İletişim kurmamak imkansızdır. Ancak, asıl önemli olan kurduğumuz iletişimin bizi istediğimiz sonuçlara ulaştırıp ulaştırmadığıdır. İyi ilişkiler kurmak istediğimiz kişi veya kişiler ile bunu bir türlü sağlayamıyorsak, iletişim modelimizi gözden geçirmenin veya tanıklık etmenin zamanıdır.
İnsanların birbirleriyle anlaşmaları veya anlaşamamaları bir tesadüf müdür? 23 yıllık eğitimciliğim süresince öğrenci, öğretmen, veli, yönetici, danışman, konuşmacı, iş arkadaşı, patron gibi farklı rollerin yanı sıra özel yaşamımda da evlat, kardeş, kız çocuk annesi, erkek çocuk annesi, sevgili, eş, komşu, müşteri gibi birbirinden farklı roller üstlendim. Bu deneyimlerde insanların gerginlik anlarında suçlayan ve tehdit eden iletişim modelleri kullanarak nasıl iletişim kurduklarını gözlemledim.
Gözlemlerime göre iletişimlerinin sonucunda rahatsız edici bir deneyim yaşayan insan genellikle;
< Karşı taraftan gelen mesajları ya kimlik, değer veya inançlar …
BELGİN ÖĞREK
belginogrek@hotmail.com
İletişim kurmamak imkansızdır. Ancak, asıl önemli olan kurduğumuz iletişimin bizi istediğimiz sonuçlara ulaştırıp ulaştırmadığıdır. İyi ilişkiler kurmak istediğimiz kişi veya kişiler ile bunu bir türlü sağlayamıyorsak, iletişim modelimizi gözden geçirmenin veya tanıklık etmenin zamanıdır.
İnsanların birbirleriyle anlaşmaları veya anlaşamamaları bir tesadüf müdür? 23 yıllık eğitimciliğim süresince öğrenci, öğretmen, veli, yönetici, danışman, konuşmacı, iş arkadaşı, patron gibi farklı rollerin yanı sıra özel yaşamımda da evlat, kardeş, kız çocuk annesi, erkek çocuk annesi, sevgili, eş, komşu, müşteri gibi birbirinden farklı roller üstlendim. Bu deneyimlerde insanların gerginlik anlarında suçlayan ve tehdit eden iletişim modelleri kullanarak nasıl iletişim kurduklarını gözlemledim.
Gözlemlerime göre iletişimlerinin sonucunda rahatsız edici bir deneyim yaşayan insan genellikle;
< Karşı taraftan gelen mesajları ya kimlik, değer veya inançlar, içinde bulunduğu konum veya sahip olduklarından biri için veya tüm sistemi için tehlike olarak algılıyor. Bu doğrultuda davranıyor.
< İletişim esnasında karşısındakinden aldığı tepkiye tepki veriyor. Karşısındaki kişinin tepkisinin kendi davranışına bir tepki olduğuna tanıklık edemiyor. Böylece bu duruma sadece kendi gözleriyle bakıyor. Oysa “gören” göz olaya tanıklık edemez.
< Hedefsiz iletişim kuruyor. İletişimin sonucunda “arzu ettiğim sonuç nedir ?” diye sormuyor. Bu nedenle, hedefe yönelik olmayan bir sürece giren zihin, daha iyi sonuç alacağı seçenekler aramıyor. Programlanmamış olduğundan genellikle alışkanlıkları doğrultusunda iletişim modelleri kullanıyor.
< Alışkanlık haline gelmiş iletişim modellerini insanlar küçük yaşlardan itibaren modelleyerek öğreniyor veya kendileri keşfediyorlar. Herhangi bir model bir durumda işimize yarıyorsa bunu genelliyor ve yaşamımızın diğer alanlarında da kullanıyoruz. Bu model artık işe yaramasa bile kullanmaya devam ediyoruz. Örneğin bir çocuk ağlayarak büyüklerinden bir şeyleri elde etmeyi keşfediyor. Aile içinde edindiği bu modeli ilerde gerçek yaşamda devam ettiriyor. Örneğin, iş yerinde arkadaşlarıyla yaşadığı bir sorunu ağlayarak yöneticisine aktarıyor. Evliliğinde eşiyle olan sorununu ağlayarak anneye aktarıyor.
< Gerginlik ile baş edebilme becerileri zayıf oluyor. Oysa sorun, halatın gerilmesi değil esnememesidir.
< Bir iletişim modelinin işe yaramadığını öğrenmek için bazen pahalı bir bedel ödüyor. Dargınlıklar, ayrılıklar, iş yaşamında dalgalanmalar, özgüvenin yitirilmesi, stres ve kaygıya dayalı sağlık sorunları gibi…
Oysa öğrenmek için mutlaka pahalıya mal olacak bir ders gerekli değildir. Yıllarca insanların birbirleriyle iletişim kurma biçimlerini gözledikten sonra, fark ettiğim gerilimli anlar esnasında kullandıkları belli başlı ortak modelleri zihnimin vitrinine yerleştirdim. Şimdi birlikte vitrindeki modelleri izleyelim.
SUÇLAYICI MODEL
İletişimde sözler % 8, ses tonu % 37, beden dili ise % 55 rol oynar. Bu durumda suçlayıcı modellerin genellenmiş özelliklerine bakalım.
Ses Tonu: Yüksek ve serttir.
Beden Dili: Genelde kaşlar çatık, yüz kasları gergin, nefes alış verişi yüzeysel ve sık.
Dildeki ipuçları: Aşağıdaki modellere göre farklılık gösterir.
Sorgulayan Bu model iletişim kuranların dildeki ipucu genellikle “Neden?, Niye?” sözcüklerdir. “ Niye geç geldin?, Neden aramadın?, Niye oturdun?” Elbette meraklarından sormazlar bunu… Zaten amaçları sormak değil sorgulamaktır. Hatta cevabını vermeye kalktığınızda sizi bir güzel de paylarlar.
Açık “Hızlı sürme!, Senin hatan, Senin yüzünden, Hep böyle yapıyorsun!, Hiç yardım etmiyorsun!” gibi ifadeler bu model iletişimde sıkça kullanılan dil kalıplarındandır.
Dolaylı Bu modelin en çok kullanılan bir başka kalıbı ise, “daha” sözcüğüyle oluşturulmuş cümlelerdir. “Daha çok çalışmalısın”(yani şimdi yeterince çalışmıyorsun), “Daha dikkat et”(yeterince dikkatli değilsin) “Daha nazik ol”, “Daha saygılı ol” gibi ifadelerde açık olmasa da dolaylı biçimde suçlama vardır.
İmalı “Bu ne özenli rapor böyle!” (berbat bir rapor). “Erken çıkabilirsin tabi. Bugün çok çalıştın.” (az çalıştın). “Başarıma pek sevinmiş gözüküyorsun” (hiç sevinmedin). Örneklerde görüldüğü gibi imalı dil, asıl söylenmek istenenle zıt anlama gelecek sözcüklerin kullanıldığı kalıplarla mesajın gönderildiği kişiye yönelik suçlamalar içerir.
TEHDİT EDEN MODEL
Ses Tonu: Bu modeli kullanan kişinin ses tonu genelde tiz ve yüksektir.
Beden Dili: Suçlayan modelde olduğu gibi kaşlar çatık, yüz kasları gergindir. Beden öne hamle yapar gibidir. El ve kollar çok hareketlidir ve konuşmaya hararetle eşlik ederler. Boyun kasları gerilir. Gözler dışarı fırlar.
Bu model iletişimde “İşine son veririm”, “Sınıfta bırakırım”, “ Babana söylerim”, “Giderim” gibi ifadeler kullanılır. Amaç karşı tarafa göz dağı vermek veya korkutmaktır.
Yukarıdaki modellerde suçlanan veya tehdit edilen kişilerin iç dünyalarında neler olur?
Duygusal olarak: Korkar. Yetersizlik hissine kapılır. Kaygı düzeyi yükselir. Ya da tam tersi olur. Savunmaya geçer.
Fiziksel olarak: Herkeste farklı dışavurumlar gerçekleşir. Kimi buz keser, kimine sıcak basar, kiminden ter boşanır, bedeninin herhangi bir bölgesinde uyuşma veya tam tersi kıpır kıpır karıncalanma olur. Başı döner, midesi bulanır veya karnına ağrı girer; boğazda, göğüste ya da midede baskı veya yumruk hissi, ensede, omuzlarda sertlik gibi farklı farklı bulgular baş gösterir.
Zihinsel olarak: Beynimizin üç ana bölümünden biri olan alt beyin (reptilian brain-sürüngen beyin), yaşam fonksiyonlarımızı yönettiği gibi, aynı zamanda sisteme dışarıdan gelen bir tehlike ve tehdit anında “Ya kaç, ya da savaş” komutu verir. Bu nedenle de karşımızdaki kişinin iletişim modeli bize yönelik tehdit veya tehlike içeriyorsa, buna karşı oluşturulan tutum ya pasif, ya da agresif tutum olur.
Pasif tutum, karşısındakinin suçlayan veya tehdit eden tutumu karşısında sessiz kalan, hep idare etme yoluna giden, her dediğine evet diyen kişilerin iletişim biçimidir. Halk arasında “içine atmak” olarak da isimlendirilen olumsuz “iç diyalog” başlar. Pasif olduğu için kendine kızar. Olumsuz düşüncelerini içine atmazsa, dışa yöneltmeye başlar. Arkadan konuşmak, başkalarına şikayet etmek gibi davranışlar ortaya çıkar.
Agresif tutum ise tarafların birbirlerini karşılıklı suçladığı ve tehdit ettiği bir iletişim biçimidir. Alt beynin “savaş” komutunu verdiği durumlarda, kişi kendi sistemini korumak amacıyla karşı taarruza geçer.
Alt beynin bir başka görevi ise yüksek kaygı anında duygular, inanç ve değerler ile uzun dönemli hafızanın beşiği olan orta beyin (limbik sistem) ile düşünen bölüm olan kortekse giden bilgi akışını kesmektir. Yani beynin diğer bölümlerine giden ana elektrik şartelini çeker ve beynin diğer bölümlerinin yönetimini ele alır. İşte bu durumda insanın tüm değerleri, inançları, duygusal ve rasyonel beyni ile bağlantısı kesilir. Duyguları kontrol edebilmek ve doğru düşünmek mümkün olmaz. Bu durumlarda insanlar sonradan pişman olacakları şeyleri birbirlerine söyler veya yaparlar.
Adam anlaşmaya gider. Ancak oradan münakaşa edip ayrılır. Ayrılırken de yanındakilere; “Adama nasıl laf söyledim değil mi? Mosmor ettim. Hak etti ama, iyi oldu!” gibi laflar sarf eder. Burada sonuca baktığımızda, başta arzu edilen anlaşmaya varılamamış olduğu görülür. Ancak adam hedefine varmış gibi rahatlamış gözükmektedir. Karşı tarafın kendisine gönderdiği mesajı tehdit olarak algılamış, savaşmıştır. Ve sonunda kendine göre savaşı kazanmıştır. Ancak asıl hedef sapmıştır.
DENGELİ TUTUM İÇİN ZİHNİNİ YENİDEN PROGRAMLA!
Dengeli tutum, en sağlıklı tutumdur. Yerinde, zamanında, hedefe yönelik iletişim kurmak ve iletişimden arzu ettiğimiz sonucu elde edebilmek, dengeli tutum sergileyebilmek anlamına gelir. Bu ancak beynimizi iyi kullanarak mümkün olur. “Beynimizi zaten kullanmıyor muyuz?” diyeceksiniz. Beyni iyi kullanmak demek tüm beyni kullanmak demektir. Herkes beynini kullanır. Kimi sadece sürüngen beynini, kimi sadece duygusal beynini, kimi ise sadece düşünen beynini… Beynimizin üç katını da kullanırsak, işte o zaman beynimizi iyi kullanabiliyoruz demektir. Bu nedenle öncelikle dışarıdan gelen mesajın sürüngen beyin tarafından tehdit ve tehlike olarak algılanmaması gerekir.
Bence izlenecek en güzel yollardan biri zihnimizi yeniden programlamaktır. Bunun için şu varsayımlarda bulunmak yararlı olabilir:
< Birileri benim yaptığımdan hoşlanmayabilir. Bunlar kör noktalarımı görebilmem için en değerli dersler olabilir.
< Herkes kendi dünya modelleri içinde yaşar. Herkesin olaylara bakma, anlamlandırma ve dışa vurma biçimi farklıdır.
< Birileri beni eleştirebilir. Herkesin eleştirme biçimi ve davranış alışkanlıkları farklıdır.
< Birileri benim iyi veya yeterli olmadığımı düşünebilir. Bu durum görecelidir.
< Benim görüş alanımda olmayan şeyleri başkaları görebilir.
< Hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Kişinin söylediği veya yaptığı asıl niyetinden farklı olabilir. İyi bak! İyi dinle! Görülmeyeni gör, söylenmeyeni duy ve değerlendir. Aslında ne demek istiyor? Onu anla!
Bu tutumlar sayesinde, sürüngen beyin dış dünyadan gelen tepkileri bir tehdit veya tehlike olarak algılamayacak. Sizi biyolojik olarak ‘kaç ya da savaş’ komutuyla sınırlamayacak. Aldığı mesajı orta beyne aktaracak. Burada duygularınız ve hafıza sisteminiz eşliğinde bilgiyi işleyecek ve pek çok seçenekler yaratacak. Sonra bu seçenekleri mantıklı düşünen beyninize gönderecek ve düşünen beyniniz tüm seçenekleri orta beyin ile birlikte değerlendirecek. Böylece sizin için en iyi olanı yapmak üzere harekete geçeceksiniz.
Bu yazılarımız da ilginizi çekebilir: