Ya Kahraman Olursun ya da Sadece Kahramanlık Hikayeleri Okursun
“Başarmak istiyorum! Zirveye tırmanmalıyım” diyorsan lütfen bu makaleyi dikkatli oku. Düşünürün, biri “Başarının yolu başarısızlıktan geçer” demişti. Buradan, “Başarısızlığı tatmayanlar başarı olamaz” sonucu çıkıyor. Yaptın ve başaramadın. Sonra tekrar yaptın, yine olmadı. Sonra tekrar… Sonra tekrar ve yine tekrar…
Ortaya çıkan şifreyi görebildin mi? “- – – -‘ya düşmemek” Çözemediysen problem yapma, birazdan çözeceğiz. Şimdi konuya uluorta girelim. Kalkmak için önce düşmek gerek. “Düştüm” diye sızlanabilirsin. Ya da çaresiz bir şekilde seni kaldırmalarını bekleyebilirsin. Her düştüğünde bir yardım eli bulabilir misin, bilemem. En doğrusu, kalkmaya çalışmak olacaktır. Sen kalkacaksın, tam kalktım derken düşeceksin. Her düşüşün sana verdiği dersi göreceksin. Asıl önemli olan, o kalkacak gücün sende var olduğuna inanacaksın. Yani senin ayağa kalkmanın ilk şartı, kalkacağına inanmak olacak. Hayatın, mutluluğun, huzurun asıl sırrı bu noktada saklı.
İnanmak ya da İnanmamak
“Yılgınlığa düşmemek!” İşte başarının sırrı bu. Yılgınlık düşüncesi, içerisinde sanal bir çaresizliği barındırır. “Eyvah, ben ne yapacağım şimdi?” “Ben yapamam!” “Ben bittim” gibi… Oysa “Ben yaparım!” “Ben başarırım!” dediğin anda hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Suları çekilmiş bir ırmaktan bacaklarını çemrendin, geçiyorsun. Derken yağan yağmurun selleri ulaşıverdi. Her taraf bir anda su içinde kaldı. Ne yaparsın? “Ben öldüm, ben bittim” mi dersin? Yoksa “Yüzerek karşıya geçmeliyim” mi dersin? İki tercih hakkın var. Ya mızırdanıp öleceksin. Ya da bütün gücünü toplayıp karşıya yüzeceksin.
İşte hayat bu noktada insanları ikiye ayırıyor. Birincisini yapanlar hep yeniliyor, hep başarısız oluyor, hep mutsuz kalıyor. İkincisini yapanlar ise mücadele içinde, zor da olsa başarıyı yakalıyorlar. Hedefledikleri başarıya sonunda ulaşıyorlar.
Bu dünyada ya kahraman olursun ya da sadece kahramanlık hikayeleri okursun. Ben asla kahramanlık hikayeleri okumayı tercih etmedim. Bu dünyaya bir daha gelmeyeceğimi biliyorum. “Bir hikaye yazılacaksa benim olmalı. Bir kahraman olacaksa o ben olmalıyım” diye düşünürüm. İnsanların çoğunun garip bir çaresizlik yaşadıklarını görüyorum. Fanus etrafında dönüp duran kelebekler gibi oldukları yerde tur atıp duruyorlar. Çünkü o çaresizlik yörüngesinden kurtulacaklarına inanmıyorlar. Yazar, bütün mesele olmak ya da olmamak diyor. Bence bütün mesele inanmak ya da inanmamak. İnanırsan yürürsün. İnanırsan zafer kazanırsın. Elbet ki zafer kolay gelmez. Düşeceksin, kalkacaksın. Sürüneceksin. Ayağından asılacaklar. Ama sonunda zafer bayrağını eline alacaksın. Asıl mesele bu işte!
Zor’da Mükafat Vardır
Ben başaramam dediğinde başaramazsın. Mesajı gönderirsin beynine. O da sana başarısızlığı yaşatır. Çünkü beyinde başarısızlık özel kodlarla kayıtlı. Yapma, hatırlama, unut, karıştır! Hep yaşatır sana bu maddeleri. Ve sen başaramazsın. Kendine inan ve olumsuz mesajlar gönderme lütfen. İnsan keşfedilmemiş, esrarengiz bir varlık. Öleceğim dersin ölürsün. İnanarak söylersen gerçekten ölürsün. Hastalıkların hemen hemen hepsinin stres kökenli olduğunu bilirsin. Stres denilen şey insanın metabolizmasını doğru yönetmemesinin bir sonucudur. 2500 motor bir arabayı çekmiyor zannedip birinci vitesle sürmek gibi bir şeydir bu.
İnsan doğasının en doğal özelliği, kolaya ve rahata koşmasıdır. Nerede kolay ve rahat bir iş var, hemen yönelir o tarafa. Ama zorda her zaman bir mükafat vardır. En büyük hazineyi kimsenin gidemediği, el değemediği yerlerde bulabilirsin.
Zorlanacağını düşünme lütfen! Yorul lütfen! Düşeceğine, sonra tekrar düşeceğine ve sonunda kalkacağına inan lütfen!
Kadir Akel
sinavcanavari@gmail.com