yaptığınız şeyi iç zihninizde bilerek ve bilinçli zihninizde de bilmeniz gerektiği kadarını bilerek şimdiki zamana dönün.

7. Şimdiki zamana yeniden yönlendirin.

12. Zamanda Dezoryantasyon

Zaman kavramını geçici olarak unuttuğumuz anlara dayalıdır. Örn: deja vu deneyimi. déjà: daha önceden vu: görmek fiilinin geçmiş zamanda çekilmiş halidir. Arada bir beyin yorgunluk veya başka sebeplerden öyle bir duruma gelir ki, bir görüntü, ses, veya bunun gibi içeri giren herhangi bir şey giriş anı sırasında fark edilmez, beyin onu bir anda içerde buluverir. Bu da hatırlama gibi bir histir, çünkü ne zamandan beri o anının orada olduğu bilinmez.

13. Mekânda Dezoryantasyon

Mekânla ilgili yargılamanın sekteye uğramasıdır. Örneğin, sabah uyandığınız zaman “Ben neredeyim” dersiniz veya uzun bir yolculuktan sonra bir an için nerede olduğunuzu bilemezsiniz

14. Telepati

Telepati sözü ile; kişiler arasında sesli, görüntülü, işaretle veya elektromanyetik dalgalar aracılığı ile yapılan haberleşmelerin dışında belli bazı durumlarda oluşan iletişimler kastedilmektedir.

Hipnozla uğraşan araştırmacıların hipnoz seanslarında hemen dikkatlerini çeken bir konu da transa aldıkları insan ile kendi aralarında telepatik bazı ilişkilerin oluştuğudur. Telepati oluşması da diğer bazı fenomenler gibi yalnızca derin hipnotik trans halinde ve uygun kişilerde gösterilebilmektedir.

Telepati konusunda yapılmış ve İndex Medicus’ta yer alan pek çok kontrollü çalışma bulunmaktadır. Yapılan bu çalışmalarda; hipnoz olanla hipnozitör arasında telepati oluşabileceği ve telepati ile uzaktan hipnoz yapılabileceği gösterilmiştir. Yine bu çalışmalarla, hipnoza giren birçok kişi arasında veya hipnoza girenlerle orada bulunanlar arasında, hatta hipnoza girenlerle uzaklarda bulunan üçüncü kişiler arasında telepatiler oluşabileceği de gösterilmiştir.

15. Derin Trans Özdeşliği

Başka birinin kimliğini psikolojik olarak kısmen veya tamamen üstlenme işlemidir. Çocukların sürekli yaptığı bir şeydir. “Babalarına” benzemenin, Örümcek Adam veya Harry Potter gibi olmanın nasıl bir duygu olduğunu öğrenmeye çalışırlar. Bazen özdeşliğin sona ermesi sorunlara yol açabilir. Ebeveynlerimizin mükemmel olmadığını anladıktan sonra geçiş kolay olmayabilir. Mükemmelliğin detaylı bir modelini çıkarmak için hipnoz içerisinde bir trans süreci geliştirilmiştir:

Bu teknik, John Overdorf ve Julie Silverthome tarafından kişinin, bilgi ve izlenimleri düzenleyip, yeni becerilere erişim sağlamasını mümkün kılarak, NLP modelleme sürecinin çok daha hızlı ve bilinçdışı düzeyde daha derinden çalışmasını sağlamak amacıyla geliştirilmiştir.

1. Hakkında bilgi toplamak istediğiniz kişiye karar verin.

2. Yaşamıyla ilgili bilgi sahibi değilseniz, kişi hakkında araştırma yapın. Fizyolojisi nasıldır? Hangi etkinliklere katılmaktadır? Etkinlikler nerede yapılmaktadır?

3. Kurgu açısından hafif transa geçirin.

4. “Oradayım” , “Tamam”, “Bitti” gibi sözel işaretler veya ihtiyaç duyulabilecek diğer işaretler belirleyin. Komutla birlikte vücuda güvenli bir şekilde dönüşün nasıl yapılacağını belirleyin.

5. Orta ile derin arasında transa geçirin.

6. Danışanın vücudunun dışına süzülmesini sağlayın. Kolayca geri dönebilmesi için bir kordon bağlamasını isteyin.

7. Danışanın, bilgi toplamak için uygun olan faaliyeti yapan bireyin yerini bulmasını sağlayın.

8. Danışanın bireyin üzerine süzülmesini, içeri girmesini ve dünyayı o açıdan görmesini, işitmesini ve hissetmesini sağlayın.

9. Deneyimi tarif etmelerini isteyin. Bilgi edinme ve beceriler için telkinler verin ve bunun için süre tanıyın.

10. Sona erdikten sonra danışanın bütün bilgi ve becerilerle beraber dışarı süzülmesini ve tekrar kendi vücuduna girmesini sağlayın

11. Geri getirin. Yer, zaman ve kendi vücuduna girmesi açısından yeniden yönlendirin.

12. Onaylayın ve değişiklikleri kontrol edin.

16. Amnezi

Bireyin bazı olayları unutmasını sağlayan telkin tekniğidir ve bilince çıktığı zaman bastırılmış gerginliğin açığa çıkmasına yol açan travmatik anılarla mücadelede yararlı olabilir. Erickson’un en beğendiği tekniklerden biri olan dikkati dağıtma sayesinde amnezi kolaylaştırılabilir. Birey konsültasyona geldiği zaman hava trafiği konusunda sohbet eder ve belki de kişi sandalyeye otururken veya anahtar sözcüğe geçerken önceden yavaşça trans kurgusuna geçerdi. Kişi transtan çıktıktan sonra sanki hiç ara verilmemiş gibi hava trafiği sohbetine dönerdi.

Derin transa girmemiş olan kişiler, kendilerine “Hipnoz seansında olup bitenleri hatırlamama” telkini verilse bile sonradan tüm olup bitenleri hatırlayabilirler. Fakat orta derinlikte hipnotik transa giren kişilere “Hipnoz sırasında olanları sonradan hatırlayamama” telkini verilecek olursa, bunlardan pek çoğu uyandıklarında seansta olup bitenleri hatırlayamazlar. Derin transa giren kişilere ise “Unutma” veya “Hatırlamama” ile ilgili herhangi bir telkin verilmese bile genellikle trans esnasında olup bitenleri sonradan hatırlayamazlar.

Bunun dışında derin transtaki kişilere verilecek telkinlerle annesinin, babasının hatta kendi adının bile unutturulması mümkündür. Bu ‘Unutturma’ telkininin tesiri bazen birkaç gün bazen de daha uzun süre devam edebilir. Eğer üst üste birkaç seans yapılarak telkin tekrar edilecek olursa o zaman telkinin etkisi daha uzun süreli olabilmektedir.

Amnezi ayrıca unutma durumlarıyla ilişkilendirilerek doğrudan da yaratılabilir. Hipnoz sonrası gizli telkinler vermek için yararlı bir tekniktir. Örnek:

1. Bir partide birisiyle tanıştırıldığınız ama o kişinin adını unuttuğunuz bir zamanı hatırlıyor musunuz? Vs. tekrar edin.

2. Anahtarlarınızı nereye koyduğunuzu unuttuğunuz zamanlar olmuştu. Bulamıyordunuz, çünkü nereye koyduğunuzu unutmuştunuz. Vs. tekrar edin.

3. Alışveriş sırasında almayı unuttuğunuz şey neydi. Aklınızdan çıkıp gitmişti ve tamamen unutmuştunuz.

4. Hipnoz sonrası telkinler verin.

17. Hiperemnezi

Hiperemnezi, aşırı hatırlama demektir. Hipnotik trans halinde verilen telkinlerle de Hiperemnezi oluşabilmektedir. Psikiyatriyi ilgilendiren bazı hastalıklarda da geçmişteki bazı anların aşırı hatırlanması olayı vardır. Hipnozda ise bu durum derin transa girebilen tüm kişilerde gözlenebilen bir olaydır ve tamamen normaldir.

Bu aşırı hatırlama olayından başka hafıza ile ilgili olarak ekmnezi denilen bir fenomen daha bulunmaktadır. Ekmnezi; kişinin telkinle götürüldüğü geçmişteki bir anını, o anda yaşıyormuş gibi hatırlaması yada sanki tekrar yaşamasıdır. Ekmnezi fenomeni oldukça çok araştırılmış oldukça ilginç bir fenomendir. Ekmnezi ile gözlemlenen olayları mantıksal olarak açıklamak ve görmeden inanmak oldukça güçtür.

18. Regresyon

Kişinin verilen telkinler doğrultusunda, geçmişteki bir anını o anda yaşıyormuş gibi hatırlaması ya da geçmişteki o anını sanki tekrar yaşamasıdır. Regresyon, yalnızca hipnotik trans halinde gözlemlenen bir olaydır ve bugüne kadar hipnotik trans halinin dışında gözlemlenememiştir. Hipnotik trans halinde de yalnızca derin trans halinde ve uygun kişilerde gösterilebilmektedir. Açığa çıkarılması ise oldukça basittir. Derin hipnotik transtaki uygun kişilere belirli zaman dilimleri için adım adım maziye dönmesi telkini verilerek bu fenomen oluşturulabilmektedir. Yaşanılan zamana geri döndürmek için de başlarken verilen zaman dilimlerine uygun olarak adım adım geri dönülür.

Örneğin; derin hipnotik transtaki 35 yaşındaki bir kişiye “Şimdi ben 35’ten geriye doğru yavaş yavaş sayacağım. Benim her söylediğim sayıda sen bir yaş geri gideceksin. “7” dediğimde ise okula ilk başladığın güne geri döneceksin. ( Daha önce okula tan olarak kaç yaşında başladığını öğrenmek gerekir. Çünkü erken ya da geç başlamışsa böyle bir-iki yanlış hipnozitöre olan güveni kaybetmesine yol açabilir.) O gün okula gitmek için hazırlık yaptığın zamanda olacaksın… Şimdi hazırsın değil mi?” diye sorup ‘Evet’ yanıtı sonra yavaş yavaş geri sayma yapılır. “7” denildikten sonra da “Şimdi okul için hazırlanıyorsun… Evet her şeyi hatırlıyorsun… Şimdi o gündesin değil mi?…” diye sorulup o günde olduğu onaylatınca, o gün olan olayları tümüyle yaşaması istenilir. Yaşaması için bir süre sessizce beklenilir.

Daha sonra da ” şimdi 7’den 35’e kadar sayıyorum. 35 dediğimde bu güne, buraya dönmüş olacaksın. Fakat okula başladığın günle ilgili yaşadıklarını hiç unutmamış olarak uyanacaksın” denilerek transtan çıkarılır. Daha sonra da Regresyon olayının gerçekleşip gerçekleşmediği, hatırladığı olaylar sorularak araştırılabilir.

Regresyon için telkin verilerek geçmişteki bir anını tekrar yaşaması istenen kişiler söz konusu olayları yeniden yaşıyor gibi hatırlamaktadırlar. Ancak; kişilerin anlattıkları olayların doğruluğu merak uyandıran bir konudur ve bu nedenle Regresyon ile anlatılanların doğruluk dereceleri oldukça çok araştırılmıştır. Bunun için en çok yapılan ve uygulanması en kolay olan araştırma; kişilere gün ay ve yıl olarak belirlenen geçmişteki bir tarihe gitmesi istenerek, o günün ne olduğunu sormakla yapılabilmektedir. Bu şekilde yapılan çalışmalarda kişilerin “Günlerden pazartesi veya cuma” şeklinde verdiği cevaplar kontrol edilmiş, doğruluk oranının % 80 olduğu görülmüştür. Bu tarihlerin hangi günlere rastladığı, aynı kişilere normal uyanıklık hallerinde tekrar sorulmasında ise hemen hiç cevap alınamamıştır. Bu basit testten başka yapılan çok daha komplike pek çok çalışmadan alınan sonuçlar oldukça ilginçtir. Bunlardan oldukça ilginç olan birkaçı şöyledir:

– Regresyon ile geçmişlerine dönen, o günlerini tekrar yaşayan kişiler, telkinle döndüğü yaşa uygun davranışlar göstermektedir. Klasik kişilik ve zeka testleri uygulanması halinde de telkin edilen yaşa uygun kişilik özellikleri ve zeka seviyeleri göstermektedirler.

– Doğal uyurgezer kişiler hipnoza alınıp, uyurgezer oldukları döneme geri götürüldüklerinde uyurgezer haldeyken yaptıklarını hatırlayabilmektedirler.

– Regresyon oluşturulup erken yaşlara götürülen kişiler, telkin edilen yaşa uygun yazı

yazmakta, resim çizmektedirler.

– Bazen Regresyon olayı, prenatal döneme yani kişinin henüz anne karnında olduğu döneme kadar da götürülebilmektedir. Bu durumda kişi yaşadıklarını, hissettiklerini, doğum olayını, doğum anında orada bulunan kişileri, onların yaptıklarını ayrıntılarıyla anlatabilmektedir.

Bu anlatılan fenomenler göstermektedir ki; Regresyon olayı basit bir hiperemnezi (Aşırı hatırlama) olayı değildir. Yapılan araştırmalar Regresyon ile bazı fizyolojik değişiklerin de oluştuğunu göstermiştir. Oluşan fizyolojik değişiklerin bazıları şunlardır:

– Doğumdan itibaren küçük çocuklarda görülen ancak, çocuklar 6-7 aylık olduklarında giderek kaybolan ve 2 yaşından büyüklerde görülmeyen Babinski, Moro, emme, arama, yakalama, adımlama, tonik boyun refleksi gibi fizyolojik refleksler, Regresyon ile 6-7 aylık oldukları dönemlere götürülen kişilerde tekrar ortaya çıkmaktadır. Bu durum fizyoloji bilimi açısından araştırılacak bir konudur hiç şüphesiz. Bununla beraber Regresyon ile geçmişe götürülenIer mazilerini mi hatırlıyorlar; yoksa mazilerini tekrar mı yaşıyorlar? sorusuna cevap aranması da kaçınılmaz oluyor. Bu soruya yanıt olarak yapılan çalışmalardan Babinski refleksi ile ilgili olanına bakalım:

Babinski refleksi; ayak tabanının aşağıdan yukarı doğru çizilmesiyle oluşan reaksiyonun değerlendirilmesidir. Normal yetişkinlerde çizilmeye karşı reaksiyon, ayak baş parmağının ayak tabanına doğru bükülmesidir. Bu durum “Babinski menfi” olarak adlandırılır. Eğer ayak tabanı çizildiğinde ayak baş parmağı ayak sırtına doğru bükülüyorsa “Babinski müspet”, ayak parmaklarında hiç hareket olmaması ise “Babinski lakayt” olarak değerlendirilir. Bazı merkezi sinir sistemi hastalıkları dışında yetişkinlerde bu refleks her zaman Babinski menfi olarak bulunur. Babinski lakayt olması bile hastalık bulunduğu yönünde değerlendirilir. 6 aylığa kadar olan çocuklarda ise Babinski refleksi Babinski müspet olarak görülür. Bu durum bu devredeki çocuklar için tamamen fizyolojik olan normal bir durumdur.

Derin hipnotik trans halindeyken 6 aylıktan daha önceki geçmişlerine dönmeleri telkin edilen yetişkin kişilerde Babinski müspet bulunmaktadır. Burada ilginç olan bu insanların Babinski refleksine ait önceden hiçbir şey bilmemeleridir. Bu nedenle simülasyon söz konusu olamaz. Ayrıca bu durum hipnotik transın salt kendisi ile ilgili bir durum değildir. Çünkü, yalnızca derin hipnotik transa almakla Babinski’ de bir değişiklik olmamakta, yalnızca kişi Regresyon ile 5-6 aylığa geri döndürüldüğünde bu durum ortaya çıkmaktadır. Başta da değinildiği gibi yalnızca Babinski değil, çocukluk çağında görülen diğer refleksler de çocukluk çağına uygun olarak görülmektedir.

-Regresyon ile regresyon oluşturulan kişilerde görülen refleks değişikliklerinden belki de çok daha ilginç olanı vizyon değişikleridir. Gözleri bozuk olan bir genç, yaş gerilemesi ile 10-12 yaşlarına döndüğünde artık gözlüklere ihtiyacı olmadığını söyleyince uzmanların yaptığı muayene sonucu gözlerinin de düzeldiği görülmüştür. Çünkü o yaşlarda gözleri sağlıklıdır. İnanılmaz gibi görünse de doğrudur ve bunlar bilimsel normlara uygun, güvenilir literatürlerde de yer almaktadır.

Geçmiş yaşlara dönüş için kullanılan tekniklere örnek olarak şunları sayabiliriz:

Standart teknikler
• Ön kapıda değişen mevsimler
• Geri dönen takvim yapraklar

Canlandırma yaratmak için zaman kodları
• Yaşam çizgisi üzerinde süzülme
• Yaşam çizgisinin yanında yürüme
• Yaşam çizgisinin kopyasını yaratma

19. Clairvoyance

Clairvoyance; derin hipnotik trans halindeki kişiye uzak yerler ve o yerlerde olanlar hakkında sorular sorulduğunda, doğruluğu onaylanılabilen cevaplar verebilmesidir.

Literatürlerde bu isimle yer alan bu fenomen bazı yazarlar tarafından dilimize “Ruhsal Görü” olarak çevrilmiştir. Yapılan kontrollü çalışmalarda her zaman olmamakla birlikte doğru yanıtlar alınabildiği görülmüştür.

20. Stigmatlar

Stigma; ciltte oluşan lekelere, kırmızılıklara verilen isimdir. Hipnotik fenomen olarak stigma, verilen çeşitli telkinler sonucu telkine uygun şekilde ciltte söz konusu leke ve kızarıklıkların oluşmasıdır. Örneğin; hipnotik transtaki kişilere sırtlarına pire konulduğu veya kaşıntı tozu döküldüğü telkin edilecek olursa, kişilerin büyük çoğunluğu kaşınmaya başlarlar. Bu şekildeki telkinlere devam edilecek olursa kızarıklıklar oluşabilir. Normal durumda da bazı insanların yanında bit, pire gibi canlılardan bahsedildiğinde kaşındıkları ve hatta derileri üzerinde sanki bunların gezindiklerini hissettikleri bilinmektedir. Belki siz de bu satırları okurken aynı duyguları yaşamış olabilirsiniz, ne dersiniz?

Benzer şekilde derin hipnotik transtaki uygun kişilere vücutlarının herhangi bir yerine yakıcı sıcak bir cisim konulduğu telkin edilecek ve telkine yarım veya bir saat gibi uzun süre devam edilecek olursa ciddi yanıklar oluşabileceği de gösterilmiştir. Bu tarz çalışmalarda kalem arkası deriye temas ettirilip bir yanan sigaranın bastırıldığı telkin edildiğinde bir süre sonra o yerde aynı sigara yanığı benzeri yanık oluşmuştur. Hatta acının şiddeti ve yanığın iyileşme süresi de sigara yanığı ile aynılık göstermiştir.

Bu durum çeşitli duygu ve hislerin dolaylı etkisiyle isteğimiz doğrultusundaki hareketlerimizi düzenleyen sinir sistemi ve isteğimiz dışındaki tükürük salgılanması, ter bezleri, kan damarlarının daralması, genişlemesi, hormonal fonksiyonlar, kalp çalışmasının düzenlenmesi vb. reaksiyonları düzenleyen sinir sistemi yoluyla vücutta çeşitli etkiler oluşturabileceğini göstermektedir. Bu aslında telkinle şartlandırmadan başka bir şey değildir. Günlük hayatta da açken bir yemeğin kokusunun duyulmasında veya limonun düşünülmesinde ağzın sulanması bunun basit bir örneğidir. Eğer tüm konsantrasyon, telkin edilen duygu ve düşünce üzerinde toplanılacak olursa benzer reaksiyonların oluşabileceği herkesin kabul edeceği bir durumdur. Bu şekilde hipnotik trans halinde dikkat ve düşüncenin belli duygulara odaklanmasıyla kalp atımının yavaşlatılabileceği, vücut ısısının belli ölçülerde değiştirilebileceği (Hintli fakirleri düşünün), esansiyel hipertansiyon krizlerinde panik reaksiyonun giderilmesi ve relaksasyonun sağlanması ile tansiyonun belli ölçülerde kontrol edilebileceği kolayca anlaşılacaktır.

21. İdeomotor tepki:

Bir ideomotor tepki, zihindeki bir fikre ya da düşünceye (düşünce ister bilinçli, ister bilinçdışından olsun) karşılık olarak ortaya çıkan fiziksel bir hareket ya da davranıştır. Günlük yaşamda her insan bu ideomotor tepkileri gösterir. Limonu düşünürseniz, büyük bir olasılıkla ağzınız tükürük salgılamaya başlayacak ve hatta kimilerinin yüzü bile buruşacaktır. Uzun süre önce kaybettiğiniz bir sevdiğinizi hatırlayıp da gözleriniz yaşarmışsa, siz bir ideomotor tepki yaşamışsınız demektir. Araba kullanırken hiç değilse bazı davranışları ideomotor tepkiler şeklinde yerine getirirsiniz. Konuştuğunuz kişiyi onaylamak amacıyla basitçe ve düşünmeden başınızı sallamanız tümüyle bilinçdışı ideomotor tepki olabilir.

İdeomotor tepkiler bağışıklık sistemini harekete geçirebilirler, kana adrenalin pompalayabilirler, nabzı yükseltebilir ya da düşürebilirler ve daha yüzlerce içsel ve dışsal bedensel işlevi yapabilirler. Beden beyindeki fikirlere, düşüncelere olduğu gibi bilinçdışı zihnimizdeki imajlara da tepki verir. Bir bilinçdışı düşünce, bilinçli bir düşünce kadar, hatta ondan daha iyi fiziksel davranışlara neden olabilir. Bu istemsiz motor tepkileri bilinçdışı zihni araştırmada bir araç olarak kullanabilir. Bu yöntemler psikosomatik rahatsızlıkları iyileştirmede, öğrenmede ve bu alanlara yönelik engelleri keşfetmede ve hatta bilinçdışı zihnin farkında olduğu, ama bilinçli zihnin bilmediği rahatsızlıkları teşhis etmede başarıyla kullanılmaktadırlar.

Bilinçdışındaki bilgiyi ortaya çıkarma yöntemleri bakımından bir karşılaştırma yaptığımızda, geleneksel Freudyen psikanaliz ya da rüya yorumunun uzun ve yorucu bir işlem olduğu görülebilir. Ortalama bir psikanaliz süresinde terapistin serbest çağrışımları dinlemesi ve bilinçdışının kendisini açığa vuracağı bir işareti beklemesi gerekir ve bu yüzlerce saat alır. Rüya analizinde de bilinçdışı zihnin sakladığı mesajı rast gele yakalamak için pek çok rüyayı yorumlamak gerekir ve bu da yüzlerce saat sürer. Oysa ideomotor sorgulamayla pek çok insan önemli bilinçdışı malzemeleri kısa bir oturumda keşfedebilmektedir. Bunun nedeni şudur: İdeomotor sorgulamayla insanlar mantıksal sol beyni ve sıkıcı bilinçli zihni atlayarak soruyu direkt olarak bilinçdışına sormakta ve ondan direkt olarak yanıt almaktalar.

Bilinçdışı zihne “evet” ya da “hayır” şeklinde yanıtlanabilecek sorular sorulur. Bilinçdışı zihne ayrıca “bilmiyorum” ya da “biliyorum, ama söylemeye hazır değilim” diyecek şekilde seçenekler sunulur. Bu iki tepki baskıyı kaldırır ve işleme karşı olan direnci azaltır. Bununla beraber bilinçdışı zihninizin evet ya da hayır şeklinde yanıt vermeye oldukça istekli olduğunu göreceksiniz.

Bilinçdışı ile iletişim için ilk yöntem, parmak hareketi tekniğidir. Kişiyi rahat bir sandalyeye oturtun ve gevşeme egzersizlerini yaptırın. Hangi parmakları kullanacağınızı kararlaştırın. Örneğin sağ işaret parmağı “evet”, sol işaret parmağı “hayır”, sağ orta parmak “bilmiyorum” ve sol orta parmak “biliyorum ama söylemeye hazır değilim” şeklindeki tepkileri ifade edebilir. İsterseniz, hangi parmağın hangi tepkiye karşılık düşeceğini kişinin bilinçdışının seçimine bırakabilirsiniz. Tercih ettiğiniz herhangi bir yöntemle kişide hipnotik bir trans oluşturun. Ellerini sandalyenin kolluğuna ya da dizlerinin üzerine koysun. Kişiye şöyle deyin: “Şimdi bazı sorular soracağım. Uygun parmakları kaldırarak bilinçdışı zihninin tepki vermesini istiyorum. “

Bu yöntemin işleyip işlemediğini anlamak için kişinin adını vb basit sorular sorarak işe başlayabilirsiniz. Kullandığınız bu yöntem hemen işe yaramıyorsa, büyük olasılıkla bir tür bilinçdışı direnç vardır, belki de kişinin bilinçdışı zihni ortaya çıkmasını istemediği bir şeyler soracağınızdan korkuyordur. Bilinçdışı zihne yanıt vermek istemediği herhangi bir soruya yanıt vermek zorunda olmadığı konusunda güvence verebilirsiniz. Bununla beraber söz konusu yöntem pek çok kişi için küçük bir pratikten sonra iş görmektedir. Soruları sorarken, parmağın hareketlerini yakından gözleyin. Muhtemelen harekete geçmekte olan parmağın hafifçe titrediğini ve çok yavaş bir şekilde kalkmaya başladığını fark edeceksiniz. Parmak sadece hafifçe kalkabilir ya da epeyce yükseğe kalkabilir. Kısa bir pratikle, muhtemelen tepki zamanının hızlandığını göreceksiniz.Bilinçdışı zihin “evet” şeklinde yanıt vermek istiyorsa, “evet” parmağını yükseltmek için gereken motor işlevlerini başlatacaktır.

Pek çok kişi için işe yarayan başka bir ideomotor sorgulama şekli, sarkaç kullanmaktır. On beş ya da yirmi santimetre uzunluğunda bir sicimin ucuna bir yüzük ya da benzeri hafif bir cisim bağlarsanız, bir sarkaç yapmış olursunuz. Yüzük ya da diğer nesne önünüzde aşağı sarkacak şekilde ipin ucundan tutulur. Sarkacın dört olasılık taşıyan yanıta karşılık düşecek dört olasılıklı hareketi vardır. Yön tespitini kişinin bilinçdışına bırakabileceğiniz gibi standart yönleri kullanabilirsiniz: a. “evet” için vücuda doğru ve vücuttan uzağa ileri geri hareket, b. “hayır” için vücudunuzun önünde sağa sola salınım hareketi, c. “bilmiyorum” için saat yönünde dönüş hareketi, d. “biliyorum, ama ortaya çıkmasını istemiyorum” için saat yönünün tersine hareket.

Yön seçmeyi kişinin bilinçdışına bırakmak istiyorsanız, sarkacı önünde tutmasını sağlayın ve kişiye şöyle deyin: “Bilinçdışın ‘evet’ anlamına gelmek üzere bu sarkacın dört hareketinden birini seçecek” Sarkacın dört yanıta karşılık düşen dört hareketini saptadıktan sonra, artık bilinçdışına soru sormaya hazırsınız. Sarkacın çalışmadığı bir insan bulmak çok zordur. Eğer bir zorlukla karşılaşıyorsanız, bu bilinçdışı dirençlerden kaynaklanıyor olabilir.

Eğer dirençle karşılaşırsanız, (ya da transa girmede veya transı derinleştirmede bir zorlukla karşılaşırsanız), bunun sebebini öğrenmek için ideomotor sorgulamayı kullanabilirsiniz. Kişinin bilinçdışına şunu sorabilirsiniz: “Hipnotik transa direnç göstermenin bir sebebi var mı?” Yanıt “evet” ise, bu direncin ne olduğunu bulmak için bir dizi soru sorabilirsiniz ve bu şekilde bilinçdışınız hakkında pek çok şey öğrenebilirsiniz. Direnç gösteren bir bilinçdışına soru sormaya başlamadan önce şöyle bir güven verici giriş yapmak ilerlemek için oldukça yararlıdır: “Bazı sorular sormak istiyorum, ama bilinçdışı yanıt vermek istemediği herhangi bir soruya yanıt vermek zorunda değil.”

Soru sorma işinde sarkaç ya da parmak hareketlerini kullanıyorsanız, hipnotik trans yaratmanıza gerek yoktur. Normal uyanıklık halinde bu yöntemleri kullanabilirsiniz, ancak gevşemiş olmalısınız. Basitçe gevşeyip kendinizi rahat ve emniyette hissettiğiniz yerinize giderseniz ideomotor sinyallerin iş görmesini sağlayan enerji ortaya çıkacaktır.

Bilinçdışı zihne sorulacak soruların şekli son derece önemlidir. Her şeyden önce, sorular basitçe “evet” ya da “hayır” şeklinde yanıtlandırılmalıdır. İkinci olarak, sorular kesin ve net olmalıdır. Bilinçdışı zihnin her şeyi sözel olarak harfi harfine aldığını unutmayın. Bu nedenle sorularınız tam ve net olarak ifade edecek şekilde kelimelere dökülmelidir.

22. Otomatik Yazı

Parmak sinyali ve sarkaç hareketi bize bilinçdışından gelen basitçe “evet” ya da “hayır” şeklindeki yanıtlan elde etmemizi sağlar. Bununla be¬raber bilinçdışından daha ayrıntılı bilgi almanın da bir yolu vardır. Bu tekniğe otomatik yazı denir. Bu yolla kişiliğimizi oluşturan ve bazen nevrotik ya da zararlı davranışlarınıza neden olan inançları, fikirleri, güdüleri ve anıları ortaya çıkarabiliriz. Otomatik yazı öğrenmiş olduğumuz ideomotor soru tekniklerinden farklıdır. Çünkü otomatik yazıyla spesifik sorulara spesifik yanıtlar almaktan çok, genel bilgiler elde etme olanağımız olur.

Bunun için birkaç yöntem vardır. Klasik otomatik yazma yöntemine göre kişinin dizlerinin üzerinde bir not defteriyle rahat bir koltuğa oturtun. Bir tükenmez kalemi ya da yumuşak kurşun kalemi baş parmağıyla işaret parmağı arasında kağıda dik olarak tutmasını sağlayın. Kişide hipnotik trans oluşturun. Tükenmez ya da kurşun kalemin ucunu kağıdın üst sol köşesine koyun. Kişinin adını ve o günün tarihini yazdırın. Motor davranışlara kişiyi alıştırmak için satır boyunca karalamalar yaptırdıktan sonra sessiz kalın. Kişinin bilinçdışından ne yazmak istiyorsa onu yazmasını isteyin. Elinin yazmaya başlamak için sergileyeceği irade dışı hareketleri bekleyin.

Bazı insanlar aynı zamanda iki elleriyle iki ayrı konuyu yazabilirler ve bu arada bilinçli zihinleri yazılanları okur. Bu, üç bağımsız mental işlevin aynı anda yürüdüğü uç bir vakadır. Bilinçdışı kendisini samimi bir şekilde ifade eder; bilgiyi serbest fikir çağrışımlarıyla açığa vurur. Bir dirençle karşılaşırsanız, açıklamak istemediği şeyleri açıklamak zorunda olmadığı konusunda bilinçdışı zihni rahatlatmalısınız.

Çok iyi daktilo bilenler, otomatik yazı için daktilo ya da bilgisayar kullanabilirler. Özellikle bilgisayarla çalışmak daha iyi olabilir, çünkü kağıt bitme sıkıntısı yaşanmaz. Hızlıca daktilo yazan biri düşünme ya da konuşma hızında daktilo yazmanın mümkün olduğunu bilir. Bilinçdışı zihin daktilo yazarken zaten motor tepkileri kontrol etmektedir.

Bu durumda yapmanız gereken tek şey kavramsal kontrolü de bilinçdışı zihne devretmektir. Bu teknikle ortaya çıkan edebi eserler vardır. Milton, Paradise Lost (Kayıp Cennet) adlı eserini sabah uykudan uyanır uyanmaz yan uyanık halde ortaya koyduğunu ifade etmektedir. Dizeleri trans halinde söylemiş ve kızı da yazmıştı. Yazar Jack Kerouac otomatik yazı tekniğiyle ün kazanmıştır. Daktilosuna kasap ambalaj kağıdı geçiriyor ve çocukluğuna ait anılarını yazıyordu. The Subterraneans (Yeraltı) gibi eserlerini iki haftada bitirdi; hiç ara vermeden günde on altı saat yazıyordu. Yarı trans halinde geçmiş olayları en ince ayrıntılarına kadar hatırlıyordu. Jane Roberts’in Seth adlı kitapları da otomatik yazı örneklerindendir.

Konuştuğumuz ya da yazdığımız sırada genellikle bilinçli zihnimiz dikkatli bir şekilde düşünce ve sözlerimizi bir düzene sokar. Sadece sözlerdeki netlik ve anlam bakımından düzenleme yapmakla kalmayız, ayrıca içinde bulunduğumuz duruma uygun olmayacak bir şeyleri ortaya çıkararak kendimizi sıkıntıya sokmamayı temin edecek şekilde de bir düzenleme yaparız. Ölçülü konuşmak istediğimiz zaman sözlerimizi bu şekilde bir düzenlemeden geçirme yeteneği kuşkusuz çok işe yarar. Ancak otomatik yazıcılığın sırrı, doğal bir eğilim olan bilinçdışını kontrol ve düzenleme işlevini susturmak; böylece bilinçdışı zihnin tüm düşünceleri, fikirleri, çağrışımları, imajları, fantezileri ve anıları engelsizce su yüzüne çıkarmasına izin vermektir.

23. İç rehber

Bilinçdışıyla iletişim kurmaya yarayan başka bir yöntem daha vardır ki, bu tekniğe “İç rehber” denebilir. İç rehber, bilinçdışı zihnimizdeki bilginin kişileşmiş ya da canlandırılmış halidir. Bu rehbere iç doktorumuz, ruhsal rehberimiz ya da sadece içimizdeki dostumuz da diyebiliriz. İç rehber beden/zihin sistemimize ait bilgeliği temsil eder; bu bilgelik tüm yaşantımız boyunca oluşmuştur ve kavrayışlarımız sırasında edindiğimiz, gelişime açık bir bilgeliği içermektedir. Dr. Irving Oyle, beynimizde on beş milyar sinir hücresi bulunduğunu ifade etmektedir. “Bunların yaklaşık iki milyarı varlığınızın bir bölümünü oluşturmak üzere bağlantılı olup; konuşur, mantıklı düşünür ve kendisini bizim ismimizle çağırır.” demektedir. “İç rehber”, diğer on üç milyar hücrenin bu iki milyar hücreyle iletişimini sağlayan bir araçtır.

İç rehberle temas kurmanın en iyi yöntemi kişiye daha önce gitmeyi öğrettiğiniz “emin yerini” zihninde canlandırmasını sağlamaktır. Kişiyi rahat bir yere oturtun ya da uzamasınını isteyin. Derin derin nefes aldırıp gevşemesini gerçekleşmesine yardımcı olun Emin yerini ya da herhangi bir hoş ortamı zihninde canlandıracak telkinler verin. Hayalindeki yere ait tüm ayrıntılara dikkat ettiğinden emin olun ve bu amaca yönelik telkinlerde bulunun. Bu yere rahatça girdiğinde kişiye (bilinçdışına) şöyle deyin: “Bu yerde buluşmak üzere rehberini davet ediyorsun. Kendini gevşemiş ve emniyet içinde hissediyorsun; sana baskı yapan ya da sıkıntı veren hiçbir şey yok. Bu, rehberinle karşılaşmak için mükemmel bir zaman.”

Bir imaj yaratıyorsunuz; size uygun gelen her ayrıntıyı bu imaja katmakta özgürsünüz. Ancak iç rehberinizin imajını önceden canlandırmaya çalışmayın; bırakın bu imaj bilinçdışı zihninizden kendiliğinden doğsun. Bazıları yaşlı bir adam ya da yaşlı bir kadın görür, bazıları bir doktor ya da ilahi bir varlık görür; bazıları ise bir hayvan, bir kuş ya da tümüyle orijinal bir yaratık görebilir. Her durumda, rehbere ait imajın doğal olarak ortaya çıkmasına izin verin. Bilinçdışınız iç bilgeliğinizi bir karakterle kişileştirecek ya da canlandıracaktır.

Kişi iç rehberinin net bir görüntüsünü elde ettiğinde, onu birlikte oturmaya davet etsin. Ona yiyecek ya da içecek bir şey ikram edebileceği telkinini verebilirsiniz. Kişinin iç rehberiyle hoşça vakit geçirmesini sağlayın. UCLA Tıp Okulu Ağrı Kontrol Birimi’nde bu tekniği başarılı bir biçimde kullanan Dr. David Bresler, hastalarına şöyle demektedir: “Sinir sisteminizle dost oluyorsunuz.”

Kişi iç rehbere yaptığı ikramdan sonra rehberiyle birlikte bir süre gevşeyebilir. Önce dostça bir sohbet yapmak isteyebilecekleri telkin edilir. Kişinin rehberinin fiziki görünüşüne ve kişiliğine dikkat etmesini sağlayın. Önce kişi kendini tanıtsın ve rehberine adını sorsun. Kişinin zihnindeki imaja ne kadar çok ayrıntı katarsanız, kişinin bilinçdışının o kadar derinlerine inersiniz. Fiziki bir temas imajinasyonu derinleştireceğinden, rehberine dokunmasını ve onun da kişiye dokunması yararlı olur.

Rehberin yanında kendisini rahat hissettiğinde, rehbere kendisine yardım edip edemeyeceğini sormasını söyleyin. Başlangıçta belirlediğiniz amaçlara kişinin ulaşabilmesi için rehberinden tavsiye talep etmesini sağlayın. Sağlık sorunu varsa, rehberine nasıl daha güçlü ve sağlıklı olabileceğini sorun. Eğer sağlık durumunda şüpheli bir durum varsa, rehber teşhis de koyabilecektir. Rehberine hayatının nasıl daha az stresli geçebileceğini sorsun. Kişinin kendinden gelecek her soru uygundur. Yanıtların, bilinçdışından kendiliğinden akması gerçekleştiğinde kişi bilinçli olarak düşünmediği yanıtlar keşfedecektir. Can alıcı soruların çoğunun yanıtlarını içimizde taşırız, ancak yanıtlar genellikle karışık ve yanlış tanınan bir benlik imajının ardında saklıdır. İç rehber hakkımızdaki her şeyi bilir, çünkü o bizim derin deneyim bankamızdır.

Kişi rehberiyle bir süre konuştuktan sonra ona veda ederken başka zaman tekrar buluşmayı talep etsin. Bir dahaki randevu için belli bir tarih verilebilir. Kişi kendisine yardım ettiği için rehberine teşekkür etsin. Kişi hipnozdan çıktığında zaman verilen tavsiyeleri kaydedin. Rehberden gelen belli öğütleri uygularken bu kayıtların yararlı olduğunu göreceksiniz. Daha sonraları, kişiden rehberine sormak üzere aklına gelen soruları not almasını isteyin. Ayrıca amacı doğrultusundaki gelişmeleri de kaydetmesini isteyebilirsiniz. Bundan sonraki adım tavsiye çok kapsamlı ya da çok basit görünse bile verilen tavsiyelere uymak için gerçekten çaba göstermektir.

Rehberinizin size yapabileceği başka bir yardım şekli, yüklendiğiniz işlerde size destek sağlamaktır. Hemen hemen herkes pek çok dostu ve yakını olmasına rağmen zaman zaman kendisini “yalnız” hissetmiştir. İç rehberiniz daima oradadır ve o sizin için daima bir dosttur. Üzerinde çalıştığınız proje hakkında uyanıklık hiçbir geri besleme elde edemediğiniz zamanlarda rehberiniz size cesaret verecektir. Dahası, bir proje içerisinde farkına varmadan tehlikeli bir yola girmişseniz, iç rehber yapıcı anlamda sizi uyaracak ve çabanızı ya da niyetinizi baltalamadan tehlikeyi görmenizde size yardımcı olacaktır.

İç rehber bazen ıstıraplarımızın ya da hastalıklarımızın verdiği mesajı duymamıza yardımcı olabilir. Rehberinize açıkça sorun: “İçinde bulunduğum bu durumdan almam gereken ders nedir?” Büyük bir olasılıkla çok mantıklı bir yanıt alacaksınız; bu belki de bir süredir kaçınmakta olduğunuz bir yanıt olacaktır.

Yaratıcı olun. Rehberinize karşı ne kadar samimi olursanız ve ne kadar çok şeyi açığa dökerseniz, o kadar çok şey öğrenirsiniz. İnsanlar acıyı dindirmek, kilo vermek, yeni bir beceri kazanmak, bir hastalığı iyi etmek ve daha pek çok amaç için iç rehberden yararlanmaktadırlar. Rehberinize karşı açık ve dürüst olun, bu ilişki sizin için ciddiymiş gibi hareket ederseniz, tavsiye de ciddi ve yararlı olacaktır. Rehberinizle olan ilişkiniz derinleştikçe tavsiyelerin zenginliği de artacaktır.

 

http://dahibeyin.blogspot.com/2012/11/algilama-sureci-ve-ogrenmeye-etkileri.html

LEAVE A REPLY

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız