Yarab ne eksilirdi derya-yı izzetinden
Peymane-yi vücude zahr-ab dolmasaydı
Azade-ser olurdum asib-i derd ü gamden
Ya dehre gelmeseydim ya aklım olmasaydı
Tanzimat edebiyatımızın en seçkin şair ve yazarlarından biri olan Ziya Paşa, İstanbul’da Kandilli’de doğdu. Soyu Erzurumlu olan, gümrük memuru Feridüddin Efendi’nin oğludur. İlköğrenimini bir süre mahalle mektebinde yaptıktan sonra, Beyazıt rüştiyesinde okudu. Sadaret Kalemi’ne memur oldu. Zeki, kabiliyetli bir genç olmasına rağmen, derbeder bir yaşantısı vardı. Divan edebiyatı yolunda şiirler yazıyordu. Reşit Paşa, onu saraya katip olarak yerleştirdi. Saray memurluğunda düzenli hayata alıştı; Fransızca öğrendi. Ali Paşa’nın sadrazam olması ile saraydan uzaklaştırıldı; sırası ile Zaptiye Müsteşarı, Atina elçisi, paşa rütbesi ile Kıbrıs, Amasya mutasarrıfı, Meclis-i Vala azası oldu.
Amacı, memlekette meşrutiyet idaresini kurmak olan “Yeni Osmanlılar Cemiyeti”ne girdi. Namık Kemal’le birlikte Paris’e kaçtı (1867). Londra’ya geçerek Namık Kemal’le “Hürriyet” gazetesini çıkardı. İstanbul’a dönünceye kadar Cenevre’de yaşadı. Abdülaziz tahttan indirilince Maarif Müsteşarı oldu. Kanuni-i Esasi Encümeni azalığına seçildi; II. Abdülhamit, İstanbul’da kalmasından kuşkulandığı için vezirlik rütbesiyle Suriye, Konya ve Adana valiliklerinde bulundu. Ziya Paşa Adana’da yaşamını yitirdi, mezarı oradadır.
Ziya Paşa, biçimde eskiye bağlı kalmasına rağmen, özde yeni bir niteliğe yöneldi. Aşk, şarap, zevk temalarını işleyen gazel, terkib-i bent, terci-i bent, gibi eski nazım şekillerini toplumu uyandıran, kötülükler çare arayan, duygularla düşünceleri aydınlatan birer araç haline getirdi. Zıtlıklar, çelişmeler içerisinde olmakla beraber, Şinasi ile başlayan yeni sanat ve dil görüşlerimize bağlı kalmaya çalıştı. Nesri de şiiri gibi, sağlam yapılı, zamanına göre oldukça sadedir. Hikmetli bir yapısı vardır; bunlarda bireysel gerçeklerle toplumsal dertleri kudretle yansıtır.
Ziya Paşa; şiir, makale, antoloji, edebiyat tarihi türlerinde eserler yazmış; birçok çeviriler yapmıştır. Eserleri: Zafername (1868), Harabat (3cilt, 1874), Eş’ar-ı Ziya (1881), Endülüs Tarihi (2 cilt, 1859-1888), Mukaddeme-i Harabat(1893)
Terkîb-i Bend
Pek rengine aldanma felek eski felektir
Zira feleğin meşreb-i nasazı dönektir
Ya bister-i kemhada ya viranede can ver
Çün bay u geda hake beraber girecektir
Allah’a sığın şahs-i halimin gazabından
Zira yumuşak huylu atın çiftesi pektir
Yaktı nice canlar o nezaketle tebessüm
Şirin dahi kasdetmesi cana gülerektir
Bed-asla necabet mi verir hiç üniforma
Zerduz palan ursan eşşek yine eşşektir
Bed-maye olan anlaşılır meclis-i meyde
İşret güher-i ademi temyize mihenktir
Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir
Nadanlar eder sohbet-i nadanla telezzüz
Divanelerin hemdemi divane gerektir
Afv ile mübeşşir midir eshab-ı meratib
Kanun-i ceza acize mi has demektir
Milyonla çalan mesned-i izzete serefraz
Birkaç kuruşu mürtekibin cay-i kürektir