Aşkın Sofistike Sancısı

0
862

 

Nelerin yerine koyuyoruz aşkı? Sevgilimizi hayatımızdaki hangi olmazın yerine, hangi olmamış şeyin yerine koyuyoruz? Hangi korkumuzun bedeli ondan ayrılmak, neden vazgeçemiyoruz? Gerçekten onu mu seviyoruz yoksa sevdiğimiz yerine koyduğumuz beklentilerimizin mi peşinden koşuyoruz? Belki de bu yüzden mutlu aşk yok! Yoksa yüzleşemediğimiz, sorumluluğunu alamadığımız korkularımızın duvarı mıdır gölgesine sığındığımız “Aşk çaresizliği”? Bizler sevgiyi çaresizlik, ayrılık, umutsuzluk ya da acı diye mi öğrendik büyüklerimizden?

Her insanın farkında olsun ya da olmasın bu hayatta kendine bir anlam ve yer edinme süreci var ve bizler hepimiz, iletişim içinde olduğumuz her nesne ya da bireyde bu anlam amacı üzere bilgiler ediniyor ve bu bilgileri farklı anlam amacı üzere olan kişilere aktarıyoruz. Hepimiz benliklerimizin özünü keşfetmeye yönelik, tamamlanma ya da kendini gerçekleştirme yoğunluğu içinde bir yaşam sınavından geçiyoruz. Belki de bu yüzden birçoğumuz aslında kendi benliğinde olmayanın cezbedici coşkusuna kapılırken, hissettiği şeyleri karşısındakinin kendisinin eş ruhu, benzeri olduğuna inandığı kişiye duyduğu duygu sanmakta. Fakat onun da farklı bir birey olduğu, bir o kadar farklı bir anlam algısı içinde bazı şeyleri deneyimlediğini görünce reddediyoruz. Bu reddetme sizin geçmiş deneyimleriniz, içinde özellikle ailenin olduğu sosyal çevre ve fıtratınız doğrultusunda değişen algınıza göre uzamaya başlıyor. Uzadıkça, onun varoluş amacı üzere gelişen bu kendini geliştirme ve öğrenme sürecinde doğal ve özgür bir akış içinde yaşamasına müdahale etmeye başlıyoruz veya o bizimkine! Bu müdahaleler sonucu zıtlaşmalar, çatışmalar baş gösteriyor. Onun bizim gibi ve bizim de onun gibi olan bu farklılığa hangimizin benlik amacı, sınavı ya da ve sosyal çevre etkisiyle oluşmuş ve bu etkilerin kiminde neden, ne kadar olacağı bilinmeyen özelliği ağır basıyor ya da zayıf kalıyorsa, bir diğerine aşık oluveriyor. Aşık olma süreci, her zaman karşısındakinin ve kendinin amaç üzere var olma ve benliğine saygı duyma bilincine ne kadar direnilirse, ne kadar zıtlaşılır ve kişi kendi egemenliğini onun üzerinde kurmaya çalışırsa o kadar yoğun, kendi veya karşısındakinin var olma sürecinin ne kadar az farkındaysa o kadar hızlı olmakta. Doğası gereği de bu zıtlaşmayı karşısındakinin büyüklüğü sanıp, onun büyüklüğüyle, ulaşamadığı şey karşısında aşk acısı kaçınılmaz olmakta.

Aşık-Maşuk Farkındalığı

Tüm bunların özünde ve özetinde, bizler aslında aşkın değil, karşımızdaki kişinin de bir gelişim ve anlama süreci olduğuna dair duymadığımız saygının, bunu görmeyerek kendimizi de tanımayışlığımızın ve tüm evrenin aslında bu tanıma ve gelişim sürecinden geçtiğinin farkındasızlığının acısını çekmekteyiz. Kendimize anlamsız acılar, içinden çıkılması zor günler hatta yıllar yaşatıyoruz sırf bu yüzden. Bu farkındasızlığımız da elbette gerek aile ve geçmiş deneyimlerle, gerekse genetik olan yanlış bilgi, korku, beklenti ve bencilliklerimizin bizde yarattığı o tutku ya da kaçıştan kaynaklanmakta.

Olmayan bir şeyi yaşamak gibi, film içinde filmde oynamak gibi aklımızın bize oynadığı sanrılı oyunun başrol oyuncuları olduğumuzu unutuyoruz. Bu yüzden nasıl sevgili ya da eşsek öyle büyütüyoruz çocuklarımızı. Umulur ki bir gün onlar öğretir bize insan olmayı! Aslında kendimize söylediğimiz yalanlar gibi yaşıyoruz hayatı ve dahi aşkı, sevgiyi… Her seferinde kendimizle yüzleştiriyor bu aşk kurgusu bizi. Farkında mıyız asıl uyanışın sevgilinin değil, kendi ruhumuza olan uyanış olduğunun?

AŞK’ın Nur Hali: El-Nur

Bir nefes ışıkla dirilirken ruhum, ince bir vav’ın ucunda yaşadıklarımı biriktiren tohumları ektikçe, görünenin ötesindekine olan inançla aydınlanır yolum. Kendine doğan bir yolculuk dünyaya gelmek, seyr-ü seferi içinde saklı. Nur; bu yolculuğun bilincinde olmanın, farkındalığın adı. Her adımda insan olmak adı. Omurgasından aydınlanan Nur’un tüm bir evreni sarması… Bir parçasından kendini böldüğünde Nur; Aşk olur adı. Kandilinden sıyrılan yağın ışımasıdır Nur. Nur; bilmenin adı, görmenin, teslimiyetin ve emeğin iç yansıması… Paylaştıkça çoğalır, çoğalır yaşadıkça sabahları Nur üzere uyanmanın huzuru. Nur; huzurlu bütünlüğün adı. Aydınlan ki aydınlat, yaşama sevinci için, her anında O’nu yaşayıp keşfetmek için söyle: El Nur!

 

 

 

Elif Atlı

elif@gmail.com

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz
Lütfen adınızı yazınız