Ergenin Sorumluluk Bilinci
Ergenler kendi isteklerine ve arkadaşlık ilişkilerine çok yoğunlaştıkları bir dönem geçirirken, çoğu zaman sorumluluklarını önemsemezler. Bir çoğu hem bağımsızlık ister, ama hem de odasını toplamaktan bile acizdir. Dolabını araştırıp kirli lekeli giysilerini bulmak anneye kalır. Hatta akşam yatarken okul çantasını hazırlamak, banyo yapmak, diş fırçalamak gibi en basit işlerini bile yaptırmak güçleşir.
Bir çok annenin şikayeti, elinde cep telefonu sürekli arkadaşlarıyla mesajlaşan, bundan başka hiç bir şey düşünmeyen kızlarındandır. Çoğu anne bu işlerin kendiliğinden düzelmesini bekler, evin hizmetçisi gibi her işe kendisi koşar. Oysa çocuk yetiştirmenin kuşkusuz en zor tarafı, onları kendi ayaklarının üzerinde durabilecek şekilde eğitip hayata hazırlamaktır.
Bazı annelere bakım yapmak kolay gelir, işleri yüklenir, aşırı destek olurlar. Böylece çocuğu umursamaz alıştırırlar. Günümüzde çamaşır yıkamak, ütü yapmak konusunda hiç bir şey bilmeden evlenen, evlendikten sonra bile hayatını annesine bağımlı yaşayan kızlar çoktur. Elbette bu aileler geçimsizliğe, aile içi şiddete hatta boşanmaya daha meyillidir.
Unutmayalım ki bizim çocuğumuzu kimse gelip de iş yapmaya alıştıracak değildir. Ergenlerin sosyal yönden sorumluluklarını öğrenmesi konusunda eğitime ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyacı da aile karşılamak zorundadır.
Elbette ki ergenler kendi görev ve statüleri hakkında açık seçik bir fikre sahip değildir. Ne zamana kadar çocuk, ne zaman büyük sayılacaklarını bilmezler. Hatta bu durum onları mutsuz da eder; “şimdi ben çocuk muyum genç miyim” diye bocalarlar.
Bu geçişte ailenin çocuğunu “büyük olmak demek, daha çok sorumluluk, daha çok görev demektir” diye bilinçlendirmesi ve görevlerine alıştırması gerekir.
Ayrıca gençlerin hayatta bazı kural ve kısıtlamaların olduğunu bilmesi ve alışması da önemlidir. Genci canı istediği saatte yatıp kalkması, istediği televizyon programını izlemesi, istediği gibi yiyip içmesi için salıvermek; anlayışlı- iyi anne baba olmak demek değildir. Böyle davranmak gencin ilerde en küçük kural ve kısıtlamalara uyum gösterememesine neden olur.
Genellikle aileleri bu konuda üçe ayırmak mümkündür.
1- Otoriter aile
Otoriter aileler çocuklarına kural koyar ve itaat bekler. Kurallara aykırı davranışlar sert bir disiplinle karşılanır. Kuralların nedeninin açıklanması gerekli görülmez, çünkü büyüklere inanılmalıdır.
Bu tip aileler gencin kişiliğini fazlaca baskılar, kendini yönetme becerisi geliştirmesine izin vermezler. Bu nedenle genç hep yönetilmeyi bekler. Bu gibi gençlerin aileden uzaklaştıkları zaman öz yönetimleri yoktur.
Özellikle çatışmacı bir mizaca yatkın gençler bu aile tutumuna şiddetle tepki gösterip, evden kaçabilirler. Bazıları ise yalana alışır, iki yüzlü tutum benimserler.
Bu gençler aile içinde kendilerini ifade edemedikleri için kendilerini oldukları gibi kabul edecek kişilere sığınmak isterler. Grup onayını aşırı önemsemek, sığınmacı bir anlayışla zamanından erken evlenmeye kalkışmak gibi davranışları görülebilir.
Bazı gençler ise ailenin beklediği gibi söz dinleyen, uysal kişiliktedir. Ancak bu gençlerin de sosyal hayatı sorunludur. Genellikle aileye bağımlıdırlar. Sosyal bir ilişki için adım atamaz, ailenin onayından bağımsız olarak ilişkisini yürütemezler.
Bu tip gençler, mesleki açıdan da başarısızdırlar. Çünkü en ufak bir hatalarının cezalandırılacağından korkarak sorumluluk almaktan çekinirler. Hele hele yükselmek, yada söz sahibi olmak için kesinlikle girişimde bulunamazlar.
En kötüsü bu ailelerin yetiştirdiği gençler içten denetimsizdir. Yani, ailenin etkisinden uzaklaştıklarında kendi değerleri ve prensipleri yoktur. Örneğin aile baskısıyla sigara içmezler ama aileden uzaklaşınca içerler.
Çünkü sigara içmemek kendi görüşleri değildir. Kim ne derse yaptıkları için; önceleri ailenin sözünü dinledikleri gibi, daha sonra da başkalarının sözünü dinleyebilirler.
2- İzin verici aile
İzin verici ailelerde ise ya çok az kural vardır; ya da hiç yoktur. Anne-babalar bilerek ya da hiç ilgilenmeyerek ergenlere canının istediği gibi davranma olanağı tanırlar.
Çocuk ne isterse alınır, ne isterse yapılır, neye izin isterse verilir. Bunun nedeni, bazen “biz yaşayamadık çocuklarımız yaşasın” gibi bir görüştür, yada ciddi bir etkisizliktir.
Bir çok zaman da bu davranış ailede iki başlılıkla ortaya çıkar. Mesela baba bazı kurallar koymak istese de anne bunları uygulamaz yada gizlice izin verir. Genellikle bu duruma, mesela annenin “kızının yaşadıklarından tatmin olması” gibi sağlıksız hisleri neden olur. Oysa aşırı baskıcı aile gibi, aşırı izin verici ailenin de çocuklara zararlı olduğu gözlenmiştir.
Ailede kural ve görevle karşılaşmamış çocuklar, ilerde sorunlar yaşarlar. Disiplin ortaya çıktığında genç uyum gösteremez. Bu durumda genç çoğunlukla kararsızdır; nasıl tepki vereceği önceden kestirilemez. Bir çok zaman durumun ciddiyetini kavrayamaz, idare edileceğini bekler, umursamaz davranır. Sonunda ciddi bir yaptırımla karşılaşınca panikler.
Kişiliğine bağlı olarak ya çok korkar, birden aşırı uysallaşır, ezilir. Ya da ani tepki gösterip hayatını berbat eder. Nadiren çok yüksek bir karaktere sahipse kendi kendine kural koymayı öğrenir.
Hayatta bazı kural ve disiplinlere uymanın getirdiği avantajlar vardır. İradelilik, sabırlılık, bazı şeyleri hak etmesi gerektiğini bilme gibi duygusal zeka belirtisi özellikleridir bunlar. Gençlerin bunları elde etmesi için kendi öz denetimini kurana dek; alıştıra alıştıra bazı kurallarla yönlendirilmelidir.
3- Demokratik aile
Bir de demokratik aileler vardır. İki ailenin aşırılıklarından uzak, ılımlı aile tipidir. Zannedildiği gibi, her şeye izin veren aile değildir. Ama çocukların kuralları rahatça sorgulayabildiği ve hislerini konuşabildiği aile tipidir.
Bu ailede büyükler uyulacak kuralları koyarken, ergenlere farklı olma, kendi davranışlarının sorumluluğunu üstlenme ve daha fazla karar verme olanakları vermeyi ihmal etmez.
Ailede kurallar istişare ile –danışarak- belirlenir. Anne baba iş birliği içindedir. Çocuklarla da açık yüreklilikle konuşurlar.
Anne babalar kendi aralarında görüş birliği ile kesin sınırları belirler, bunlarda kararlı ve tutarlı davranırlar. Bunları uygulamakta çocuklar arasında adildirler. Anne baba ilkeli ve iç denetimli olmakta örnektir. Yani baba çocuğu sigara içerken görüp döverken kendisi fosur fosur içmez… öncelikle kendisi içmeyerek güzel örnek olur, sonra bunun nedeni hakkında çocuğu da bilinçlendirir.
Bu ailelerde bazı kurallar esneklikle uygulanabilir. Mesela genç için çok önemli olduğu anlaşılarak bazı şeylere izin verilebilir. Ama daha çok özgürlüğün şartları vardır; mesela gencin dürüst olması, sözünde durması, söylenen saatte evde olması gibi.
Haklar ve sorumluluklar genellikle dengelidir. Genç olgunlaştıkça, sorumluluklarını yerine getirdikçe daha çok hak sahibi olur. Örneğin sosyal aktivitelere daha fazla zaman ayırabilmesi hakkı, derslerini aksatmaması şartına bağlıdır. Eğer sorumluluklarını yerine getirebiliyorsa hayatını kendisi yönlendirmesine izin verilir.
Yine demokratik ailelerde hatalara karşı eleştirmek ve cezalandırmaktan çok; gencin bu olaydan ders almasına önem verilir. Böylece en ufak hatada kendine güvenini yitirmesi engellenir, hayatta böyle şeylerin olabileceği ama bir daha dikkatli olması gerektiği fikri aşılanır.
Elbette hiç bir suça ceza verilmez demek değildir. Mesela ehliyeti yokken arabayı alıp götüren bir gence “ bir daha yapma” denmesi gülünç olur. Ya ciddi bir kaza yapsaydı; kendine veya başkasına zarar verseydi?
Ancak cezalar suça uygun olmalıdır. Asıl amaç, kendi öfkeni tatmin etmek değil, gencin hatasını anlamasına zorlamak olmalıdır. Ceza vermek çok kötü bir şey de değildir. Gencin cezasını çekmekle vicdanen rahatlaması sağlanır.
Özetle ana-babanın yöntemleri bir ergenin bağımsızlığı gerçekleştirme yeteneğini büyük ölçüde etkilemektedir. Ana-baba otoriterlik ya da izin vericilik uçlarında yer aldığında çocuklarıyla ilişkilerini güçlükler saracaktır. Demokratik yaklaşım olumlu bir benlik kavramını ve bağımsızlığı kolaylaştırır.
H. Kübra Ergin
ggdergi@gmail.com