Lilay Koradan
www.gencgelisim.com
1) Gözbebeklerinin Büyümesi: Araştırmalara göre, baktığımız şey dikkatimizi çektiğinde, bize heyecan verdiğinde gözbebeğimiz genişliyor. Dolayısıyla, size bakarken sevdiğiniz kişinin göz bebeklerinde büyüme görüyorsanız, bu, sevginizin karşılıksız olmadığının alameti. Ayrıca, büyük göz bebekleriyle daha çekici bir görünüme kavuşulduğuna inanılıyor. Bu gerçeği asırlar öncesinden bilen pek çok kadın, büyük gözbebeklerine sahip olmak için boş durmamış. Örneğin Ortaçağ İtalya’sındaki kadınlar, zehirli bir bitki olan ve sinir sisteminde tahribata yol açan bir bitkiyi, güzel avrat otunu(atropa belladonna) sürerlermiş gözlerine. İtalyancada güzel kadın anlamına gelen belladonna, zehirli de olsa, gözbebeklerinin aşırı büyümesine neden olduğu için İtalyan kadınlar için pek cazipmiş o zamanlarda.
2) Onun Davrandığı Gibi Davranmak: İnsanlar aşık oldukları kişiyle benzer şekilde durmaya ve davranmaya meylederler. Aynı hızda yürümeye, benzer süratle yemek yemeye, onun konuştuğu gibi konuşmaya çalışmak, aşıkların fark etmeden de olsa dahil oldukları davranış biçimleri. Hareketlerdeki bu birbirini takip etmenin kökeninde, aşığın, maşukuyla ahenkli bir davranış bütünlüğünü oluşturma isteği var.
3) Gülümseme: Psikologlar ve vücut dili uzmanları gülümsemenin evrensel etkisinin altını çiziyorlar. Yapmacık ya da araba satıcısının beklenti dolu gülüşü yerine ‘Burada, seninle olmaktan çok mutluyum!’ ifadesinde bir gülüş pek çok şey anlatıyor. Ancak gerçek gülümseyişi sahtesinden ayırt etmek gerekli. Gülümseme, yüzde meydana gelen küçük bir değişiklikle başlıyor ve ardından tüm yüze yayılan, dışa dönük, açık, samimi bir ifadeye bürünüyorsa gerçek gülümse olarak tanımlanıyor.
4) Kendi Kendine Dokunma: Herhangi bir kararsızlık veya tedirginlik yaşayan insanlar kollarını vücutlarının etrafına sararlar, yani kendilerini kucaklarlar. Bu, heyecan ve kaygıyı kontrol etmeye, yani bir anlamda kendini korumaya yarar. Benzer şekilde, karşı taraftan bir romantik, aşka dair bir işaret alan aşık, genellikle koluna, bacağına, kulağına dokunma ihtiyacı duyar.
5) Kirpiklerin Titreşmesi: Aşık kişi sevdiği insanın karşısında heyecan duyduğunda, kirpikler bir sinekkuşunun kanatlarından daha hızlı titreşmeye başlar.
6) Tavus kuşuna Dönüşme: Kadınlar da erkekler de aşık oldukları zaman farkında olmadan giysilerini düzeltmeye, üstlerini başlarını çekiştirmeye başlarlar. Ancak erkekler bu konuda biraz abartılı davranır, kendilerini olduğundan daha cüsseli göstermeye çalışır, dik yürürler. Erkekliğin kadim göstergelerinden olan bu işaret, bir tavus kuşunun tüylerini kabartması, böylece kibirli bir heybet ve cazibeye kavuşmasıyla eş görevdedir.
Aşk Olunca Delirenlerden misiniz?
1990’da İtalya’da yapılan bir çalışmada, araştırmacılar kısa bir süre önce aşık olanlarda, yani taze aşıklarda ‘Obsessive Compulsive Disorder’(Saplantılı Zorlanma Nevrozu) belirtileri gözlemlemişler. Bu bozukluğa yakalanan kişiler belli şeyler için saplantılar gösteriyorlar, sık sık el yıkama, kapının, pencerelerin kapalı olup olmadığını sürekli kontrol etme, şiddetli bir ölüm korkusu duyma gibi… OCD belirtilerinden biri seratonin isimli kimyasal madde miktarında görülen azalma. Bu maddenin düşük seviyede olması, aşırı heyecan ve depresyonla ilişkilendirilebilir. Yakın bir zaman önce aşık olduklarını öne süren İtalyan öğrencilerin de seratonin seviyesinin diğerlerinden %40 daha az olduğu gözlenmiş. Ancak aşık olmanın biyokimyasal etkileri sürelilik arz etmiyor. Bir yıl sonra aynı kişiler tekrar gözlendiklerinde seratonin düzeyleri normale dönmüş. Bu durum ise aşkların devamlılığı için gerekli görülüyor. Aksi takdirde aşık olduğumuz andan itibaren hayatımızın geri kalanını saplantılı, takıntılı birer aşk hastası olarak sürdürmek zorunda kalmak pek de cazip olmasa gerek.
GENÇ KIZLAR AŞKA DAHA MEYİLLİDİR
Sevgi ve aşk, erkekten çok kadını, özellikle de genç kızları sarar. Kızların en büyük zevki, arzularını ve ümitlerini besleyen birini sevmek ve o biri tarafından sevilmektir.
Cenab Şahabettin bu konuda şunları söylüyor:
“Genç kızlar, hayal saatlerinde çiçekleri, kuşları, sonsuz boşlukları ve bütün kainatı sevebilmek için kalplerinde bir kıvılcım hisseder. Her sese onlara bir heyecan ve muhabbet verir. Bütün tabiat, ruhlarına sevdayı fısıldar. Bir genç kız hiç kimseyi sevmediği anlarda bile kalbinin bir köşesinde aşk taşır.”
Aşağıdaki cümleler ise her genç kızın meltem rüzgarı esintisidir:
“Siz, siz benim rüyalarımın adamısınız. Siz benim ve sizi bilmediğim zamanlarda bile kalbimin ve bütün ruhumun özlediği bir erkeksiniz. Ben bu istediğim erkeği bulacağımı hiç ummazdım. Bir gün güzel bir tesadüfle karşıma çıktınız. Gözlerinizde aşkımı gördüm, kalbim çırpınıyor ve gözlerim bulutlanıyordu. Ben muhakkak rüya görüyorum, diyordum. Her şey etrafımda siliniyor. Yalnız sizin sesinizi duyuyor, yalnız sizin gözlerinizi görüyordum. Ben artık yalnız değildim, beni daima kovalayan bir hayal vardı. Onunla kâh bir çağlayan başında ağlaşır ve sularda hayalimin gözlerini arardım; kâh çimenlere uzanır, esen rüzgarda aşkımın sesini dinlerdim. Yatağıma girip, gözlerimi kapadığım zaman o büyük Allah’a yalvarırdım. Derdim ki “Ne olur! O çok sevdiğim gözlerin sahibini bana rüyada olsun göster.”
Rusya Çariçesi II. Katerina bir dostuna yazdığı mektupta şöyle demiş:
“Eğer beni seven, benimle meşgul olan bir kocaya düşmüş olsaydım, herhalde bütün kalbimle onu sevecek, ömrüm oldukça ona sadık kalacaktım. Sefahata hiç meylim yoktu, Allah buna şahittir. Benim asıl günahım sevgisiz, kalbi boş yaşayamayışımdır. Bu kabahat mi, değil mi bilemiyorum.
II. Katerine bu sözüyle kadın kalbinin boş, sevgisiz yaşayamayacağını, kadının hasretle aradığı en büyük zevkin sevgi ve muhabbet olduğunu anlatıyor.
Kadının ruhundaki sevgi hasretini yine bir kadın hissedebilir. 1600’lü yıllarda yaşamış olan büyük Türk şairi Rabia Hatun bir şiirinde bu hisleri şöyle ifade etmiş:
Bir kâsedir alev dolu gönlüm yana yana
Men ta senin yanında dahi hasretim sana:
Yuva saadeti, aile birliği ancak aşkla, sevgiyle sağlanır. Kadın ve erkek için sevgi bir ihtiyaçtır. Araştırılırsa toplumsal şiddetin derinliğinde şu görülecektir: Sevilmemiş bir kalp,
sevmemiş bir kalp…