Osman Esgice (Sanatalemi.net)
Türk müziğinin çınarlarından Kanunî Prof. Erol Deran’ın Bâbıâli Sohbetleri’ndeki konuşması, kültür sanat camiasını bir araya getirdi. Timaş Kitapkahve’de gerçekleşen programın açılışını yapan Mehmet Nuri Yardım, “Erol Deran günümüzü müziğimizi en iyi icra edenlerden biri. Ama aynı zamanda müzik üzerine düşünen ve müzikseverleri düşünmeye dâvet eden bir düşünürdür. O, yeni nesillere gerçek sanatın yolunu da gösteren bir üstattır.” dedi.
Programı takdim eden müzisyen Zeki Yılmaz, Türk müziğinin tarihi hakkında bilgi verdi. Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u fethettikten sonra Enderun Mektebi’ni kurduğunu ve burada müzik eğitimi başlattığını hatırlatan Yılmaz, “O günden sonra müziğin büyük üstatları çıkmaya başladı. Abdülkadir Meragî, Dede Efendi, Itrî, Hâcı Ârif Bey ve diğer ustalar, dâhi sanatkârlar milletimize bizim müziği sevdirmiştir.” dedi. Erol Deran’ın sıradışı bir sanatkâr olduğuna dikkat çeken Zeki Yılmaz, genç müzisyenlerin böyle kıymetli hocalardan daha çok istifade etmesi gerektiğini söyledi.
Konuşmasına bütün iştirakçilere teşekkür ederek başlayan Erol Deran, “Bizim zamanımızda sanat hassasiyeti daha fazlaydı. Evet bugün sayı olarak müziğimizle uğraşanlar çoğaldı ama keyfiyet aynı oranda değil. Dileyelim ki bu seviye yükselsin ve gerçek müzik icra edilsin.” dedi. “Hormonlu gıdalar gibi hormonlu müziklerin de çoğaldığını” ifade eden Deran, “İnsanın hayatında temel unsurlar vardır. Babam bana ‘Evladım müzik yaparken daima aşk, şevk ve vecd içinde yap.’ derdi. Babam tanbur, ağabeyim ud, ben keman çalardım. Evde bütün aile müzikle meşgul idik. Ama ciddiyet içinde. Müziğe başlarken babam ceketimizin düğmelerini ilikletirdi. Bunun sebebini sorduğumuzda ‘Evladım bu sanat Allah’a yapılır.’ derdi.”
SANAT İNSANA BİR HEDİYEDİR.
Erol Deran konuşmasına şöyle devam etti: “İnsanın içine hediyeler konulmuş. Onu bazen keşfediyorsunuz, bazen keşfedemiyorsunuz. Bazen başkası keşfediyor. Ama Allah, her insanın içinde bu cevheri koymuş. 1950’lerde üstadları tanıdık. Tanburî Cemil Bey’in oğlu Mesut Cemil’i gördüğümüzde korkar, çekinirdik. O zaman İstanbul Radyosu’nda ‘canlı neşriyat’ yapılırdı. Taksim yapardık.”
Türk müziğinde 600’e yakın makam olduğunu belirten Deran, bugün bunların çok az kısmının icra edildiğini söyledi. Deran, “Tanburî Cemil, müziğin hakikatini ortaya koymuştur.” diyen Erol Deran konuşmasının son bölümünde şu görüşlere yer verdi:
“Doğuştan bestekârlar var. Meselâ bir Cevdet Çağla. Bir yanlış eserine rastlayamazsınız. Sanatkâra verilmiştir. Verildiğine göre sanatkârın büyüklenmeye, kibirlenmeye hakkı yok. Sanat için heyecan lâzım. Aşk lâzım, şevket lâzım. Tanburî Cemil için müzik ‘lisânu’llah’tır. Daha önce yapılmamış, daha sonra yapılması mümkün olmayanı yapana sanatkâr denilir. Çaylı bahçelerde fasıl başlayınca konser başlayınca çıt çıkmazdı. Herkes huzur içinde dinlerdi. Bir çok değerli sanatkârlar fasıl yapardı. Müziğin zivesinde TRT olmalıdır. Bazıları soruyor. ‘Müzik ve resimle uğraşıyorsunuz, bağdaşır mı?’ diye. Resimle müziği ben bağdaştırmıyorum. Onlar bağdaşıyor. Beni bir adaya bıraksalar, kanunlar verseler tuvaller boyalar fırçalar olsa ben orda ne kanun çalabilirim, ne de resim yapabilirim. Çünkü ilham kaynağım insandır. İnsan olmadan sanat da olmaz. Halil Dikmen çok zarif bir sanatkârdı. Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun bir vosvogen arabası vardı. İçine baktım, arkasına kilim sermiş. Kabak asmış. Yüreğindeki Anadolu sevgisini arabasına taşımıştı.”
Dinleyiciler arasında bulunan udî, şair ve bestekâr Fırat Kızıltuğ da yaptığı kısa konuşmada “Erol Deran bir kanun virtiözüdür. Hezarfendir, ressamdır. Günümüzün dört büyük ustasından biridir. Bunlar Necdet Yaşar, Niyazi Sayın, İhsan Özgen ve Erol Deran’dır.” dedi. Toplantıya Fırat Kızıltuğ’un yanı sıra Sadettin Kaplan, Haluk İmamoğlu ve bir çok sanatsever katıldı. Programın ardından hâtıra fotoğrafları çekildi.